Karanlık Tarafa Geçmiş Anakin Skywalker
“Efsane kutsal ve tarihi olayı anlatır: aktardığı, tarih öncesi dönemlerde zamanın başlangıcında gerçekleşmiştir. Efsane gerçekten olanı ve kendini tamamen ispatlayarak ortaya koyanı anlatır… Kısaca, mit doğaüstünün çeşit çeşit hatta bazen dramatik kırılışlarını günümüz dünyasına taşır.”Mircea Eliade. Efsane ve Gerçeklik. New York: Harper and Row 1963 Sayfa 5-6Mitin/efsanenin yegane amacı/fonksiyonu halka ayar vermektir. Yoldan çıkmaya hazır bu serseri kitleyi, kısık gaz lambası ışığında anlatılan cinli, perili, ejderhalı, kuzulu, masallar aracılığı ile günlük hayatta nasıl akıllı, uslu ve sadık davranacağını talim ve terbiye etmek gayesinden başkasını gütmez. Hükümdar ele geçirdiği bu mucizevi usulün sırrını kullanarak safların birbirine yakın durmasını sağlamak yolu ile iktidarına iktidar katar.Hikaye/mesel anlatarak iktidarına iktidar katma zevkini alan bu sefil iktidar düşkününün kimi kendi imanının tam olduğuna kanaat getirdiğinden, kendini hikayeye, ehli keyif halktan daha çok kaptırır, kalbindeki ateş ile halkı tutuşturur, yakar, kül eder, sonunu hicran eder.Kimisi ise anlatılanın mesel olduğunu bilerek halkı kandırma eşekliğini gösterecek cesareti kendinde bulur, bin yılları tozu kiri ile eskimiş, pörsümüş, yamalanmış patlak, çatlak hikayenin istediği kısmını verir/anlatır, istediği kısmını kendine saklar, anlatmaz. Sanıyorum bu münafık iktidar mensubu yekdiğerine göre daha tehlikeli iktidarını kaybetmemek uğruna her türlü haysiyetsizliği yapabilir, icabında tanrıya dahi isyan edebilir. Zaten Müslüman’ın kitabında münafık için cehennemin alt katının özenle hazırlandığı, kıyamet gününe kadar hali hazırda bekletildiği bundan dolayı aktarılmıştır.Günümüzün post-modern çağında, horgörü mü demek lazım kestiremedim, halkın önünde yürüyen kimi akıllı/akılsız sallama fikir adamları, peşinde yürüyen kalabalığa anlatılan/aktarılan her türlü meseli/miti/efsaneyi reddedip, kutsala karşı uyarmayı kendine görev bildiği halde, ehliyetinin eksikliğinden mi bilinmez, ikna etmeyi beceremez, anlattığını yüzüne gözüne bulaştırır, halk da kendi inancının saflığını/naifliğini muhafaza etmeyi bırakmaz, kutsalın peşinden koşmaya devam eder.
Modern Efsane Yıldız Savaşlar
İktidarın ölümsüzlük hissi veren kudretinin halkın afyonu yutmasına dayandığını tez zamanda kavrayan yeni dünyanın hükümdarı, kendi halkı ile yetinmez pek güzel işleyen sisteminin verdiği güvenle dünya üzerinde yaşayan tüm adem oğullarına Marlboro Man, Darth Wader, John Wayne hediye etmiştir. Üç günlük devletinin karanlık çağlara ait sagası/destanı olmadığını gayet farkında olduğundan yenisini uydurma/yazma/yaratma cihetine gitme ihtiyacı hissetmiştir. Üstelik de vazifesini yaparken, senin benim gibi sallapati, dandik iş ortaya koymamış, Ceddimizin tüm mirasını didik didik etüt etmiş, ortaya on numara iş çıkarmıştır aziz kardeşim. Bu uğurda kimi temiz yürekli muhterem zatlar işbirlikçi olup, bilerek/bilmeyerek bu ülküye destek olmuş, kanından/terinden akıtarak destek vermiştir.
Joseph Campbell
Karşılaştırmalı Mitoloji bilim dalının evvel ahir en kıymetli sancaktarlarından olan Joseph Campbell, Yıldız Savaşları serisinin senaryosu yazılırken senarist George Lucas’ın elceğizinden tutmuş, masalın döşenmesine dağarcığından nebze vererek yol göstermiştir.Campbell’a göre tarihin derinliklerinden kalan mitlerdeki/mesellerdeki kahramanlar, yek arketipik kahramanın varlığını ispat eder. Ortadoğu’dan, Hindistan’a, Cenubi Afrika’dan Sibirya’ya yayılmış insan coğrafyası üzerinde Gılgamış, Buddha, Odysseus, Thor, Cuchulainn hep aynı işlevi yerine getirir: insanı benzerleri arasında kendisinin olacağı bir yolculuğa hazırlar.
Yolculuğun Aşamaları
Üstat temelde üç ana bölüme ayırıyor kahramanın yolculuğunu:Ayrılma, Erginlenme, Geri DönüşAyrılma
1. Maceraya Çağrı
Tatooine’den Bir Sahne
Kahramanımız Luke Skywalker yaşadığı köyden ayrılamamanın yarattığı sükut-u hayal içerisinde mutsuzdur, umutsuzdur. Beklediği müjde/haber, Çölden gelen gezgin satıcıdan aldığı iki Droid olan C3PO ve R2D2’dir. Droidlerden biri Prenses Leia’dan bir mesaj taşımaktadır.Genç Prens Gautama Sakyamuni, Geleceğin Budası yaşamı terk etme düşüncesine kapılmasın diye babası tarafından yaşlanma, hastalık, ölüm yada rahipliğe ilişkin bütün bilgilerden korunmuştu; çünkü doğumunda ya bir dünya imparatoru ya da bir Buda olacağı kehaneti yapılmıştı.Mitolojik yolculuğun Campbell tarafından “maceraya çağrı” olarak belirlediği bu ilk aşaması kahramanı çağıran ve onun ruhsal ağırlık merkezini toplumun sınırlarından bilinmeyen bir bölgeye çekmiş olan kaderi belirtir. Bu tehlikeli bölge uzak bir ülke, bir orman, yeraltında dalgaların altında ya da göğün üstünde bir krallık, gizli bir ada, sisli dağ tepesi ya da derin bir düş hali olarak; fakat her zaman çok biçimli varlıkların, hayal edilemez eziyetlerin, insanüstü görevlerin ve akıl almaz zevklerin mekanıdır.2. Çağrının Reddedilmesi
Mitlerde ve halk masallarında çatışan çıkarların varlığından dolayı yanıt verilmeyen çağrı ile sıkça karşılaşırız. Çağrının reddi macerayı olumsuza devirir. Prens Kamerüzzaman’ın babası Şah Şehriyar’ın evlenmesi konusundaki teklifini reddetmesi bir örnek teşkil eder. Matrix’te Neo, kurtulmasını sağlayacak cam silme iskelesine çıkmaya cesaret edemez ve Ajanların eline düşer. Luke ise Obi Van Kenobi’nin Prenses Leia’ı kurtarmak için yolculuğa çıkma çağrısını reddeder. Ancak amcası ve yengesi ölünce çaresiz kalır.
Luke Babasına Ait Kılıcı Eline Alıyor.
3. Doğaüstü Yardım
Çağrıyı reddetmemiş olanlar için, kahramanın yolculuğunun ilk karşılaştığı kimse, karşılaşacağı badireler ve kapışacağı ejderlere karşı tılsımlar sağlayan, koruyucu bir figür, genellikle yaşlı bir adam ya da kadındır. Koruyucu figür, kahramanın hem bedeni, hem ruhi kuvvetler elde etmesini sağlar. Dante Vergillius ile, İsa Vaftizci Yahya ile, Yıldız Savaşları’nın kahramanı Luke ise kendisine bir ışın kılıcı veren ve kudret ile tanıştıran Jedi Ustası Obi Van Kenobi ile karşılaşır.
Tatooine’den Ayrılış
4. İlk Eşiğin Aşılması
Kahraman, kaderinin ona rehber ve yardımcı olan kişileştirmeleri ile birlikte macerasında, aşırı güç bölgesinin girişindeki “eşik muhafızı”na gelinceye dek ilerler. Bu tür muhafızları kahramanın yaşam ufkunun sınırlarını belirterek dünyasını sınırlandırır. Eşiğin ardında karanlık, bilinmeyen, tehlike vardır. Tanrıyı, insan görüşünden uzak tutan “Cennet Duvarı”, Cusalı Nicholas’ın anlattığına göre “karşıtların uyuşması”ndan oluşmaktadır ve kapısı “yenilinceye dek yolu engelleyen aklın en yüksek ruhu” tarafından korunmaktadır. Karşıtlık çiftleri, yolcuyu ezen fakat aralarından kahramanların her zaman geçtiği çarpışan kayalardır. Iason, Argo gemisi ile aralarından sıyrılmıştır. Luke için atlama eşiği bir uzay limanı olan Mos Eisley iken, Neo “kırmızı hap”ı yutar.
Balinanın Karnı : Çöp Kabini
5. Balinanın Karnı
İrlandalı kahraman Finn Maccool’u Kelt dünyasında peist adlı canavar, Polinezyalı Maui’yi ise büyükannesi Hine-nui-te-po yutmuştu. Zeus dışında tüm Yunan panteonu baba Kronos tarafından yutulmuştu. Luke Ölüm Yıldızı’nda çöp tenekesine düşerken, Neo, insanların makinalar tarafından hasat edildiği bir biyo-elektrik hücrede gözlerini açar.Bu yaygın motif, eşikten geçisin, kendini yok etmenin bir biçimi olduğunu vurguluyor. Fakat burada, dışa, görünür dünyanın sınırları dışına geçiş yerine, kahraman yeniden doğmak üzere içe doğru gidiyor. Kaybolma, inananın, kim ve ne olduğunu anlamasının mümkün olduğu yer olan tapınağa girmesine karşılık gelmektedir. İçerdeki tapınak, balinanın karnı, cennet toprağı, hepsi aynı şeydir. Tapınakların girişindeki ejderhalar eşik muhafızlarıdır. Yeterli gücü olmayan adayın girmesine engel olmak isterler. Kendini adamış kişinin bir tapınağa giriş anından bir dönüşümden geçeceği gerçeğini sergilerler. “Hiçbir yaratık” der Amanda Coomaraswamy, “varolmayı bırakmadan daha yüksek bir doğa elde edemez.” Gerçekten de kahramanın fiziksel vücudu yaralanmış, parçalanmış ve Osiris’te olduğu gibi denize ya da toprağa saçılmış olabilir.Erginlenme ise ancak tek başına bir yazının konusu olacağından bu köşeden dönmem lazım. Kaynakça belirtmek moda olmuş bu aralar Hafif’te:Kahraman’ın Sonsuz Yolculuğu, Joseph Campbell, Kabalcı Yayınevi ISBN 975-8240-04-8
Bir de ilham kaynağı var.
yorumlar
mükemmel bir yazı. teşekkürler
karanlık tarafa geçmiş Anakin Skywalker (Hayden Christensen) :))
tarih tekerrürden ibaret yani
starwars’u hiç bu açıdan düşünmemiştim/ değerlendirmemiştim. ufkumu açtığınız için teşekkürler(:
starwars un bana göre dünya devranına en çok yaklaştığı nokta “imparatorluk” ve “asiler” kavramlarıdır.. bu günün dünyası ile oldukça paraleldir..
evet arkadasa katılıyorum geleceğimizi tahmin edenler ve tatmin edenler var biz tatmin olanlardanız etrafınıza sıkıca bakın sıkı dediysem yanlıs anlamayın herkez bakar ama görmez her yıl insanlar katlediliyor bunun için geçmişinize bakın ve şimdiden geleceğini yargılayın boş muhabbet deilde insanları bilgilendirelim bişeyler ögretelimlinklerim sizi oraya götürecek(GAFFAR OKKAN kimdir ) her insan ayrı bir penceredir ve hiçbiri birbirinin gösterdiği yeri gostermez sizde gelin bişeyler kazanmak,kazandırmak sizinelinizde beklerim
hafifin yeni ayarcısı Turkolmak, blog blog dolaşıp ayar veriyo, var mı bloğuna ayar çektirmek isteyen?
ben çözemedim durumu.. hafif bi fransızlık söz konusu..
hangi arkadaşa katılıyomuş. onu bi anlasam. ben de dahil olucam da. aazını burnunu kırıcam bunun.
starwars blogunda Gaffar Okan kimdir konusu, link olmayan linklerden bahsediş..vs kelalaka gibi geldi.. bana mı öyle geldi.. yoksa bu projelere baka baka iyice beynim mi sulandı..?
bjjjytt.. SYNTAX ERROR..
okumadan yorum yapmış denyomatik.
Ulen bizim Ness gave güzel yazmis.. dutmah lazim dedik duttuh Alimallah…
Bizim kahraman dediğimiz bizzat ve nev’i şahsına münhasır bir tekamülden ibaretmiş meğer.Biraz tasavvufi bir yazı olmuş sanki.Merhale merhale seyr-ü süluk’u andırdı desek teşbihte hata mı etmiş oluruz?Güzel yazı.Teşekkürler…
çok tekamül de değil esasen.. insan denen şey değişmiyor ki.. bin senelerdir aynı arayış, beklenti, kavga..güvenlik, karın doyurma, üreme, hükmetme arzusu..modern çağlarda yaşıyoruz yok teknoloji bilmemne.. yalan dolan hepsi.. hepsi yalnız ve yalnız ortam farkı.. insan hala aynı insan.. hala Adem ve Havva’dan ibaret.. bir adım ilerisi değil.. onbin sene önce neler için savaşıyorsa hala aynı bahaneler ile savaşıyor.. ve eminim eğer uzay çağı diye birşey olursa o zaman da aynı sebeplerle savaşacak.. bin sene önce bereketli topraklara sahip olmak için savaşıyordu mezopotamyada, onbin sene sonra da odanium 86 cevheri için savaşacak kozmik alemde.. yani elindeki odunun yerini ışın kılıcı alacak ama beyin aynı beyin olacak.. bunlar değişmediğinden kelli hiç bir kavram dahi tekamül edebilir değildir kanımca insanlık anlamında..kahraman da bu minval de değerlendirilmelidir diye koyayım noktamı..
Führer tuvalete girmiş, emir eri intihar etmiş.Koskoca Führer def-i hacet ediyor diye…Führer ya da Kahraman insan üstü şeyler olamazlar.Oldukları anda zaten kahramanlıkları uçup gider.Kahramanlık insanken yani hala terliyor, sıkışıyor, kaşınıyor ve üşüyorken yüce mefkureler adına çırpınmaktan ibarettir.Bu yüce mefkure bazen 6 yaşındaki oğlunuza beğendiği oyuncak arabayı almak da olabilir, Roma’yı kendi topraklarında yenmek de…İnsan acziyeti içinde de bir tekamül söz konusu değil midir?Örneğin hala ihtiyaçlarımız ve arzularımız varken bunları dizginleyebilmek irade boyutunda bir kemal değil midir?Adem’den ve Havva’dan ibaret bir tekamül olamaz mı?Zira Adem’i Ademlikten yukarı taşıyan şeye tekamül diyemeyiz.Belki bir nevi mutasyon olabilir o dediğiniz.Uzun lafın kısası Führer de insan.O yüzden tuvalete girmesi gayet normal.O haliyle hayvandan ne kadar uzaklaştığı mühim olan.
kahraman denen zattan da insan üstü şeyler beklenemez zaten.. çünkü insanüstü bir şeyi bir “insan”ın yapması pek de olası değildir.. kahraman denen zat, insan olmanın ne olduğunu bilen ve gözü kapalı çoban izleyen kuzulardan farklı olarak, yerine göre haşmetli bir çoban köpeği, yerine göre de çobanın bizzat kendisi olabilecek düzeyde “insanlığının” farkında olan zattır.. ancak.. tekamül konusunun neden muhal olduğu konusunda şüpheleri olanlar içindi yukarıda yazdığım yazı ve verdiğim örneğe bakınız lütfen.. otuzbin senedir hala aynı sebepler ile savaşıp, aynı anlamsız mücadeleler içine giren bir türün tekamül ettiğini söyleyemez kimse.. olan biten yalnızca ortam değişikliğidir.. taş devri elemanını bebekken getirip bugünde yaşatsak bizden farklı bir şey olacağını zannetmiyorum.. ortama uymakla ilgili.. ama işin özü aynı..mutasyon konusu ise çok derin.. o değildi zaten anlatmak istediğim.. ve zaten bununla da pek bir ilgisi yok zannediyorum.. çünkü insan dediğimiz “ademsoyu” zaten pek de mutant değildir kanaatimce.. belki mutasyonun son evresidir.. zaten “insan” deyip, soydaşımız saydığımız taş devri elemanları da bizden çok farklı değildiler.. velevki farklı olsunlar.. bir omurgaları eksik, belleri daha bükük veyahut kıllı idiler.. biz ari soy, onlardan yine farklı değiliz ki.. yine onlar ile aynı korkuları yaşayıp, aynı amaçların peşinde koşuyoruz.. aynı şekilde bedensel ve ruhsal tepkiler veriyoruz.. ve bu ilk söylenenden daha acı verici bir tablo vesaire.. konuyu dağıtmak istemiyorum..esas tekamül, bahsettiğiniz üzere fikren yaşanan tekamül olsa gerektir ki bunun çeşitli örnekleri var.. peygamberler gibi uç örnekleri de var bunun.. ama bu dahi bir tekamülden ziyade, şahsa mahsus bir zihin açılımından ibarettir diye düşünüyorum.. yani tekamül gerçek olsa idi, herkesin zahid, mürşid, şaman, peygamber, veli, aziz vesaire olması gerekir idi.. fakat bu söz konusu değil.. o zamanlar da çoğunluğu idare eden, hizaya sokan, cezalandıran veyahut mükafatlandıran büyük insanlar vardı.. aynı şimdi olduğu gibi.. burada tekamül olduğu konusunda şüpheliyim bu yüzden.. yani zihin tekamülü de sözkonusu değil..şöyle bir tekrar edip, konuya yukarıdan bakarak ve objektif olmaya çalışıp özetlemek istiyorum affınıza sığınarak.. zihinsel veya bedensel olarak ademsoyunun tekamül ettiğine yönelik bir işaret göremiyorum.. lakin, özel insanlar (ister kahraman deyin, ister führer, şaman, dalailama veyahut peygamber) çağlar boyu gelmiş ve geçmişlerdir.. sürüye yön vermek adına.. özel insanlardaki özel zihin kapasiteleri, bulundukları çevreyi analiz edip doğru kararlar verebilme haline sebep olur.. yani körlemesine dereye koşturan kuzucukları, köşede pusuya yatan çakal sürüsünden koruyacak, sudan ziyade çevreyi farkedip, değerlendirip, ihtiyaçları sınıflandıran ve düzenleyen bir çobana veya basiretsiz çobanların işini yapacak kudretli kangallara ihtiyacı vardır dünyanın ve insan ırkının.. bu zatlar çağlar boyu gelip geçmişler, sürülere yön vermişlerdir.. ve fakat ne bu özel insanların ne de kuzucukların durumunda onbinlerce yıldır hiçbir değişim olmamıştır.. ve bu da sanırım tezimin en sağlam dayanak noktasıdır.. vesselam..
“ve fakat ne bu özel insanların ne de kuzucukların durumunda onbinlerce yıldır hiçbir değişim olmamıştır..”Sanırım nihayetinde anladım ne demek istediğinizi.O zaman düzelteyim.Anlaşılan kahraman basbaya tekerrürden ibaretmiş:)Bu arada konuyu dağıttıysam affola…
hah bu tam toplama oldu işte. işin ilginç yanı; tarihin derinliklerinde kalan asıl kahraman gerçek olma olasılığı yüksek bir karakter olduğu halde, dünyaya dağılan öykü gerçeklikten oldukça uzaklaşmış. otorite öyküyü, bilerek yada bilmeyerek tahrif etmiş. netice itibarı ile, çıkarına kurban etmiş kahramanı. modern zaman kahramanı, luke yada neo işte bu kurbanlık kuzunun önde giden tezahürüdür. konunun asıl gelmesini istediğim nokta, kutsal kılıfı biçilmiş, tekerrür çemberinde deney faresi gibi dönüp duran günümüz kahramanıdır: işte insan. öykünün tamamı içsel bir deneyim mi yoksa dışardan görünme ihtimali var mı? sorular bitmez, nasıl öykü hiç bitmeden sonsuz döngüde dönüp duruyorsa… içsellik olayına dair bir iki ufak kelam edilirse kendimde ergenlik aşaması yazabilmek için bir ufak motivasyon bulacağımı umuyorum. aksi halde kolayca ucu istenmeyen yönlere gidebilicek bir aşama erginlenme.
çizeceğim profil ters gelebilir.. çünkü gerçek anlamda kaybedendir kahraman.. gerçeğe yansıması da budur maalesef.. süslü pelerini ile ortamda kasılan bir eleman değildir.. hatta esas itibarı ile içine kapanık olması şarttır.. etrafı ile mükemmel ilişkileri olan bir insanın kahraman olması mümkün değildir gibi geliyor.. içine kapanmalı ki içindeki cevheri farketsin, ve toplumun tekdüze sürü psikolojisinden arınabilsin.. ailesini yada çok sevdiği birilerini kaybetmiş olması muhtemeldir.. acı çekmiş olmalıdır.. çok acı.. ve azapla yoğrulmalıdır.. kederle gülümsüyordur muhtemelen.. çünkü derinden bir kahkaha atamayacak kadar çok sıkıntının farkında değilse kahraman olamaz.. bir çok şey var.. lütfen çalıştırın zihninizi.. lakin ne zaman onları düşünsem, nereden geldiği belirsiz bir elem ile dolar içim.. ben ağlarım kahramanlara.. diğerkâmlara.. onlardan çok var.. sayılmayacak kadar çok.. ama koca bir tarlada bir düzine yada daha fazla altın parçası başağın ne önemi var..? onları kim farkedebilir..? kendileri bile farkedemezler çoğu kez.. ama bu kayboluşları, onların kahraman oluşlarının getirisidir.. sıradan insanların içinde sıradan hayatlar yaşarlar.. ve yeri geldiğinde bizim mucize diye adlandırdığımız işleri yapar ve kaybolurlar kalabalığın içinde.. uçmak, gözünden lazer çıkarmak gibi uyduruk doğa üstü şeyler değildir yaptıkları.. hayatları fazlası ile ek acı veriyor olmalıdır.. doğası gereği üzüntü, sıkıntı ile uğraştığından bir de başkalarının acılarını yaşaması, empati sağlaması gerekir.. övünülecek bir şey değildir kahramanlık.. olmamalıdır.. harcanan bir hayattır çünkü.. kendi için yaşamayan insanların harcadığı bir ömür..filmleri, öyküleri bir kenara bırakınız.. öyküler, efsaneler ozanlar tarafından yazılır.. kahramanlarsa yapmaları gerekeni yapar ve çekilirler sahneden.. onlara dublaj yapamaz kimse.. sözleri, fiilleri ilahi minvaldedir çünkü.. onların dilinden konuşamaz hiçbir ozan.. o yüzden de süslü kelimeler ile çarpıtırlar kahramanların söylemlerini, fiillerini.. yalın haliyle hoş bir müzikal çıkmaz çünkü kuzucuklara.. kuzucuklar eyleşmek oyalanmak ister.. süslü elbiseler, esaslı tiradlar bekler.. canım sıkıldı.. yeter bu kadar..
Kahraman tefekkürden ibarettir diyeceğim bende…Ancak şunu belirtmeden geçemeyeceğim hem yazı hem yorumlar aydınlatıcı!Neden derseniz tekamül bir körler alfebesi gibi geliyor bana. Anlamlandıramadığına evveli, öncesi yakıştırması. Aslen insanı insan yapan zekası düşüncesi haleti ruhiyetinden çok kendisini aşabilmesi gibi geliyor bana. Aşmak konusunda zaman da buna dahil diyebilirirm. Anladığımız öngörü, yahut gerçek düşünce-sanat yaratım kavramları zaten hali hazır örneklerdir. varoluşumuzdan sebep sorular yalnız bize ait değilmiş gibi gelir banada hep? Arayış bizim varoluşumuzun başlangıcı gibi geliyor. lakin bu üstün donanım ve dizayn aslen tek başına uçmamalıdır ki faidelenilebilsin… işbu sosyal yapı varlığını yitiren erk yönetiminin halen devam eden tetkileri gibi, çakma sosyal araştırıcılar (sosyolog) ki kurucularını da fena eleştiririm hep bir körleme yazgısında ister istemez. İnsan sahip olduğu özelliklerden sebep inanılmaz bir loopa girebiliyor (binlerce yıl)…
teşekkürler, eline sağlık.
teşekkürler, eline sağlık.
çekil be cafeci,bülent geliyor.
Bilgi için teşekkürlerElmaselmas yüzükelmas kolyeelmas gerdanlık
Bilgi için teşekkürlerçantaçanta modelleriokul çantalarısırt çantasısırt çantaları