Bir restaurantta yemek yedikten ve tatlı bi sohbetten sonra eve gitmeye karar verdik. Restauranttan çıkarken “İstersen bende kal” dedi. Ben de “Olur” dedim. Lakin ne kadar restauranta gitmiş olsak, yemek yesek de ben hala açtım. Bu gerçeği ondan saklamayı düşündüm ama saklayamadım. “Mervecim, şurdan bi döner ekmek alayım da, öyle gidelim” dedim. Önce şöyle beni bi süzdü, sonra yadırgadı. Sanırım o an benden tiksinmişti. Tüm bunlara rağmen gittim aldım döner ekmeği. Bi banka oturduk. Ben döner ekmeğimi yerken, o da beni izliyordu. Sanırım o anda birkez daha tiksindi benden. Tavır yaptı. Baktım bu böyle olmayacak “Mervecim neyin var, niye suratın asık?” diye sordum. Cevap vermedi. Bir daha sordum, yine cevap vermedi. Sonra “İyi madem, hadi gidelim” dedim. Kalktık arabaya bindik, doğruca merve’nin evine yola çıktık.Yol boyunca tek kelime dahi etmemiştik. Sadece duygularımızla, tavırlarımızla iletişim kuruyorduk. O tavır yapar da ben durur muyum? Yolda giderken telefonla Erman’ı aradım, futbol muhabbeti ettik. Carlos’un ne kadar da etkili bir transfer olduğundan, Lincoln’un ligin kalitesini yükselteceğinden falan bahsettik Erman’la. Daha sonra bu konuyu uzun uzun tartışıp, yorumlamak için bir akşama sözleştik. Bu sırada da sevgilim beni yadırgamaya devam ediyordu. Nihayetinde evine gelmiştik. Arabadan önce o indi, ben inmedim. Tavır yapmaya devam ediyordum. Sonra hiçbir şey olmamış gibi, tek kelime dahi etmeden apartmana doğru ilerdi. Baktım gidiyor, “Sokarım tavıra” deyip koştum ben de arkasından. Son bi hamleyle attım kendimi apartmana. Eve doğru çıktık, kapıyı açarken bile benimle konuşmuyordu.Sonra ben bi koltuğa oturdum, o da içeriye üzerini değiştirmeye gittim. Bu sırada ben evdeki eşyaları incelemeye başladım. Pencerenin kenarında duran saksı ilgimi çekti, gittim onu da inceledim. Şöyle bi elime alayım da, öyle inceleyeyim derken düşürdüm saksıyı. Bi anda evin içine s.çmıştım. Her yer batmıştı. Sesi duyan sevgilim koşar adımlarla odaya geldi ve bana büyük öfkeyle baktı. Sonra bana küfür etti. Bu sözleri sevgilimin ağzında işitmek bana çok koymuştu. Ama ben karşılık vermedim ve gururlu davranarak vurdum kapıyı çıktım.Bu sırada da dışarıda yağmur yağıyordu. Sokak ortasında, yağmurda yürüyen tek kişi bendim. O an kendimi mal gibi hissettim ve köşede bulunan berbere girdim. Berber abi gazete okuyordu. Selam verdim, bi sandalyeye oturdum. Baktım abi beni inceliyor, suratıma sap gibi bakıyor, ben de onu incelemeye başladı. Bi süre birbirimizi inceledik. Sonra ben kafamı dışarıda yan şekilde duran tabelaya çevirdim. “Işıklı mı lan acaba?” diye merak ettim, gittim yakından baktım. Daha da yakından bakmak için merdiven istedim abiden ama vermedi. “Bilader, burası cafe mi? Tıraş olacaksan geç otur şöyle” dedi. Ben de ayıp olmasın, hevesini kırmiim şimdi adamın diyerek oturdum. İmaj yapmış, kirli sakal bırakmıştım. Bu beni stil sahibi gösteriyordu ama tıraş olmaya karar verdim. Berber abi benimle sohbete girmek istedi, ben girmedim. Keza moralim çok bozuktu. Bu olay beni derinden etkilemiş, epey bi üzmüştü. Evet, berberin beni dayatma yoluyla müşteri olarak kabul etmesi çok üzmüştü beni. Bi anda gözyaşlarıma hakim olamayarak ağlamaya başladım. Abi beni sakinleştirmeye çalıştı ama ben sakinleşmedim. Bir yandan da konuşmaya başladım “Abi ben burda kız arkadaşımdan ayrıldım, sen gelmiş burası cafe mi diyorsun. Halbuki çok iyi niyetli birine benziyorsun güzel abim. Neden bu kadar merhametsizsin? İçindeki o iyiliği keşfet canım abim” diye yağ çekmeye başladım ki, tıraş olmayayım. Hiçbiri değil de, yanımda tek kuruşum olmamasından, g.t korkusundan iyice yılışık bi hal almıştım. Kendimi y.vşak gibi hissetim ama sağolsun berber abi, beni öyle görmedi. O da gözyaşlarına hakim olamayarak, dükkanın içinde anırmaya başladı. Benden daha fazla ağlıyordu. Ben de fırsat bu fırsat deyip, kaçmaya başladım dükkandan. Az önce gözyaşları içinde kalan, tırt bi adam olarak gözüken berber hıyarı peşimden koşmaya başladı. Artık dayanacak gücüm kalmamıştı ve olduğum yerde, tüm sonuçlarına katlanmak pahasına beklemeye başladı. Sonra berber abi beni yakaladı, dövdü. Hiçbir şey olmamış gibi dükkanına geri gitti.Ben de o moral bozukluğuyla, tekrardan bi dönerciye gittim. İçerisi çok kalabalıktı. Gerek dışarda oturanlar, gerekse içerideki insanlar çok neşeliydi. Kahkahalar yükseliyordu her yerden. Sonra dükkanın ismini merak edip, tekrardan dışarıya çıktım. “Karamazoff Kardeşler Pide ve Kebap Salonu” yazıyordu. Çok etkilenmiştim dükkanın isminden. Sonra dönerci abinin yanına giderek yarım ekmek döner istedim. Hazırlarken bir yandan konuşmaya başladı dönerci abi “Önemli olan miktar değil evlat. Yetinmesini bilmektir. Her zaman hayata olumlu yönden bakmak önemlidir. Ben, sen, o, hepimiz… Yetinmesini bildikten sonra hiçbir şey sorun olmaz” dedi. Ben de “Ne diyor lan bu” diye düşünürken, döner ekmeği uzattı abi. Şöyle bi için kontrol edeyim dedim, dönerden çok yeşillik ve domates vardı. Sonra dönerciye bakarak “Abi bırak ya. İçine iki gıdım döner koymuşsun, bir de yetinmekten falan bahsediyorsun. Bizi mi kekliyon lan sen dümbük” dedim. Demez olaydım. Dönerci abi ve kasada duran amca beni yakaladı, bir güzel dövdü. Ben de o anda pırıl pırıl oldum, gözüm gönlüm açıldı.Düşünceli bi halde çıktım dükkandan, biraz ilerledim. Sonra tekrardan dükkana döndüm ve gözlerimi kısarak izlemeye başladım. Sarı sakallı dönerci abi de beni fark etti ve eliyle git git işareti yaptı. Önce gitmedim, sonra “Anuna koyayım” diyerek kaçtım ordan.Evime doğru ilerlemeye başladım. Sonra eve gitmeden önce bakkal hasan a uğrayıp, dertleşmeye karar verdim. Uğradım, başıma gelenleri anlattım. Epey bi etkilendi anlattıklarımdan. Sonra ben de o gazla başka şeyler anlatıp, sallamaya başladım. Onlardan da etkilendi. Ertesi gün tekrardan gittim bakkal hasan a. Böyle günler, haftalar birbirini takip etti ve bakkal hasan amcayla kanka olduk. Çevre esnafıyla da kaynaşmış, tek vücüt olmuştuk. Erman’ı da aramıza davet ettik ve ortak bir market açmaya karar verdik. Erman’ı kasiyer yapmayı uygun görmüştük ama kabul etmedi. Tavır yaptı. Bunun üzerine ben de sinirlendim, ortak market açma fikrinden vazgeçtim. Lakin onlar açmakta kararlıydı.Daha sonra marketi açtılar. Ben de onlara inat, tam karşılarına bir market açtım. Bi müddet sonra boş işler peşinde olduğumu düşündüm ve bıraktım market işini. Merve ile barışmaya karar verdim. Gittim kapısına dayandım. Kapıyı açtı ama hala tavır yapıyordu. O an olduğum yerde ağlamaya başladım ve Merve “Seni seviyorum” dedi.”Ben de seni seviyorum, Merve hem de çok” dedim ben de. Birbirimize sarılmış, sevinç gözyaşları döküyorken, bi anda bir ses duyduk “Abi bu gece burda kalabilir miyim? Digitürk yokta bizde”. O gece Erman maç izledi, ben de sevgilimle birlikte Erman’a karşı tavır aldım…