bas
haftada iki-üç güne kadar sıklaşan aralıklarla girip bakıyordum ne zaman açılacak diye. portakal rengi bir ekranla karşılaşıp, önce görmezden gelip sonra yanına yaklaşıp, kaynağını görüntüleyip, iş ilanını okuyup, vazgeçip duruyordum. ben zaten web master değilim. sayfanın içine çerçeve koyup çerçevenin çizgilerini yok etmeyi dahi winfesörden öğrendim, unuttum. bir gün yine yazdım, bastım.git
aha lan weblog bu dedim. weblogu eloydan öğrenmiştim. ben de kendime bir tane yapabilmiştim. esikler var mı diye inceledim. baktım, baktım gittim.
ar
gene geldim, gene okudum. portakal renkli boş ekranı özledim. hesabımı denedim. eskileri okudum. eskimekten usandım. yeniden hafif olur mu diye düşündüm. olmasaydı, baştan kaçardım.
tik
bekle bekle nereye kadar? yazsam mıydı diye merak ettim. ne yazcam ki’yi benimsedim. hesabıma baktım. tek başına az bir fiili nikime evlat edindim. anlam kazandığımı sandım. bir kaç eski hafif yazıtına asılı kaldım oysa eskiden pratiktim.