İstanbul ulaşım sistemi beni bir kere daha ters köşeye yatırdı. Elim değmişken hemen yaziyim dedim. Sabah okul tarihimdeki son vize için deniz otobüsüyle Bostancı’dan Eminönü’ne hareket ettim. Yolculuğun başında herşey normaldi, televizyonda ATV sabah haberleri, yanımda şişman bir adam ve tam solumda ağır tiki bir kız vardı. Saat 9’dan sonraysa işler ilginçleşmeye başladı. Ne oldu derseniz yanıtım çok basit; ATV’de Hugo başladı ve biz deniz otobüsü üst katı olarak (bu arada takım elbiseli paşa adamlardan eli cumhuriyetli ağır ablalara kadar bin türlü insanız) Hugo izlemeye başladık.Larry King‘le beraber aynı programı en uzun süre sunma konusundaki dünya rekoruna ortak olan (ve yaş itibariyle Larry King’i geçecek gibi görünen) Tolga ağbi hemen hemen hiç değişmemiş. Blumik denebilecek bir zayıflık, kötü espriler, yeşil sakal kökleri falan, herşey aynı. Ve fakat programda değişen bir şeyler var tabii ki. Bir kere artık Hugo’nun çok kötü seslendirilen maymun, papağan gibi kankaları var. Bir de şimdinin çocukları el göz koordinasyonunu çözmüş. Hatırlıyorum, benim zamanımda her on çocuktan en fazla 3,4 tanesi finali görürdü, şimdiyle hemen hepsi finale çıkıyor.Neyse çocuklar birbirinin ardına finale çıkar ve cadı sila’yı alt etmeye çalışırken deniz otobüsü de kabataş’a gelmeyi başardı ve o andan sonra ortam garipleşti. Normalde otobüs yanaşmadan önce kapılara akın eden cemaat koltuklarında oturmuş, türlü zorluklardan sonra finale çıkan çocuğun seçim yapmasını bekliyordu. Bir an deniz otobüsü hoparlörlerinden “arkadaslar hep aynı boku yiyosunuz, yanaştık artık, bırakın Hugo’yu” anonsu yapılmasını bekledim ve fakat tabii ki öyle bişi olmadı. Kabataş’dan hareket ederken bir başka çocuk bir devekuşunun üzerinde maymunları atlatıp finale gitmeye çalışır ve arada Hugo haritasını kontrol ederken, ben bile “sola dön salak piç” dediğimi hatırlıyorum içimden. Bir de ben tam inerken arkamda oturan bir kız cadı sila’yı yenecek iksiri seçmeye çalışan çocuğa “3’e bas” türünde bir akıl veriyordu, durum çok garipti yani.Bu gerçek dışı yolculuğu atlatıp okula gelmeyi başardığımdaysa bir çevik kuvvet otobüsü beni bekliyordu. 30 kasım’ın neyin yıl dönümü olduğunu düşünmeye çalıştım bir süre ama 20 saat uyumayınca bu tür şeyler insanın aklına kolay gelmiyor. Bir ara kapıdaki polise soracaktım, sonra yaklaşık 10 gündür traş olmadığımı, polise “kızlar sana hasta” desem bile haybeden içeri girebileceğimi hatırlayıp vazgeçtim. Bir de perSona biraz önce 1 Aralık Dünya Aids günü nedeniyle gelmiş olabileceklerini, bir gün önceden hazırlığa başladıklarını iddia etti. Gözümde “dalın s.ikisgenlere, kodumun aidslileri, komunistleri” diyen bir polis amiri canlandı.
Meydanı boş bulup blog da girmiş oldum, kim tutar beni, yürüyeyim diyor ve gidiyorum.
yorumlar
Azizim Korjeneral Don Perinyon Bey,Efendim, buralarda mı karşılacaktık zat-ı alilerinizle? Bu ne büyük mutluluk, ne büyük şeref biz sıradan veteranlar için. Yazınızı görünce, kendimi adeta nüfus sayımında sokağa çıkma yasağını ihlal edip, üstüne üstlük taksi bulamayıp yürürken, eski bir dosta rastlamış gibi hissettim.Sevgiler; Hügo Bey’e de selamlar.
ama tolga bey hugo falan diye voliyi sırtlamış. iki adet velet bakılan yuva açmış bostancı ve levent civarlarında, hani şu tecavüze uğramış köşk, beyaz badana üstüne pembe tonlar falan olanlardan. bahçede bir adet salıncak ve halı konuşlandırmış, karısını da müdür şey ettirmiş. soranlara da o ünlü küfür olayı ile ilgili olarak ‘olmadı öyle şey hayal gördünüz siz, yalan hepsi’ diyormuş.mevzu bahis cadı sila’ya karşı bir tiyatro grubu bile var kendisinin.tolga ağbinin hayata dair akıllara zarar röportajı.
yarismaya diyarbakirdan katilan 9 yasinda minik sevimli kardesimiz iki hakkinda da ilk adimda hugoyu hoplatip ziplatamayinca o memleketimize has guzelim uslubuyla kendisine onemli olan yarismak tesellisinde bulunan tolga abisine Hugonunda Mina Koim seninde Mina Koim repligini sarfetmesini unutamam …guzel gunlerdi o zamanlar..herkes icinden geldigi gibi konusurdu..rtukte susardi oyoyoy q:)
hugodan ama röportajın akla zarar bir tarafını göremedim ben. bilakis aklı selim adam izlenimi yarattı bende. eh, hazır hakkında kötü konuşurken bir röportaj linkleyeyim de gerçekçilik artsın, zaten kisme okumaz dediyseniz o ayrı tabii.
öyle gelmiş olabilir tabii sayın ameximes, benim kıt aklıma pek selim gelmedi demek kendisi.bir tiyatro oyunu olup:” – evet. tiyatroyu hiç sevmem.- e tiyatro yapıyorsunuz ama…o pek tiyatro gibi değil. ekranlar var, çocuklar bağırarak hugo’yu yönlendiriyorlar.”diyen ve “programı yapmaya başladıktan 3 5 ay sonra sıkıldım” diyen fakat 2,5 yıl ny’de olduğundan ara verip, 12 senedir devam eden bir adam hakkında polemiğe girecek değilim.fakat “öyle düşündünüz böyle linklediniz hede hödö” değil tabii, istirham ederim, size de biraz istirahat tavsiye ederim.
duplicated ahkâm. utanç.
aklınızla ilgili samimiyetinizin beni etkilediğini söylemeden geçemeceğim. eh, böylesi samimi insanlara her zaman ihtiyacımız olduğunu düşünmüşümdür zaten. o zaman ben de elimden geldiğince yalın olmaya gayret edeceğim, zira beş – altı kelimeyi geçen cümlelerin tamamını aklınızdan tutamadığınızdan olsa gerek, anl… ya buraya çok uzunca bir ahkâm yazıyordum ama, polemiğe girmek istememenize rağmen darbeli tavsiyelerde bulunmanız, bu vur-kaç denemeleri her ne kadar dürtsede beni, internet cafede jidgo ile debian indirmek gibi bir delilik içerisinde olduğumdan, şimdilik susayım ben. istirahat iyi gelir umarım. olmadı buraya yazarım yine.not: her tiyatro yapan tiyatro sevmez.not: hede hödö çok kabacanot: hugo’nun da .mına, tolga abisininde, bana ne lan?
bunu kavrayabilmen ne kadar muazzam (!)…
Bu hugo geyiği de yıllardır almış başını yürümüş durumda çünkü inanılması hoş bir şey komik bazılarına göre tabi bir çocuktan bu küfürleri duymak..ama sormak istiyorum aranızda hiç canlı yayında herhangi bir televizyonu veya radyoyu arayan oldu mu ? hiç canlı yayına katıldınız mı ? bir çoğunuzun yapmadığı ortada zaten ben de yapmadım ama şimdi açıklaması gereksiz koşullar nedenizye konuya biraz yakınım. şimdi bu tip canlı yayında telefonla katılımcı alan ister radyo ister televizyon olsun hepsinde belli teknolojik eklentiler vardır yani sizin gördüğünüz veya duyduğunuz şey (seyrederken veya dinlerken) aslında olanın 8 saniye öncesidir. yani siz olan bir şeyi duyduğunuz zaman onun gerçekte 8 saniye önce gerçekleştiriliyor olduğunu unutmayın. bu neden var ? tabiki bu eline telefon alıp olaya değişik bir hava katmak isteyen birileri için var nasıl kullanılıyor telefondan yayın politikasına aykırı bir şey geldiğinde bu aradaki 8 saniye bunun yayına aktarılmasına izin vermiyor olayın başında duran teknisyenler bu ve buna benzer şeyleri engellemek içimn bekliyorlar zaten dediğim gibi hugonun başına gelenler de tamamen güzel toplumumuzun aslinda olsa ne komik olur diye düşünüp sonra da anlata anlata gerçekleştirdi bir şeydir ama aslı yoktur.
bilmem ben :)belkide olaydan sorumlu operatorun algılama suresi 8 saniyenin ustundeydi…ya da belkide o zamanlar henüz bu teknolojik eklentiler kullanılmıyordu!!!ya da belki de ben bir sehir efsanesini az kıvrımlı çok köşeli beynimde yarı patlak sardıgım esrarında etkisiyle matrixleştirip saplantı haline getirdim ve bundan komik düşünce havuzları oluşturduktan sonra halisinosyonlara dalmisim ki bunu gordum…duydum hatta 🙂
röportajda zaten tolga abi böyle bir şeyin olmadığını üzerine basa basa söylüyor.
olayı radyo için doğrudur. çoğu kez sırf bu yüzden radyo djlerinin yayına bağlanan seyircilere ısrarla radyonuzun sesini kapatın telefondan dinleyin uyarılarını duymuşsunuzdur. ama televizyonda aynı yöntem kullanılmıyor. örnek olarak beyaz şov’da ata demirer’in “vericen mi” vakasını ya da memedali’nin “oğlunun da senin de…” diye başlayan tiradını da gösterebiliriz. sabah sabah doğru dürüst cümle kuramadım ama budur olay.
Gayet net bir şekilde hatırlıyorum hala ve bu olay gerçektir! Ekranın karşısında inanamadan kalışım bile aklımda.
ya tv de yok, ya da kanal6 da yok.geceleri kanal 6 da şiir okuyan arslan abi diye bi abi var. geçen hafta içi onun programına katılan bir izleyici de küfür etti, tahminim 18-20 yaşlarında gemç bir çocuktu küfrü eden.
Hügo nun hala çocuklara ilginç gelmesinin nedeni nedirki? Hadi bizim dönemimizde, teknolojinin nimetlerinden en fazla ateri salonlarında faydalanabilirdik. Şimdi, gelir düzeyi farketmeksizin herkesin evinde pc varken neden çocuklar tv nin karşısına geçip bu interdandik programı izlerler bilinmez.
hugo’nunda …na koyiim, tolga ağbinin de …na koyiim.