Bugün kendi ruhumda hayatı aradım. Ne kadar ezilmiş, ne kadar yorgun olsa da bu keşfi yaptım. Benim ruhum hayattı ve hayatın da bir ruhu vardı.Ne kadar kaypak, ne kadar yalancı olduğunu gördükçe hayatın, kendimden bir o kadar fazla birşeyler buluyorum. Ne kadar acımasız olduğunı gördükçe, ruhsal tatminim daha da artıyor. Bu hayatın ruhuna aitim diyorum kendi kendime, hayatta bana ait.Sınıfı geçmek için deli gibi çalışıp didindikten sonra içten içe buna başkalarının bu denli layik olmadıklarını düşünüp kendimi bu ruha daha da yakın hissediyorum.Apar topar bindiğim otobüslerde bir yer kapıp yaşlı bir teyzeye yüz çevirdiğimde de bu his bana yakışıyor.Sevgilime uyuduğumu ya da ders çalıştığımı söylemekte kaypak hissin cazibesiyle iyi örtüşüyor.Rüyalarımda 5 yldızlı hotel konforunda evler görüp, bunu yalnız kendim için isterken de bu ruhun içindeyim.Sokak çocuklarının yanından burun kıvırarak geçip, onlardan bir an önce kurtulmak isteyerek attığım her adım beni bu ruha yaklaştırıyor.Görmezden geldiğim her aç, çöp sepetine attığım her dilim ekmek, annemin emeği olsa da beğenmediğim her yemek, modası geçmiş diye giymediğim her tshirt,her karalayıpta buruşturduğum kitap, okumadığım her gazete parçası, selam vermediğim her komşu,görüpte görmezden geldiğim her arkadaş, oyaladığım her sevgili, azarladığım her çocuk, kirletip attığım her mendil bile beni bu hayatla ne kadar ‘ruhdaş’ olduğumun kanıtı