bu sabah şehiriçi toplu taşıma aracında birkaç şahane nota dizesinde buldum kendimi,sonra amazonia’da.biranda gördüğüm birkaç yeşilin her tarafı sarabildiğini farkettim.refujlarda süs niyetine kullanılan o küçük ağaçcıkların koca bir amazonun başlangıcı olduğunu kim nerden bilebilirdiki…etrafta insan yapıtı hiçbir madde kalmamıştı içinde bulunduğumdan başka.dünyanın nekadar büyük olabileceğini sezdiğim.çünki geçtiğim her yeri asıl çekilmez hale getiren,daraltıp kimseye özgürce koşacak,gökyüzüne bakacak kadar yer bırakmayan şeyin insan yapıtları olduğunu gördüm.onlar yokken, bu koca dünya sanki geçtiğim yerler oldu.tüneller sarmaşıktan geçitler oldu,dağların ortasındaydım,hayatımda düştüğüm,düşebileceğim en güzel çukuru gördüm bugün…nesi var derdim bu dünyanın…nasıl bir muhteşemin içinde yaşayan yaratıklar olduğumuzu gördükten sonra biraz daha soğudum her bir ben’den oluşan kendilerimizden.nasıl olurda bu taş yığınına kapılıp köretlmişiz hem kendimizi hem bu muhteşemi.oysa insan kendini kızıl şahin gibi hissediyor.asıl sürüngenler bizdik bugün,kanatlarımızı kendimiz kırmışızda haberimiz yokmuş derin bir uykudaymışız.doğanın yerini geri alması ümidindeyim artık.doğayla olmaya karar verdim,insanın tükettiği doğanın bir parçası olup onunla var olmaya.