Akademisyen olacak… Bilgi verecek… Görevi bu…
Sabahın köründe kalkarsın. (06:45) Evinden 25 30 kilometre uzaktaki okuluna iki vasıta değiştirerek gidersin. 9:30’da dersin vardır. Dersten çıkınca da hastaneye gitmek zorundasındır. Ama sınıfın önüne gelirsin bir bakarsın. “Milli maç nedeniyle dersimiz 9:30’dan 11:00’a ertelenmiştir” yazısı yüzüne çarpar kapıya bakarken. Önce sinirlerine hakim olmaya çalışsan da elin ayağın seyirmeye başlar…
Ya olabilir mi böyle bir olay??? Bu nasıl bir üniversite ortamı? Nasıl bir akademisyenlik zihniyeti?
Ben şimdi doçent doktor adı lazım değil maç izleyecek diye derse giremeyecek miyim? Hastaneye gitmek zorunda olduğum için dersi kaçırmak zorunda mıyım? Kaldı ki hastaneye gitmem gibi bir durum söz konusu değil misal olarak… Ne farkeder? Böyle zevzek bir zihniyet olabilir mi?
Anlamıyorum. Ne olup bittiğini de çok uzun bir süre boyunca anlayamayacağım maalesef…
Boş durmayacağım ama… Dersin ilk saatine bi giriyim bakıyım… Ne söyleyecek bunları yüzüne söylediğimde… Çok merak ediyorum…
Herkese iyi eglence ve maçı izleyenlere keyifli seyir.
Saygılar.
yorumlar
4 senenin birinde insanlar kendilerine 2 saatlik bir ara verdi diye bu kadar şikayet etmeyiver.
Ben kendimi bildim bileli bu ülkede insanlar eften püften bi sürü şey için tatil yapar. Kar yağar tatil olur, bayram birleştirilir tatil uzar.
Anlayışla karşılayamıyorum çünki anlamıyorum. Hatta ve hatta algılayamıyorum dahi. Mantığım kabul etmiyor.
Orası bir okul. Hocanın böyle bir lüksü yok. Ders yapılır. Gelmemek öğrencinin insiyatifindedir. Gelen de gelmeyen de tercihlerinin sonuçlarını görür. Aksi mümkün değildir kanımca…
Saygı ve sevgi.
…sanırım bu kadar yorulmuş ve yıpranmış olmak sinirlendirdi beni.
İnsanlar maç izlesin… İzlesin de… Eğer hoca tüm öğrencilerine email atıp (ki bu yapılan birşey) dersin olmayacağını haber verseydi derse gelmez ve ben de evimde oturup izlerdim. Ya da izlemezdim… İzlemezdim yine de… Neyse. Konu verilen 2 saatlik masumane sayılmaya çalışılan ara değil. Konu öncelikler…
Haydin kaçıyım.
Eczacı arkadaşım anlattı; sağlık ocağında doktorlar hastaları bırakıpta maçı seyretmeye gitmiş.
böyle birşey, ne bir mantık ne de bahane ile haklı çıkarılabilir.
cunku hayati bu kadar ciddiye almanin bir mantigi yok asil. tabii hasta birakilmaz veya habersiz yapilmamali boyle seyler ama okulmus ismis, bir gun aksarsa dunya yikilmaz bu kadar stres yapmamali.
kukuleta: “tatil seven insan” portresi çiziyor olmanı garipsemiyorum, çünkü tatil seven bir ülkede yaşıyorsun. futboldan bahsederken “kitlelerin uyuşturucusu”, “beyin yıkama” vb. tabirleri kullanıyor olmamızın nedeni bu zaten. önemli futbol maçlarının ardından yapılan zamlar, çıkan kanunlar ve unutturulan diğer herşey bir yana, eğitimin durdurulması en büyük acı. anlatıldığı gibi o ders sonrasında işi olan bir kişi dersi kaçırırsa bunun sorumlusu kim olacak ? kimsenin futbol zevki [veya başka bir zevki] benim eğitim hakkıma mani olamaz. ufak olarak gördüğümüz şeyler aslında o kadarda ufak değil bence.
cunku ben yakin zamanda ikiz kulelerin sallandigi sehirde ve finans sektorunde, ustelik gunde 13 saatten az olmamak uzere, genelde haftanin alti gunu calisiyorum. iki senedir ilk kez gecen ay tatil yapabildim. kisacasi cizdigimi soyledigin “tatil seven insan” portresinin bazi hakli nedenleri var saniyorum. evet tatili seviyorum cunku ne zaman abuk subuk bir ulkede farkli yerlerden gelmis insanlarla karsilassam, icinde oldugum temponun anlamsizligini goruyorum aslinda.
futbola “kitlelerin uyusturucusu” ve/veya “beyin yikama” mekanizmasi gozuyle bakiyor olabilirsin, ama unutma ki “hak” olarak gordugun “egitim” de aslinda bu niteliklere fazlasiyla sahip.
neticede insanlarin yuzde 90’i bir gun egleniyorsa (nedeni ne olursa olsun), illa da egitime devam edicem diyorsan, bir gunlugune mufredati takip etmek yerine evde kitap okursun bunda cok buyutulecek bir sey yok. haftanin alti gunu resmi is gunu olan kore bile polonya’yi yendikten sonra butun ulke iki gun tatil yapti.
sonucta asil yanlis egitimi “okula gidip ders dinlemek”le ozdes tutmak bence.
Anlamadım. İşi acaip bir boyuta çekmişsin gibi geldi biraz bana. Baya acaip bir boyuta hem de…
“…sonucta asil yanlis egitimi “okula gidip ders dinlemek”le ozdes tutmak bence.”
Bu ne demek? Nasıl bir mantık? Akla yatkın mı? Ciddi söylüyorum: anlamıyorum…
Demagoji.
İyi akşam herkese.
“tatil seven adam” portrelerini, amerika maceralarını anlatarak yıkma çabanızdan değil, son söylediklerinizden;
“onca kötü şey varken, ayrıntıları takma” portresini, pat diye koyduğunuzu belirtmek istiyorum. eğitim sistemi kötü, uyutuyor, saklıyor vs. diye, bunu iyice bozmak mı doğru olan ?
devlet, ücretsiz eğitim vermek zorunda değil mi ? ha, bunu eksik veya hatalı yapıyor olabilir, ancak bilinçli bir eğitmen, nasıl ki maç için ders ertelemeye cürret edebiliyorsa, müfredatı aşıp, gerçekten yararlı, taze bilgiler verebilir. öyleyse bu şekilde bir ders ertelemenin, ne ikiz kulelerde çalışmışlıkla ne de tarlada saatlerce çapa sallamakla alakası olabilir. ilgi çekici olacağını düşündüğün anılarını süsleyen ikiz kulelerin mimarları, tasarımcıları, işçileri bu tür tatillerden kaçmasaydı, nereden bahsedecektin bize ?
getirmek icin anlamadiklarim ive anladiklarimi yazmak istedim:
1. “portre cizme” tabiriyle konunun kisisellesmesinde ilk adimi atan sen oldugun halde, buna karsilik verirken nerede calistigimi soylemem neden rahatsiz ediyor anlamadim. ben ovunmek amaciyla falan degil, sadece “tatil seven insan” ithaminin yersiz oldugunu soylemek amaciyla bunu kullanmistim. “ilgi cekici olacagini dusundugun” gibi bir tasvir de kabul edilebilir gibi degil; bu tamamen senin yorumun.
2. AntariS’nin yorumunu okudugumda, yazdiklarimda gercekten bir kopukluk oldugunu farkettim. Soylemek istedigim ozetle suydu:
Eger bir ulkenin insanlarinin buyuk bir cogunlugu topluca bir seyi kutlayabiliyorsa (veya uzucu bir olay olduysa hep birlikte uzulebiliyorsa), bu senkronize tepki, bir gun okula gitmemekten de, bir gun ise gitmemekten de daha degerlidir. Bu futbol da olabilir, ne biliyim ulke icin onemli bir insanin olumu de olabilir. Kisisel boyutta nasil ozel gunlerimiz varsa (esinizin dogum yapmasi, veya bir yakinimizi kaybetmek gibi) ve bu ozel gunlerde ise veya okula gitmeyebiliyorsak, bunun kirk yilda bir yasaniyor olmasi sandiginiz kadar zararli olmayabilir. Madem oyle yilbasini da kutlamayalim, dini ve ulusal bayramlari da kaldiralim, haftasonlari haric elli iki hafta okul olsun is olsun.
3. Butun bunlardan bagimsiz olarak Turkiye’de olur olmaz seyler icin tatil yapildigi, keyfi uygulamalarin standart haline geldigi, yoruma bagli olmayan gercekler zaten. Aksini soyleyenin kor olmasi lazim.
4. Bu siteyi birkac aydir takip etmeme ragmen sadece iki uc gundur ahkam kesiyorum. Bence inanilmaz basarili. Yine de yorumlarin uslubunun ifade etmeye calistigim (ve gorunen o ki pek de basaramadigim) seyi degil beni hedef almasini yadirgadim. Nerede yasadigimi soylememis olmayi dilerdim ancak buranin hasbelkader New York olmasi, “maceralarimi anlattigim” anlamina gelmiyor, en azindan gelmemeli. Rahatsiz ettiyse de ozur dilerim.
2. maddenizin altındaki paragrafa cevaben;
bir ülkenin insanlarından bahsetmişsiniz, peki ben futbol’u sevmiyorsam ya da ölen çok kıymetli birisinin ölmüş olması beni ilgilendirmiyorsa ne olacak? onların sevincini/üzüntüsünü paylaşmak zorundamıyım. yoksa bir maçın, savaşın ya da paranın kazanılması veya birisinin kaybedilmesi toplucamı kutlanılmalı/anılmalı ? inanın yılbaşının kutlanacak bir tarafını göremiyorum, bazı dini inançların yayılması gibi geliyor, ay başı, hafta başı, yılbaşı hepsi aynı. özel günler (anneler günü, sevgililer günü vs.) kapitalist rejimlerin alışveriş manyaklığını pompalamak için kullandığı silahlarmış gibi geliyor bana.
dini bayramlardaki tatiller, o dine mensup olmayan bireyler için saçmalık değil mi laik bir ülkede ? ulusal bayramlara ilişkin tatiller aynı şekilde sadece o ulus sınırlarında bulunduğu için tatile zorlanan bireyler için haksızlık değil mi?
3. maddeniz varken, birde bu tür saçmalıkların tatilleri (heleki bir bireyin insiyatifi dahilinde) arttırması yanlış değil mi?
1-4
rahatsız olmadım yaşadığınız coğrafyadan, rahatsızlığım “tatil sevmek” in amerika ile alakası, “ben amerikada yaşıyorum=tatil sevmem” gibi bir mantalite sunmanız ve yaşadığınız koşulların, sanki eğitim sistemimizde aynı şekilde (çok yoğun, seyrek tatil, abuk subuk insanları imrenme) yaşanıyor izlenmi yaratmanız (sanmanız), oysaki sabah 8:30’da kampüse girip “hoca gelmiyormuş, 2’de başlıyor ders” nidalarını duyan tek öğrenci ben değilim. son olarak eleştirilerim, en azından düşünce bazında sertleştirilmedi, öyle anlaşılıyorsa sanırım bu benim hatam olablir.
okuduk, dedik ki, iptal edilebilir, gayet normal, çünkü normal olmayan bir sebep söz konusu,.. ama haber verilmeliydi,.. bu kadar basit,.. iki sağduyu sahibi, kararında tembel insan bunu söyledigine göre, doğrusu bu olmalı,..
kukuleta’nın her söylenene cevap verme istegini yeni olmasına bağladım da, ameximes, sen neden böyle yaptın, onu bilemiyorum,..
çok rahatsız olduğum konular listesinin başında bu mevzuat çünkü, gerçekten 1 sen boyunca hiç olmadıysa 20 – 25 kere olmuştur “ders yok” tantanası.
şuna bir bak;
bir dersten 4 hafta devamsızlık hakkın var, 2 hafta süren finaller boyunca ders yok, vizelerde (4hafta) insiyatif ile ders yapılmıyor, dönem içinde hiç denkgelmese 1 2 gün tatil var, kampüse rektör gelir tatil olur, alt alta toplayınca 10 hafta tatil çıkıyor karşına, e ne zaman eğitim yapılacak. birde böyle futbol falan, neyse haklısın galiba ;o)