Devlet, insanlar ve insanların bulunduğu toplum tarafından oluşturulmuştur ve bu yönüyle toplumsal bir kurumdur. Her devletin günümüzde coğrafî olarak tam olarak ayırt edilmese de siyasal sınırları vardır. Devletin toprak parçası üzerinde yaşayan yani ülkede yaşayan insanları vardır. Bu insanlar toplumu oluşturduğundan sosyolojinin konusu olmaktadır. Bu toplumun oluşturduğu devlet ve devletin sınırları içerisinde yaşayan toplum sosyoloji tarafından da incelenmektedir. Devleti kuran da devletin ülkesinin sınırları dâhilinde yaşayan da toplumdur. Toplum, devlet sınırları dâhilinde ekonomik etkinlikler, siyasal yönetim biçimleri oluşturmaktadır. Tüm bu bahsedilen toplum sosyoloji ilmi tarafından incelenmektedir. Sosyoloji disiplinin inceleme konusu olan toplum iktisâdi ve malî davranışlarla ekonominin ve kamu maliyesinin konusu olmaktadır.Devlet, insan dışı bir varlık değildir. Devlet, insan iradesiyle ve dolaysıyla insan tarafından oluşturulan toplumun iradesiyle meydana gelmiştir. Devlet, insan iradesine bağlı, toplumsal iradeye bağlı, insan yapımı bir varlıktır, kurumdur. Kısaca, insandan ve toplumdan bağımsız bir devlet söz konusu değildir. İnsanlar toprak ve mümkünse deniz parçası üzerinde sınırlar oluşturlar. Bu sınırlar üzerinde insanlar devlet kurumları oluştururlar. Bu kurumlardaki ve kara parçası üzerindeki insanlar devlet denilen insanî örgütlenmeyi meydana getirmiş olurlar. Devlet, günümüzde salt kamu hizmeti üreten tek/yegâne toplumsal, siyasal, hukukî kurumdur. Başka hiçbir kurum salt kamu hizmeti üretememektedir. Benim tezlerimden biri şudur: Devlet denilen kurumu oluşturan tarihsel süreçte salt kamu hizmetleridir. Salt kamusal gereksinimler olmasaydı salt kamusal hizmet olmazdı. Salt kamusal hizmet olmasaydı, devlet denilen toplumsal kurumu oluşturmaya ne gerek vardı? Düşünüyorum da devlet diye adlandırdığımız toplumsal kurum dışında, hangi toplumsal kurum bu salt sosyal gereksemeleri karşılardı? Devlet adı dışındaki hiçbir kurum bu salt sosyal gereksinimleri gideremezdi ve salt sosyal gereksinimleri giderecek salt sosyal hizmetleri karşılayamazdı. Salt kamusal gereksinimleri gideren salt toplumsal hizmetleri ve bu hizmetleri üreten kurumları belli bir toprak parçası üzerinde oluşturulduğunda, hizmeti alan ve hizmeti üreten insanlarla birlikte devlet meydana gelir. Salt kamusal hizmetlerin işlemesi için yasama organı yasa yapar, yürütme organı yasaları uygulayıp yürütür, yargı oranı da hizmet alan ve veren arasındaki anlaşmazlıkları çözer. Salt kamusal hizmetlerle ilgili yasaları demokratik sistemlerde meşru kabul edilen ve varsayılan temsilciler yapar. Yasama organı, salt kamusal hizmet üreten devlet kurumlarıyla ilgili değil, serbest piyasada serbestçe üretim yapması beklenen ve üreten firmalarla ilgili de yasalar yapar. Günlük yaşantımızda ferdi ihtiyaçları bireysel mal ve hizmetleri alırken ve bunları tüketirken devlet denilen kuruma gereksinim duyuyor muyuz? Hayır… Bu kurumlar salt sosyal gereksinme hissedildiğinde kamu hizmetleri sunarak bu salt sosyal ihtiyaçları karşılar. Her il, ilçe, köy insanları, salt toplumsal gereksinimlerini gidermek için yargı, ordu polis kurumlarını oluştursaydı il-devlet, ilçe-devlet, köy-devlet kavramını oluştururduk. Köyler, ilçeler, iller ülke sınırlarında olduğuna göre, ülkedeki insanların bu gereksemelerini gideren kurumlar ülke üzerinde sınırlar belirleyerek, salt kamusal hizmet alan ve salt kamusal hizmet veren insanlarla devlet denilen kurumu oluşturur. Dünyada coğrafî ve siyasal sınırlar kalksaydı ve insanlar mal ve hizmet üretiminde ve tüketiminde özel mülkiyetli, mübadeleli ekonomide kısaca serbest pazar ekonomisinde, anlaşmazlıkları gidermek için adalet/yargı/hukuk hizmeti veren adliye kurumlarını oluştururlardı. Mallarına, mülklerine içeriden saldırı olması ihtimaline karşı iç güvenlik, dışarıdan saldırı olmasına karşılık da dış güvenlik veya ordu kurumunu oluştururdu. Kısaca devlet denilen kurumu oluştururdu. Kısaca salt sosyal hizmetleri üreten kurumları oluştururlardı. Böylece yerkürenin kendisi 200 küsur devletten değil tek bir devletten meydana gelirdi. Hâsılı devlet yine olurdu. Devletsiz bir düzen yok, zira bu salt sosyal hizmetleri veren, bu salt sosyal hizmetleri üreten devlet dışında toplumsal bir kurum icat edilmedi. Başka ifadelerle anlatayım. Yerkürede, devletsiz toprak parçası üzerinde bir kısım insan özel mülkiyetli, mübadeleli üretim ve tüketim sürecinde yer alsaydı kuvvetle muhtemel şunları gerçekleştirirdi: Aralarındaki anlaşmazlıkları gidermek için adliye teşkilâtı kurarlardı. Mallarına, mülklerine içeriden saldırı olması ihtimaline karşı iç güvenlik, dışarıdan saldırı olmasına karşılık da dış güvenlik veya ordu kurumunu oluştururdu. Kısaca devlet denilen kurumu oluştururdu. Tüm bunlardan sonra özet bir anlatımda bulunayım… En kısa ifadesiyle devlet, salt kamu hizmeti demektir.Diğer tezim şudur: İnsanlar toprak parçası üzerinde özel mülkiyetli, mübadeleli, emeğin ön plânda olduğu tarımsal inkılâbın sürdüğü bir zamanda belki devleti icat ettiklerinin farkına varmadan yaşıyorlardı. Belki toprakların sınırlarını oluşturmuşlardı, yaşamak için üretim yaptıkları da kesindi. Bu üretimin tarımsal üretim olması, bu üretimde emeğin ön plânda olması kesindir. Adını bile koymadıkları, kısaca devlet demedikleri belli toprak parçalarının sınırlarının içinde birtakım gereksinimler doğdu. Aralarındaki anlaşmazlıkları adalet hizmetiyle, mal ve can güvenliklerini iç güvenlik hizmetiyle, dışarıdan gelecek saldırıları da dış güvenlik hizmetiyle çözmüşlerdir. Mübadele süreçlerinde meydana gelen anlaşmazlıkları çözmek için adalet kurumunu oluşturmuşlardır. Adalet dağıtan kurum yargı kurumu olmak zorundadır. Yargı adalet hizmeti sunmak zorundadır. Özel mülkiyetinde emeğiyle üretim yaparken saldırılara ve hırsızlığa karşı iç güvenlik hizmetini veren kurumları oluşturmuşlardır. Dış tehdide karşı savunma hizmeti vere kurumları oluşturmuşlardır. Salt sosyal ihtiyaç denilen gereksemeleri giderecek kurumlar oluşturmuşlardır. Başka bir ifadeyle salt sosyal hizmet verecek kurumlar oluşturmuşlardır. Toprak var, üretim yapıyorlar; sınırlar oluşturmaları muhtemeldir, özel mülkiyeti keşfetmiş olmaları muhtemel olup ayrıca kendine ait topraklarda üretim yapıyor ve mübadeleyi de yapmış oldukları söylenebilir. Üstüne salt sosyal gereksemeleri giderecek kurumlar oluşturmuşlardır. Bunun adına bugün ne diyoruz? Devlet… O günde buna devlet denmesinde bir sakınca yoktur. En kısa ifadesiyle devlet, ülke sınırları, toprak parçası üzerinde üretim yapan insanların oluşturduğu kurumdurBugün devlet ile ilgili çok çeşitli tanımlar yapılabilmektedir. Tüm bu tanımlardan önce toprakların bulunması, sınırların var olması, varsa deniz veya okyanus sınırlarının da olması, topraklar üzerinde özel ve kamusal firmaların ve arazi sahiplerinin çeşitli araç, gereç, makinelerle üretim yapması tüm devletlerde olan biten şeylerdir. Buna benzer bir durumun tarihin devletli olan başlangıcında olması muhtemeldir.