bildirgec.org

acımasız hakkında tüm yazılar

ölümle gelen sarsıcı fotoğraflar

xerre | 14 September 2008 16:46

dikkat, böcek fobisi olanların bakmamasında fayda var.

burada böceklerin aşkına tanıklık etmiştik, şimdi ise ona biraz ters olan bir şeyden bahsedelim.
ölüm.
böceklerin dünyasında ölüm çabuk ve zalimdir. fakat bu acımasızlıklarında bile bir ihtişam, bir gizem barındırırlar.

buradaki site, bu küçük dünyadaki ölüm anlarını yakalayan fotoğraf karelerinden oluşan çarpıcı bir koleksiyon sunuyor.

bu sersemletici fotoğraflara ek olarak bunlara ve şunlara (00000) da bakabilirsiniz.

Yalnızlığın Sesi…

linet | 05 November 2007 10:26

Dünya dışından bir ses dedi filmdeki adam, dinlemiştim sanırım daha önce bu sesi öylesine tanıdıktı ki, evet bu oydu Callas dünyaca ünlü ses..

Dün akşam izlediğim filmde hayatın son dönemi kısaca anlatılıyordu, sadece son döneme değinilerek tüm hayatını etkileyen olaylar öyle bir sadelikle verilmişti ama bir o kadar da etkileyici, insanı vuruyordu, acıtıyordu. Yaşadığı aşk, terkedilişi, terk edilmesine rağmen hala tutkuyla sevmesi..

Sıradan hayatlar yaşadığımızı düşünürüz değil mi? Sadece kendimizin acı çektiğini, kimsenin derdinin bizden fazla olamayacağını düşündüğümüz o çaresiz anlarımızda böyle muhteşem hayat yaşadığını düşündüklerimize bakmamız insanı gerçekten şaşırtıyor. Düşünseniz muhteşem bir ses, takdir edilmiş bir sanat, karşılığını para olarak almış bir yetenek, güzel bir kadın, ama hayat hiç kolay değil.. Operayı bıraktıracak kadar büyük bir aşk ve bu aşkı tarafından terkediliş..

Hayatın bir ruhu var mı?

bestrafe mich | 01 July 2007 12:55

Bugün kendi ruhumda hayatı aradım. Ne kadar ezilmiş, ne kadar yorgun olsa da bu keşfi yaptım. Benim ruhum hayattı ve hayatın da bir ruhu vardı.
Ne kadar kaypak, ne kadar yalancı olduğunu gördükçe hayatın, kendimden bir o kadar fazla birşeyler buluyorum. Ne kadar acımasız olduğunı gördükçe, ruhsal tatminim daha da artıyor. Bu hayatın ruhuna aitim diyorum kendi kendime, hayatta bana ait.
Sınıfı geçmek için deli gibi çalışıp didindikten sonra içten içe buna başkalarının bu denli layik olmadıklarını düşünüp kendimi bu ruha daha da yakın hissediyorum.
Apar topar bindiğim otobüslerde bir yer kapıp yaşlı bir teyzeye yüz çevirdiğimde de bu his bana yakışıyor.
Sevgilime uyuduğumu ya da ders çalıştığımı söylemekte kaypak hissin cazibesiyle iyi örtüşüyor.
Rüyalarımda 5 yldızlı hotel konforunda evler görüp, bunu yalnız kendim için isterken de bu ruhun içindeyim.
Sokak çocuklarının yanından burun kıvırarak geçip, onlardan bir an önce kurtulmak isteyerek attığım her adım beni bu ruha yaklaştırıyor.
Görmezden geldiğim her aç, çöp sepetine attığım her dilim ekmek, annemin emeği olsa da beğenmediğim her yemek, modası geçmiş diye giymediğim her tshirt,her karalayıpta buruşturduğum kitap, okumadığım her gazete parçası, selam vermediğim her komşu,görüpte görmezden geldiğim her arkadaş, oyaladığım her sevgili, azarladığım her çocuk, kirletip attığım her mendil bile beni bu hayatla ne kadar ‘ruhdaş’ olduğumun kanıtı