aciktigimi hissediyorum. sonra bunun mantikli olup olmadigini du$unuyorum. en son yemek yiyeli 7-8 saat olmu$. mantikli diyip di$ari cikmayi du$unuyorum. araba ile be$ikta$a gidip bufeden bi$ey yemek amacim.

icq’da aboo var. aciktigimi ona da soyluyorum. bana bu saatte yemek yersem sagliksiz olacagini ve $i$manlamama sebebiyet verecegini acikliyor. uyku duzenimdeki problemden bahsediyorum. o zaman tamam diyor. bu shifted programa o da hak veriyor. gidecegimi soyluyorum. “oki doki” diyor. icq’da bikac ki$iye daha ayni cevaplari yaziyorum. onlar da “peki”, “iyi geceler”, “bok ye” gibi cevaplar veriyorlar.

saat 3’e gelmekte. ne yapacagimi du$unuyorum. ustumde 1 haftadir giydigim tshirti cikartmak istemiyorum. bu saatte kokabilecegim kimse yok. arti seviyorum bu tshirti. bi pantalon giyiyorum. corap giyiyorum. di$ari bakiyorum. araba mantikli bi noktada: rahatlikla cikarabilirim. buna seviniyorum; cok defa cikamadigim icin i$e, okula, arkada$larima falan gec kaldim. etrafa iyi bakiyorum: kimse yok, karanlik, kopek sesleri fazla degil; iyi. kopekten korkuyorum. ama gitmek istiyorum. ayakkabimi giyiyorum. elimde anahtarlarim.

kapidan cikiyorum. inanilmaz sessiz. otomatige basiyorum: tepkisel degil. diger otomatige gidip basiyorum; gene tepki yok. demekki dugme bozuk degil. apartman tasarrufta sanirim diyip telefonumun isigi ile kapiyi kitliyorum. kapinin ustunu kitlemeye useniyorum. telefon ile asagi inmeyi basariyorum. kapinin onundeki isik acik. biraz sinirli disari cikiyorum. saga bak, sola bak: kopek yok. tamamdir. ilerden kopeklerin birbirlerine havlamalari duyuluyor.

arabaya biniyorum. binmemle beraber bi isik yaniyor: insanlar cok merakli. calistiriyorum. cikiyorum yola. insan yok. taksici cok az. mehmetcik caddesinden sola donuyorum: istikamet be$ikta$. polat residence’a bakarak negatif du$uncelere boguluyorum. yollarin yapilmi$ olduguna dikkat ediyorum. o arada onume bir taksi firliyor shell’in araligindan: “nasilsa bu saatte kimse yoktur” mantigini kendisine ilke edinmi$ halde… ozur diliyor. bagiriyorum, o da bagiriyor. basip gidiyorum. ihlamur kasrinin orda param olmadigini hatirliyorum.

te$vikiyedeki i$bankasi mantikli geliyor. milli reasurans car$isinin kar$isinda park ediyorum: bu saatte heryer parkyeri! bunun mutlulugu, rahatligi icimi kaplami$ halde kar$idan kar$iya geciyorum. milli reasurans pasaji bekcisi beni kil kil suzuyor. bu arada i$bankasi bankamatigine geliyorum: servis veremeyecegini soyleyen bir yazi var. bakiyorum sabit.

bekci: “ne oldu beyim?”

ben: “bankamatik. ba$ka nerde var?”

bekci: “200 metre ilerde..”

ben: “rumeli caddesi?”

bekci: “evet!”

ben: “iyi ak$amlar…”

bekci bi$ey demiyor. arabaya atliyorum. te$vikiye camii onunden gecerken bir gece yuruyu$u istiyorum. ni$anta$i i$ik lisesinin onune parkediyorum. kar$isinda te$vikiye karakolu var. onunde 4-5 polis. bir polis bana bagiriyor:

polis: “beyfendi, arac sizin mi?”

ben: “evet..” [icinden inerken izledi beni..]

polis: “arabanizi istirahate mi biraktiniz? geri donecek misiniz?”

ben: “10 dakika icinde gelecegim…”

polis: “peki, ama gelmezseniz cekici yardimiyla goturmek zorunda kaliriz..”

ben: “biliyorum. o kadar bir sure kalmayacagim..”

bu arada bu adami hatirliyorum. $u an komiser sanirim: ustunde degi$ik bir rutbe var. yillar once i$ik lisesindeyken bu adam gelmi$ti bi$eyler olmu$tu.. o arada bana “arabanizi cekin..” falan diyodu.. kendime geldim, “peki..” dedim.. arabayla i$ bankasinin onune kadar gidip park ettim. cok sessiz olmasindan tirstim. tek isigin neredeyse bankamatik isigi olmasindan killandir. babamin para yatirmi$ olmasina sevindim. para cektim ama makbuz almadim; kanitlamaya ihtiyacim yoktu…

arka sokaklara daldim. topagaci caddesine ula$tim, sonra da husrev gerede caddesinden a$agi inerken eskiden burada okan bayulgen’in oturdugunu hatirladim. 115 numara sanirim. barbaros bulvarina ciktim. ortakoye gider gibi yapip iskeleye dogru dondum. otobus duraklari arasinda gezindim, hanedan isimli et lokantasinin onune parkettim. gene bu saatte heryerin parkyeri olmasina sevindim: istersem otobus duraklarina bile parkedebilirim (yapmadigimiz i$ degil).. icerde ilaclama var sanirim.

ustgecitin altindaki bufeye gittim. bi$eylerle ugra$iyolardi. amerikanli sosili diye anlamsiz bir sifat tamlamasina adamin anlam vermesine $a$irdim. adam hazirlarken onumden, tezgahtan, duvardan gecen bocekleri gormezden gelmek istedim. tuketim icin deniz kenarina gitme dilegimi gercekle$tirme safhasinda adam arkamdan bagirdi. odemeden gittim sanmi$. devam dedim. peki dedi.. deniz boyunda tam gaz tuketim.. geri dondum. jargon’un derinliklerinden bir kelime daha sectim ve adam ona da anlam verdi: kari$ik. hazirlarken bunlarin bana neye mal olacagini sordum. guldu. 2 milyon dedi. onaylami$ olacagim ki para uzattim. o da bana “kari$ik” i verdi. benzer bir tuketim mantigindan sonra arabaya bindim. $i$li uzerinden gelmek icin, akaretlerde ihlamur sapagini degerlendirmedim. gene te$vikiyeden gectim. ni$anta$i i$ik lisesine bakip burada gecen 7 senenin hesabini yapmaya cali$tim: olmadi. iyi oldugunu varsayip devam ettim. yollar bombo$. o kadar bo$ ki halaskargazi caddesinde sadece bir tane travesti gordum, tam $i$li camii’nin kar$isinda: ironik olarak…

mecidiyekoyde i$iklarda bekledim. sonra ortaklar caddesinin giri$ine park ettim: tuz biber isimli cafe’nin kar$isina. seven eleven’a gidip bir litre kola aldim. nestle taze fistikli cikolata mi alsam yoksa damak mi alsam karar veremedim. sonra taze fistik’ta karar kildim. odeme sonucunda adam bana 25bin lira kiyak yapti. arabaya bindim gene. bu sefer heryerin parkyeri oldugu gercegine arabaya binerken sevindim. ko$eyi el freniyle almak gereksizdi ama..

eve yakla$tim: park yeri yok gibi. ayni yere parketmem cok zor. evin onunde genelde dolu olan yari bo$ oldugunu goruyor, seviniyor ve parkediyorum. dikkatle, tek adimda parkediyorum: dar bir parkalani.. iniyorum. evin kapisinin tam kitlenmemi$ oldugu gerceginden tirsiyorum. eve girerken ultimate care salgiliyorum. eve girerken resmen adrenalin sahibiyim. bi$ekilde iceri giriyorum. “eve ben yokken hirsiz girdi” paranoyasini yenmek icin evi etraflica dola$iyorum: kimse yok! icinde bulundugum sokakta guna$iri bir ev soyuluyor. bu evden ta$inmayi du$unuyorum. zor olur diyorum kendi kendime.

kola koyuyorum. cikolatayi aciyorum, bilgisayarin ba$ina geciyorum. aboo yok. 10 ki$i falan var; hepsi away veya n/a. birsuru detay hatirladigimin farkina variyorum. bunlari hafif komunitesinin takdirine sunmayi uygun goruyorum.