1.Biten bir aşkın ardından, kadınların tek başına tatile çıkma geleneği

ne zaman ve nasıl başlamıştır? Türk örf ve ananelerinde bunun yeri var mıdır?

2.Biten bir aşkın ardından tek başına tatile giden kadınlar, güneşin altında malak gibi yatma, tatlı tatlı uyuklama, uyanıp tatlı tatlı kaşınma, mizah dergileri okuyup, kendi kendine gülme inceliğini gösterirken, evet o, bütün bunlar yaparken, erkeklerin cep telefonuna gözlerini dikip saatlerce SMS bekleme geleneği ne zaman başlamıştır? O, SMS neden gelmez? O sırada erkeğin ne yaptığı sanılır?

3.“Kaba adamın tekisin”, “Duygusuzsun”!, “Birazcık romantik olsaydın keşke!” gerekçeleriyle terk edilen adam, terk edildikten sonraki 2 hafta boyunca elinden şiir kitaplarını düşürmez, zeka ve duygu yaşı olarak 12 yaşında biri gibi, “yağmur yağsa da, altında yürüsem” hissiyatıyla her sabah bir umutla camdan bakarken, “duygular zedelenmiş olan” genç kadın, nasıl olur da, tatilin keyfini sonuna kadar çıkarma inceleğini gösterebilir?

4.O, tatilin keyfini çıkartırken, “o duygusuz adamın” ne halde olduğunu öğrense çok güler mi?

“Duygusuz!”muş.. Kimmiş ya duygusuz!?? Hayret bi şiy ya!.. Bu konuya devam edeceğim..