C.Eren ÇELİKYahu şu medyamız ne de meraklıymış kamuoyu önünde yapılacak bir düelloya. Meğer yıllardır bunu bekler dururlarmış da haberimiz yomkmuş.Eminim tahmin etmişsinizdir… Şu son günlerin siyaset arenasındaki en flaş gelişmesi olan Fırat-Kılıçdaroğlu tartışmasından, pardon “düellosundan” bahsediyorum.”2 yiğit çıktı meydane, ikiside birbirinden merdane” naraları kıvamında köşe yazıları bu “düello” dan günler sonra bile hala yazılıyor, tv. programlarında kimin kime kaç “gol” attığı konuşuluyor.İyi, tamam… İki siyasetçinin birbiri hakkında bazı iddiaları varsa ve iş çığırından çıkıp artık kamuoyu zihninde ciddi soru işaretleri oluşmuşsa bu 2 siyasinin çıkıp seviyeli bir uslüpla kamuoyu önünde tartışmalarına, iddialarını kamuoyu önünde dile getirmelerine diyeceğimiz bir şey yok.Ama medyamızın da müthiş katkıları ile bu işin de cılkını çıkardık. Bu işin de cılıkını çıkardık diyorum, çünkü biz toplum olarak iyi ya da kötü her olayın cılkını çıkarmaya bayılıyoruz…Oysa doğru olan bu tartışma sonrasında her iki tarafında bir süre suskunluğa bürünüp, iddiaları kamuoyunun vicdanına bırakmalarıydı.Ama olur mu hiç ? Olmaz tabii…1,5 saat süren tartışmada kendisini yeterince ifade edemediğini düşünmüş olacak ki (aslında sebep bence basının Kemal Kılıçdaroğlu’nu tartışmanın galibi ilan etmesi) AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, tartışmanın daha buharı üzerindeyken Perti Genel Merkezinde bir basın toplantısı düzenledi. Kılıçdaroğlu’nu sahtekarlıkla suçladı, tartışmanın bitmeyeceğini gösterdi.Ya Kılıçdaroğlu’na ne demeli ?Şaban Dişli olayındaki sonuç alan takipçiliği ve son tartışma ile yıldızının parladığının kendisi de farkında olan Kemal Kılıçdaroğlu hemen balıklama daldı bu basın toplantısının üzerine.Neymiş isterse yeniden ekrana çıkabilirmiş, isterlerse Baykal ile Erdoğan televizyonda tartışsınmış…Oldu ;vatandaşın işi gücü yok her gün sizin tartışmalarını izlesin. Oldu olacak kanallardan talep edin, prime-time kuşaklarını da size ayırsınlar…Programın adı da hazır “Benim Belgem Seninkini Döver” ya da “Yüreği Yeten Burada”. Siz bu isimleri istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz.Tamam, Kemal Kılıçdaroğlu daha önceki bir yazımda da belirttiğim üzere CHP’nin uzun zamandır yapmadığı ve asli görevi olan “gerçek muhalefeti” hatırlamasını sağlamış ve CHP’ye “gerçek muhalefet partisi” kimliği kazandırmıştır. Ama…Ama Kılıçdaroğlu yaptığı başarılı muhalefeti medyatikleştirerek, kişisel bir popülerlik rantı sağlamaya çalışacaksa bu gerçekten, “Acaba CHP gerçekten muhalefet yapmaya mı başlıyor ?” diye umuda kapılanların yaşayacağı hüsranın başlangıcıdır.İki de bir her iki taraftan da gelen “yeni düello” çağrıları, belki Türk siyasetinde doğabilecek yeni bir tartışma kültürünü de daha doğmadan öldürecektir.Çünkü bir süre sonra bu tartışmaların gerek medya, gerekse kamuoyu nazarında cazibesi azalacak hatta antipatik bile gelmeye başlayacaktır…Yani artık her iki tarafın da yavaş yavaş anlamsızlaşmaya başlayan bu düello çağrılarını bırakıp, ülke siyaseti ile ilgili yeni konularda kafa yorması gerekmekte.Yoksa işin cılkını çıkarmakta mahir olan medyamızın elinde en ciddi konular bile magazinleşmeye başlayacak…Bu arada Kemal Kılıçdaroğlu için özel olarak yazmak istediğim bir not var:Sayın Kılıçdaroğlu parlak bir bir bürokrat,son dönemlerde görüldüğü üzere başarılı bir siyasetçi olmanıza saygım sonsuz.Ancak resmi internet sitenizin ziyaretçi sayısının CHP’nin ziyaretçi sayısını yakalaması, hakkınızda Facebook’ta gruplar kurulup “İşte CHP’nin aradığı Genel Başkan” başlıklarının açılması hatta “Başbakan Kılıçdaroğlu” sloganlarının sanal alemde yayılmaya başlaması sizi, sizin için çok erken olan başka hülyalara daldırmasın.Çünkü bu filmin hemen hemen aynısını başrolünde Haluk Koç oynarken izledik. Sonuç ortada…Sizin gibi siyaset dünyasında uzun süre var olması gerektiğine inandığım bir insan dilerim böyle bir filmin yeni başrol oyuncusu olmaz.