‘Gidiyor musun ? ‘ diye sormuştun bir gece yarısında. Gitmek ile kalmak arasında gidip geldim saatlerce. Gitmem gerekiyordu. Kalmak istiyordum.Yanında olabilmek için ayaklarımı kırmıştım gecenin sabahında. Canım acımamış mıydı!! Çok. Hem de çok acımıştı.İlk iki gün öylesine ağırdım ki kendime, tarifi hep zor olacak, bütün dilleri öğrensem de.Secdeye dururken avucumdaki çizgiler alın yazıma, isyan içinde olmamamın huzurunda tebessüm çizgileri kendini gösteriyordu, bir bakışta.Hayaller biçtim oturduğum yerden. Hayaller biçtim sana.Beceriksiz ellerim, körelmiş iğnelerimle. Yine de ;Güneşi dikiyordum gözlerine. Denizi pileliyordum dudaklarına. Günden geceleri kesiyordum.Parmak uçlarımın deliklerinden ilerleyen içime, ne idi!!Kaçamıyordum. Kırıktı ayaklarım.Hastaydım. Ateş oldum avuçlarımından başlayarak. Yandın. Ve beni ateş içinde bıraktın.‘seni seviyorum, ama..’ aması canın acıdı. Yandı. Ve ayakların kırılmamıştı.‘seni unutmayacağım..’ insan geçmişini unutmaz yalnızca. Durup durduk yerde; Şimdiden ne zaman göç etmiştim geçmişe?Hayallerim ve kötürüm ayaklarımla nerelere gideyim diye düşünürken..Geceden çıktım yola, emekleyerek. Kalmam gerekiyordu, gitmek istiyordum. İlk gün süründüm tabiri uygunsa. Canım acımamış mıydı!! Hem de çok acımıştı.İsyan içinde değildim asla. Sınırda günlerime çizgiler atarken öğrendim ki, hayallerini kendine biçeceksin.Ve kırmayacaksın bir kalbi asla. Herbir tarafını kırsan da..Parmak uçlarından ilerleyeni öğrendim bugün sabah. Artık kendini gösteriyor içimdeki illet.Biliyor musun, söylediğin tek anlamlı şey; gerçekten kaybedecek zamanım yok benim. Ve ben sana teşekkür ederim..Her şey için.