Onu ilk defa bir bar arkasın da bardak yıkarken görmüştü.
Upuzun boyu kumral-uzun dalgalı saçları çekik ve iri gözleri ile bara yaslanmış önundeki kağıda şekilsiz yüzler çiziyordu. Bir gun dj kabininden tuğlalı duvarların kıvrımları arasında Black Sabbath Paranoid çaldı. Gene o uzun boylu çekik gözlü çocuk bar arkasında ki yorgun bedene çok seviyorum bu gurubu dedi. Bar arkasında ki yorgun beden tebessüm ederek limonları dilimlemeye devam etti. Aradan gecen zaman da uzun boylu çekik gözlü çocuk hergun bar onunde bar arkasındaki yorgun bedenin gözleri önunde beliriyor ve konuşmaya çalışıyordu. Bar arkasında ki beden bir gun ona yaşını sordu. 17!
Şok olmuştu bu cüsseye ve bu bara göre çok az yaşanmışlık söz konusuydu. Bir gun ona evine git dedi! Çocuk ise harikulade gözleriyle yorgun bedene bakarak benimle evlen desem dalga gecersin değil mi dedi… Git çocuk başım dan bak hayat, bileklerimi kesti bir de seninle uğraşmayayım diye içinden geçirdi ama bir şey diyemeden gülüp evine dön dedi.
Aradan gecen zamanla iri çekik gözlü çocuk bir gun babasıyla geldi. Oldukça hoş bir manzara vardı ama aldırmadı.İri çekik gözlü cocuk bi ara ortadan kaybolunca babasının yanına gidip 17 yaşında ki bu cocugun sokaklardan eve dönmesi gerekliliği konusunda kendi fikirlerini dostça iletti. Babası hoş bir ifade ile o çok saf ve duygusal ve Onu incitmemeye calışıyorum dedi.
Yorgun beden yerine geçti ve onları izlemeye başladı. İyi bir ikili ama eksik birşeyler var. Çocuk sinema okuyup yonetmen olmak istiyor ama liseyi bile terk etmiş- eve gitmiyor-sokaklarda sinyal çekiyor- bu kadara iyi niyet ve saflık bir insanoğlu için fazla bile belki…
Aradan yıllar geçti. Yoorgun beden de artık diğerleri gibi bar taburesin de birasını yudumlamaya başlıyordu. Tum bar arkaları kemirgen farelere kalmıştı. Bir gun gittiği bir mekanda bara yaslanmış birasını yudumlarken kalabalıklar arasın da o uzun kumral saçlı- çekik iri gözlü çocugu gördü. O bakışlar hangi meleğin bakışlarıydı böylesi tertemiz. Çocuk yorgun bedenin yanına gelip utangaç bir ifadeyle nasıl oldugunu – neler yaptıgını sordu. Aynı sorular ona da yoneltildiginde gelen cevap cansıkıcıydı; Hıçbirşey!
Hala sokaklardaydı ama hala tırnaklarının içi tertemizdi-hala saçları ipek gibi hala bakışları tertemizdi. Acımak mı yoksa kucuk bir çocuga duyulan şefkat miydi bu???
-Ben seni hala seviyorum!
… susuş…
-Baksana bir şey soracagım.
-Sor tabii.
-seni her zaman buralarda göremiyorum telefon numaranı istesem verir misin?
-ne yapacaksın telefonumu?
-arıcam.
-neden?
-bazen sesini duysam en azından belki daha iyi olurum ama sakıncası varsa verme unut gitsin.
-peki madem kendini iyi hissedeceksin vereyim.
-gercektenmi aman allahım inanamıyorum bekle kağıt bulayım geliyorum hemen!!!
Telaşla bar arkasından istenen kağıda yazılan numaraya bakıp bakıp çekik iri gözlerinden çoşku fışkıran bu çocuk nasıl olmuştu da hala kirlenmemişti?
Nasıl olmuştu da hala saflığını birde bu saflığın yanın da o tatlı şaşkın aptal ifadelerini korumuştu?
Öyle ya aradan 5 yıl geçmişti hayat hepimizi biraz daha evirip çevirip büyütmüşken – suratımıza da arada bir tokat çarpıp bakışlarımızı donuklaştırmışken o nasıl hala çoşkulu ve tertemiz turuncu gibiydi. hala akmamış – akrilik bile karışmamıştı… Diğerleri gibi sokaklar da yitip gidecek miydi? Birgun gazete de resmini görüp gözyaşımı dolacak o gözler? Onun iri çekik güzel gözleri – o bakımlı sacları- tertemiz avuçları- bir bebeğin ki kadar pazarlıksız o gülüşleri… dudak kıvrımından akan o ince tebessüm…
ayrılırken iyi geceler diledi ve sonra da nereye gidecegini sordu.
-buralardayım.
-sabah olmak üzere evine git! senden ilk defa birşey istiyorum evine git ve uyu.
giderken de al bu kaseti dinle bir parça var sende cok iyi bilirsin. Mama, I coming Home!
Eve git. İyi uykular
…
yorumlar
kirletemez hayat onları..bazılarımız da tertemiz bir doğuşun ardından, pisliğe batarız hayatın içinde..çamur akar gözlerimizden, ağladığımızda..doğruları söyleyip yalanları yaşarız. Keşke 17 yaşındayken baktığım kadar temiz bakabiliyorum diyebilseydim ben de. Ne mutlu ona ve onu tanıyabilenlere demeliyim sanırım. Temiz birşeyler ve temiz birilerini bulabiliyorsan hala hayatta, dört elle sarıl derim. Kirlenenleri de kendi pisliklerinde bırakmalı. Dokunmamalı ve ellerini kirletmemeli insan.
ben değil,
sezen aksu söylüyor bu lafları bir parçasında..
biz değil miyiz aşkım, canım, cicim laflarıyla aylar geçirdiğimiz birine 5-6 ay sonra salak, gerzek, düşüncesiz diyen ?
en temiz olduğunu düşündüğümüz kişiler hakkında ki fikrimiz bir kaç ay sonra değişmedi mi hiç ?
çok mu karamsarım ?
hayır.
sadece iyimser değilim. (olamıyorum)
kim bilir bende kirlenmişlerin arasına katılmışımdır belki..
ha ne diyorduk :
Eller günahkar
Diller günahkar
Bir çağ yangını bu
Bütün dünya günahkar
Masum değiliz hiçbirimiz
Masum değiliz hiçbirimiz
bazen insan birilerinde geçmişini görür. hatalarını görür. dönüş yoktur ama belki başka bir nüshamızı doğru seçimlerle oluşturmak mümkündür. Oysa bilmeyiz ki aslında en doğru şey yaptığımız şeydir. Hayatta “keşke” olmaz. Seçen biziz, yolu yürüyen biziz. Sonu her ne olsa da…
Seventh Star albümünü daha çok severim Black Sabbath’ın. Evet Ozzy yoktur belki (hatırladığım kadarıyla) ama ne güzel çalmıştır Iommi abimiz gitarı.