Düşün ki, yanımdasın, Düşün ki, hiç gitmedin.Düşün ki, saçların saçlarıma değiyor –uyurken- uyanıkken gözlerin gözlerime işte buradayım/z dercesine, parıldayarak, alev alev, ‘Tüm yıldızlar çok sönük, ben en mutluyum.’ dercesine haykırıyor…Düşün ki, yanımda uyanıyorsun. Düşün ki, pazartesi sabahı da olsa yanında uyanıyorum, düşün ki, elin ellerimde ruhum her yerinde, ruhum her yerimde; sen bende, ben sen de; çoktan dolanmış birbirimizin ruhunu sarmalamışız…Düşün ki, hep yanımdasın, düşün ki hep yanındayım; düşün ki huzur var, gerçekten…Olur mu olmaz mı derken bakmışız ki, olmuş. Düşün ki, bu masalın sonu mutsuz bitmemiş. Düşün ki, sıra dışı bir masalın yazarları olmuşuz. Yazmaya koyulmuşuz, seni beni, sen benim ruhumda gezinirken, ben senin ruhunda gezinirken…Düşün ki, tüm gecelerde sen varsın, tüm gecelerde ben varım; tüm gecelerde biz varız. Biz olabildiğimiz bir yerdeyiz. Gitmenin olmadığı bir yerdeyiz. Düşün ki, ‘Olmak’ kavramı burada yazıldı. Düşün ki, artık aramıyoruz bulduk, Düşün ki, ölmek istemiyoruz.Düşün ki, bu hayata katlanabilmek kavramları eskiyi anlatan sözcükler ve sadece artık sadece sözcük. Katlanmanın yerini ‘Mutluyum’ kelimesi aldı. Düşün ki, karda el ele yürüyoruz. Düşün ki, kalbimizi yazıyoruz karlara ama karlar eridiğinde kaybolma riski yok, biz artık bulduk.Düşün ki, tüm acılar eski de kaldı, şansızlıklar eskide… Yazdığımız acılı öyküler yalnız eskilerde var.Düşün ki, birlikte yapılan kahvaltılar, akşama kavuşma özlemi var gündemimizde. Düşün ki, artık her yerde aşk var, ten var, sen varsın, ben varım ve BİZ olmuşuz, karışıp sarmalanmışız, mutluyuz…Düşün ki, yağmur yine güzel, düşün ki ağaçların rengini hiç olmadığı gibi fark ediyorum. Düşün ki, her yer sonbahar, içim deniz; nihayet deniz. Düşün ki, korkular bitti, ‘Acaba gider mi?’ demeler bitti. Düşün ki, kalbimdesin, Düşün ki, kalbindeyim. Düşün ki, hiç ayrılmayacağız.Gözlerimden yaşlar döktüren cümle: ‘Seni hiç Bırakmayacağım! Düşün ki, artık ağlamıyorum ve acıtmıyor içimi hiçbir sözcük. Düşün ki, inanıyorum sana düşün ki, hiç acıtmayacaksın canımı. Düşün ki, yalancılardan olmayacaksın. Düşün ki, artık oyunlar bitti. Bitti bunlar, tüm aldatmalar eskiye aitti.
Düşün ki, elini tutup film festivallerine gideceğiz. Bahar şenliklerine gidip içip dans edeceğiz, şarkılar söyleyip öpüşeceğiz… ‘Bulduk’ demenin keyfini haykıracağız gökyüzüne ve ‘Son aşkımsın, ne başka bir beden ne de başka bir ruh istemiyorum.’ diyeceğiz gözlerimizin içine bakıp…
Düşün ki, Tibet’e gideceğiz, düşün ki, Yeni Zelanda’ya gideceğiz el ele, aynı bu aşka başladığımız gibi, aniden… Düşün ki, birçok şeyi kaybettikten sonra dünyada asıl kaybettiğimiz, yalnız kendi ruhumuz olduğunu anlayıp; cesurca hayata atılan iki özgür ruhuz. Düşün ki, sürüngenler çağında, simülasyonsuz ve dolayımsız paylaşımın ispatıyız.
yorumlar
ee düşün düşün
görseller çok kötü.düşün düşün düşün bakalım
şöyle de olsa daha iyi olurmuş bunu da ekleseymişsin daha da güzel olurmuş diyip renk katmak varken bu yorumlar yakışıyor mu hıbu resimlerin yazar için ne derecede anlam barındırdığını nereden biliyorsunuz ki bu kadar emin bi şekilde “görseller çok kötü” diyebiliyorsunuz sayın kral
sımulten aşksal bir temin ele alındığı yazıda erotizm kokan resimlerin işi ne? bunun nasıl olması gerektiğini yazarda pekala biliyor.nasıl olmaması gerektiğini de.yazar kendi tercihini yapmış.eleştirilecek elbette.
astral yazı başka şey resimler başka şey anlatmasa daha iyi olacak. bu haliyle şarkı sözleriyle klip arasında bağlantı kurulamayan videolara benziyor. aynı sözcüğün sürekli tekrarı da okurken bezginlik veriyor.
kralchiplak2. yorumun birincisinden daha yapıcıydı demek istedim aslında (yazıyı olduğu gibi yorumları da eleştirebiliriz)tabi ki eleştireceğiz ama “kötü” yapıcı bir eleştiri değil ve hala astralın yazılarıyla yazılarında kullandığı resimler arasında bir bağ olduğuna inanıyorum
bence de nasıl bir bağ:)
bence @astral’ın önceki yazılarıyla ilgili bir bağ bu. bütün yorumlarımıza rağmen sanki bizi hiç dikkate almıyormuşçasına, okumuyormuşçasına görsellerden bağımsız yazılar yazması, yazılardan bağımsız gibi duran görseller kullanması onun vazgeçemediği bir huyu olduğunu düşündürtüyor bana. bu da doğal olarak yani ister istemez bütün yazılar arasında bir bağ oluşturuyor.
aydınlattığın için sağol. ama sanırım bu da bir tarz değişmeyecek demek..
ama tabii @simulten’i de dinlemek isterim. acaba neden öyle düşünüyor?
yazısı yayınlanıp da kendisinden haber alınamayan yazarlar olduğunda, hep evde olduğunu bildiğim halde kapıyı açmayan ev sahipleri geliyor aklıma:) kapı duvar
nasıl ne alaka hayta, herhalde yorumlara bakıyordur değil mi? kendimiz sorup kendimiz cevaplıyoruz.yazar lutfetmiyor yani.yokmuş gibi davranıyor, diyorum
belki sosyal fobisi vardır
belki de öyledir.belki de diğer yazılarında üstüne gidildi polemiğe girmek istemiyordur.