Haluk, soylu bir ailenin son kuşak çocuğudur. Bildiğim kadarıyla dedelerinden kalan önemli bir mirasla, yıllardır rahat bir hayat sürüyor…Evlenip, çoluk çocuğa karıştığını ortak arkadaşlarımızdan duymuştum…Yıllar sonra Haluk’a ,Erenköy’de rastladım; Kalın camlı gözlüklerinden, tanıdım onu. Okuldayken iki metre ötesini seçemeyen gözleri yüzünden çok sıkıntı çekmişti…O beni görmedi , doğal olarak, ben tanıdım onu…Tam ıska geçecekken,- Haluk !..- Pardon !..- Tanımadın mı olum ?..İyi bak !..- Sen ha!- Yaa ben!…Haluk pek iyi görünmüyordu, ya da bana öyle gelmişti. Dağınık siyah saçları, şakaklarına doğru hafif kırlaşmıştı…Düşünceli halinin yanında, Üstünde pahalı ama eskidiği iyiden iyiye belli olan kıyafeti ile bir şeylerin yolunda gitmediği belli oluyordu…Bir yerde oturup kahve içme teklifini ilk o yaptı…- Olur , dedim..Pastane sanıp, beni götürmek istediği istediği yer bir eczaneydi !…Gözleri bayağı bozuktu anlaşılan!…Neyse bir cafeye oturduk…- Eee anlat bakalım, evlenmişsin çocuk falan var mı?- Ayrıldım ya!, oğlum var…Annemle oturuyorum!- Hadi ya! Yapma be Haluk, harbiden üzüldüm olum nasıl oldu ki?- Bütün varlığımı, işimi gücümü kaybettim, 2001 krizi her şeyimi alıp götürdü…Parçalanan ailelerdeniz!…- Geçmiş olsun abi, ama bu ayrılmana sebep olur mu?- Dinle bak , anlatayım…Ne de olsa eski dost,eski okul arkadaşı dinlememek olmaz!…Haluk önce nefeslendi. Başladı anlatmaya..“ İşlerim pek yolunda gitmiyordu…Krizle birlikte bir gecede sıfırı tüketince, oturduğum evi satıp sermaye yapmaya karar verdim . Mutfak tezgahları işiyle uğraşan bir arkadaşımla ortak oldum…Eşimle konuştuktan sonra, işleri yeniden yoluna koyuncaya kadar, yalnız yaşayan kayınvalidemin yanına taşınmaya karar verdik.Hani derler ya; Ev ev üstüne olmaz! diye…Bizimkide olmadı..
Kayınvalideyle yıldızımız hiç barışmadı, olmadı, başından beri birbirimizden haz etmemiştik…Ama katlanmak zorundaydım ve çok çabuk toparlanmam şarttı..Yeni işimde, geç vakitlere kadar sağa sola koşuşturup duruyordum…Hatta karıma ve kaynanama ne kadar ağır şartlarda çalıştığımı kanıtlamak için, atelyedeki mermer talaşlarını üstüme başıma sürüp, eve kir pas içinde bile dönüyordum…Kaynanamın evinde, kendimi sığıntı gibi hissetmeme rağmen, yaşamı daha da çekilmez bir hale getirmemek için, kaynanamdan uzak duruyordum…Bu arada kendime telkinlerde bulunup; Aman oğlum dikkat et ilk saldıran sen olma sakın ha!….
Gel gör ki tatil günleri işin boku çıkıyor, evde ne yapacağımı bilemiyorum…Kaynanamla saklambaç oynuyoruz sanki….Onunla karşılaşmamak için,sürekli yer değiştiriyorum…Ama ev de şato değil ki birader….Kaynanamla pek sohbet etmemeye çalışsam da o beni yakaladığında; Zengin komşularının , ahbaplarının yaşamlarını anlatıp, pasaklı karılarının nasıl zenginlik içinde, har vurup harman savurduklarını anlatır, beni ezmeye çalışırdı…İşte beni ezdiği günlerin birinde dayanamayıp; Ama efendim biz de böyle değil miydik ?Neyimiz eksikti söyler misiniz?dedim….Kaynanamı tepkisi çok sert oldu tabi,
-Hadi ordan sümsük sende, hazır parayı bile batırdın be! Parayı idare edebilmek için yiğit ve taşaklı olacaksın anladın mı ?…demez mi…
Bu konuda kaynanam haklıydı galiba…Ancak yiğit ve taşaklı bir erkek nasıl olunurdu bilemiyordum…Bu saatten sonra yiğit ve taşaklı olmak işe yarar mıydı?…Ayrıca kaynanamın örneklerindeki adamlar pek ala doğuştan taşaklı ve yiğit de olabilirlerdi…Belki de Tanrının bir hediyesiydi bu onlara bilinmez ki!…Kaynanamın yüreğine su serpmek için;- Siz merak etmeyin efendim, bizim de kendimize göre planlarımız var… dedimse de kaynanam, kaşı çatık, yüzü asık,ağzını tatlı su balıkları gibi iki yana yaymış haliyle beni kötü kötü süzüyordu…Benden umudu kestiği belliydi…Günler böyle geçip giderken, bir akşam sofrasında kaynanamın saldırıya geçeceğini hissettim.Yaşadığı yeri savunan kaplanlar gibi, hırıltılı ve homurtulu sesler çıkartarak, karımı ve çocukları tacize başladı,Önce oğlumu haşladı….Ama ben anladım tabi; Kadın hedef şaşırtıyor, birazdan bana yönelecek…Saldırı planı da belli; Oğluma olan düşkünlüğümü bildiği için önce onu taciz edecek sonra da beni imha edecek…
Tam olarak ne yapacağımı kestiremiyorum “ Keşke Tanrı beni de taşaklı ve yiğit yaratsaydı” diye hayıflanırken. Kaynanam karıma ve bana bakarak,-Benim huzurumu mu kaçırmaya geldiniz be…? Kimsenin kahrını çekemem diyerek, acı bibere çatalını öylesine sapladı ki, darbeyi tam böğrümde hissettim…Nakavt olmuştum ve o evde daha fazla kalamazdım.Valizimi alıp annemin yanına yerleştim…Öğrendiğime göre ben gittikten sonra kaynanam zafer naraları atıp, halay çeker gibi hareketler falan yapmış…Artık bu amazon eskisi kadınla olan mücadelemi daha özgür bir ortamda annemin evinden yürütecektim…Utanç duvarının öte tarafında kalan ,çoluk çocuğu kurtarmak için benim özgürlük tarafında bulunmam stratejik olarak daha uygundu…
Önümüzdeki günler çok yoğun geçmeye namzetti; Karım ve oğlumla annemin evinde sık sık bir araya geliyoruz,onları sürekli motive etmeye çalışıyorum…Ailemizin bölünmez bütünlüğü ile ilgili nutuklar atıyorum…Böyle ateşli anlarımdan birinde oğlum,- Babacım yeniden birlikte oluruz di mi? Dedi- Hayır oğlum önce ekonomik savaş, sonra kurtuluş…Tamam mı? Dedim…Oğlan cahil tabi, meseleyi basite indirgiyor, anneannesinin ne kadar faşist bir kadın olduğunun, farkında değil yavrucak!…Karıma ve oğluma toparlayıcı bir söylemde bulunmam gerektiğine karar verdim o an,- Bana bakın! Birbirimizden kopmayalım, önemli günler yaşıyoruz…Sakın ola, oyuna gelmeyin bu kitapsız kadının provokasyonlarına dikkat!…Oğlan, bön bön yüzüme bakıyor, karım sinirden dudaklarını ısırıyordu…Karım,-Biraz abartmıyor musun hayatım? Demez mi?Karımın bölücü başı anasına, destek verir hali sinirime dokunmuştu…Kararlı adımlarla salonu arşınlarken onlara hitap etmeye devam ediyorum,- Bilin ki ailemizin bütünlüğüne zarar verecek mihrakların bu arzuları mutlaka kursaklarında kalacaktır..Bilhassa karımın gözlerinin içine bakarak,- Davadan dönmek isteyen varsa bi göriyim bakiyim…dedimKarım,-Hayatım meseleyi neden büyütüyorsun ki, annem bizi zorlamı tutuyor allah allah!..Olaya çok global bakan karım, oğlumu da kendi safına çekmeye çalışıyor besbelli…