bu ahkam yazmak ya da blog girmek işinin son derece özel olduğuna inananlardanım. hatta insan bu tür bir sitenin user’ı olduğunu bile eşinden dostundan gizlemeli. (sitenin propagandasını yaparız, o ayrı)
hal böyle olunca kendimden örnek vereyim, rahat rahat ahkam ya da blog girmek için olmadık yollar deniyorum. kimsenin evde olmadığı altın değerindeki saatler, eş/akraba/sevgilinin tv’de filme filan kilitlendiği dakikalar (“ben içerde bilgisayardayım biraz, film sarmadı” filan) önemli fırsatlar. “hasta mısın kardeşim?” diyen çıkabilir. ama eşim/sevgilim de olsa başıma dikilip “ne yazdın şimdi sen?; bu site ne?;nick’in ne senin; ne zevk alıyosunuz bundan; ne oluyo ki böyle;bundan önce yazdıklarına bakayım; hımm fena diilmiş” gibi laflar etmesini istemiyorum. işyeri tribi ise zaten ayrı. neyse, bugüne kadar yakalanmadım, inşallah bundan sonra da yakalanmam…
yorumlar
duvarı arkana almalısın,.. sırtından bir yük kalktığını hissedeceksin. 🙂
bu bir hastalık olabilir,.. bir nevi sahne korkusu,.. bak freefreshfish’te de var.. ya da ben de var hepinize yapıştırıyorum bilmiyorum,.. 🙂
mesela yazdıklarımı annem babam okuyormuş,.. dumura uğramıştım anladığımda,.. iki, üç gün hiç birşey yazamamıştım,..
Bence herkes herkesin yazısını okuyabilir. Sadece okuyan senin yazını okudum belirtmesin yeter. O zaman insan kendini garip hissetmiyor çünkü okunduğunu bariz olarak bilmiyor. Normal günlüğümü ortalıkta boş bulunup bıraktığım bir an, annem okumuş; saf saf bana söyledi. Sinirlerim tepeme binmişti. Çok kızdım anneme. Halbuki bana söylemese bilemeyecektim, böyle bir tatsız olay da yaşanmayacaktı. Okusunlar çok istiyorlarsa ama okuduklarını belli etmesinler yeter diyorum.
okuyup bi de ahkam keserler “sen zaten internette de boylesin, zart zurt konusuyon” ya da yakin cevre ortaminda “iki dakka sus be, burasi internetteki forum siten degil…”
ama bilgisayarımın ekranını benden başka kimsenin görmesini istemem.
ne yaptığım, ne üzerinde çalıştığım bende kalsın isterim.
kendini uyanık zanneden tipler vardır ki, bunlar gelip arkadan yaklaşır ve dirseğini omuzuma dayayıp, yavşak/gevşek bir kıvamda muhabbete girip, arkamdan “lan bu adam ne saklıyor bu kadar” meraklarını biraz olsun yeneceklerini zannederler ki,…
yemem. 🙂
hastasınız…
bide şunu düşünün artık eski sayfalar arşivlenio felan ilerki yıllarda sizin veya çocuklarınızın yazdığınız abidik gubidik yazıları bulmaları mümkün. mesela 50 sene sonra ben bu yazıyı bulduğumda ışık hızını filan bulmuş olacas, uzaya belediye otobüsüyle çıkabiliyo olabileces felan. bende bakıp aa ne kadar salakmışııım felan diyecem daha acı vericisi bunları çocuklarım torumlarım bulup aa dedem nekadar salakmışş diyecekler felan. ona göre dikkatli olun yıllar sonra torunlarınız geçmişi araştırdıklarında netten sizin yorumlarınızı bulunca sizden utanmasın. ay ne dedim ben ya uyukulu uyukulu. neyse çay içiim ayıliiim..
ait bir bilgisayaranın olması,wallpaperı kafana göre değiştirebilme,yazdıklarına kimsenin göz atmaması pek hoş bir durum olurdu sanırım.
3×2 adet elin klavye üzerinde devamlı gezinmesi özgürlüğü kısıtlayıcı bir durum…
Vardır bu olay herkeste. Olmazsa olmaz bi durum zaten. Yarma’ya olan olay benim de günlük hayatımda cok karşılşaıtıgım bi $ey : “Bilgisayar ba$ında deilsin sus 2 dakka” ve türevleri..
isik hizina erismemize ragmen 50 yil sonra, uzaya hala belediye otobusuyle gidiyor olmamiz da ayri bir olgudur hatt-i zatinda
Vay şahane muhabbet dönmüş! Bu şahane arkadaşları ve zeka pırıltılarını neden bugünlerde göremiyoruz?Bu durum herkeste vardır özerk alan tanımı (şahsi algısının zihnel aidiyeti, cinsiyetsiz olduğundan paylaşımsızdır biraz, özgürlüğü tadan insanın bırakması zor duygu-HAFİF.ORG)-kimi bazıları girebilir belki ama o bile rahatsız eder genele bakması hemen gitmesi yönünde bir baskı hissedersiniz, uygularsınız hali hazırda örnekler mevcut (bkz. ben) .Belediye otobüsü olmasın, akbaba olmasın diyerek bitiriyorum…
Bu konu üzerine ilk kez düşündüm, sebeb-i aidiyetiniz için müteşekkirim mirim! Yazın çizelim resmen kaynak sıkıntısı var eğlenmeyeli yıllar oldu!