iyibilgi yi sağlam bi halt zannettik, mimledik. herifler bi yazının arkasında duramadı. neyse, yazı aşşada.Çağan Irmak’tan yeni bir din önerisi: Ulak!Çağan Irmak’ın yeni filmi Ulak, vizyona giriyor. Bugün basın gösterimi yapılan filmin oyuncu kadrosu göz dolduruyor, fakat… İşte filmin bi de fakat’lık yanı var: Filmin senaryosu… İşte filmi ilk izleyen birinin gözünden Çağan Irmak’ın yeni filmi: Ulak!.Ben de tüm medya çalışanları gibi sabahın erken saatlerinde kalkıp, Çağan Irmak’ın vizyona girecek olan filmi “Ulak”ı izlemek için basın gösterimine gittim. Herkesin yüzünde Çağan Irmak hayranlığının oluşturduğu mutlu bir tebessüm vardı. Ve bu gösterim en kalabalık basın gösterimiydi. Öyle ki ayakta kalanlar, geri dönenler bile oldu. Ne de olsa film Çağan Irmak filmiydi, ve oyuncular da alışkın olduğumuz izlemeye doyamadığımız oyunculardı. Salon karardı, perde aydınlandı ve film başladı…Ayete benzer bir paragraf belirdi ilkin. “De ki” ile başlayan… Yazı ayet gibiydi ve altında da bir kitap ismi geçmekteydi: “Mehmet’in Kitabı”. İlkin bir anlam veremiyorsunuz “Ne… Mehmet mi… Bu ayet gibi ama… Sakın Muhammed olmasın” diye absürd bir düşünce geçiyor zihninizden. Bir bakıyorsunuz ki, zamanı ve mekanı belli olmayan bir köye, köy köy dolaşan bir seyyah geliveriyor ve çocuklara hikayeler anlatıyor. O hikayelerini anlatırken bizler bir yandan Ulak İbrahim’i, diğer yandan Mehmet’i bulmaya çalışıyoruz bir karmaşanın içinde. Bir Ulak varmış, gelecekmiş kötülere gününü gösterecekmiş. Havva, Adem, Yunus, Ferhat, Davut, Zekariya, Meryem…gibi uzayıp giden bir kutsal kitap isimleriyle dolu olan bu köyde var olan kötülük(ne olduğu belli değil, bir kötülük lafı geçip duruyor), kendisine bir gece büyük bir ışıkla “vahiy” gelen ve bir kitap yazmaya başlayan Mehmet tarafından yok edilmeye çalışılıyor. Ayakları tutmayan, Mehmet, beş arkadaşına yazdığı bu kutsal(!) kitabı çoğaltmalarını söylüyor. Kitabı çoğaltan beş “devrim mücahidi” içlerinden birinin kendilerine ihanetine rağmen, iniyorlar köye, ellerinde kitapları “Yaradan Rabbin adıyla” diyerek başlıyorlar eşitlikten, sosyal adaletten dem vurmaya. Sanırsınız ki üç beş, komünist genç almış eline devrimci gazetesini Kadıköy meydanında bağırıp duruyor. Düzene, geleneklere, iktidara sövüp sayıyor. E tamam diyorsunuz, sosyalizm efil efil esiyor bu filmde, fakat bu “Yaradan Rab” de kimin nesi…? Kimin “Rab”bi. Adına havari denilen bu gençler neyi temsil ediyor.? Zira köyde belli bir dinin esamesine bile rastlanmıyor. Yer yer Yezidiliği yer yer Eski doğu toplumlarının ritüellerini andıran bir şeyler yapılıyor. Ama belli bir din yok ve bir kötülük lafıdır da kol geziyor. Kötü olan tek kişi var, onun da tek kötülüğü esrar satıyor ( birilerine ha bir de çocuğunu dövüyor( bazı babaların yaptığı gibi). Beyimiz sinirli, agresif… Dağıtıp duruyor, esip gürlüyor, ama bir numarası da yok. İçi boş, kof bir kötü adam yani. Maksat yeşillik olsun herhalde… Ortada bir kötü adam, bir masalcı, bir ulak… Yani şimdinin bir iktidar adamı, bir aydını bir de… Evet Ulak neye denk geliyor bilemiyorum ama tahminimce bir yayın organı olsa gerek (Agos mu acep?).Çağan Irmak, kendi estesik egosunu doyurmak için bu filmi yapmış diyebilirsiniz. Zira görsel açıdan diyecek bir şeyimiz yok filme. Fakat, bu “Mehmet Peygamber” de kim? Ya beş havari… Neyin nesi…? Tıpkı Çağrı filmindeki, karanlık odalarından çıkıp insanlara tebliğ(!) yapmaya çalışan bu beş genç kim? Sürekli bunları sorup duruyorsunuz film boyunca. Çağan Irmak’ın nasıl bir ideolojiyi benimsediğini bilmeyen, az buçuk okumuşluğu olmayan bir izleyici, ömrü billah çıkamaz bu soruların içinden. Ama belli ki , Çağan Irmak, her filminde akladığı sosyalist düşünceyi ve devrimci gençleri bu filme de bir şekilde yedirmiş. E anladık diyorsunuz, bir sosyalizm çağrısı var, peki sosyalizmin asla kabul edemeyeceği bu mistik ögeler, bu Tanrı inancı nedir? Öyle sanıyorum ki, Çağan Irmak, bir değişim geçiriyor. Sosyalizmden vazgeçmemekle beraber, mistisizime ya da dine( ama hangi dine) bir kapı aralıyor.Ve İslam, Musevilik,Hristiyanlık dinlerinden ortaya bir karışık çıkarıp yeni bir din sunuyor önümüze. Böylelikle belki de sosyalizmin içine düşmüş olduğu açmazı da bir çırpıda gideriveriyor. Ve söyletiyor beş gence “gelin canlar bir olalım”. “Zulmü yapan kadar ona ses çıkarmayan da günahkardır” diyorlar. E biz bunu zaten hadislerden ve veli kullardan biliyoruz. E bizim inandığımız kitapta da bu yazıyor. Acaba Mehmet bunu yeni mi keşfetti. Ya da Mehmet derin bir uykudaydı da birden uyandı, kaosu gördü ve bunları mı söyledi?… Artık bilemiyoruz. Dedim ya, her şey karma karışık. Ne köy belli, ne zaman, ne hikayenin sonu, ne Ulak… Hiçbir şey bilemeden bitiyor film. Tek çözüm önerisi sunuyor Irmak bize: “ Cüzamlıların dolaştığı, hastalığın sistemi sardığı, geleceğinizin yok olduğu bu diyarı terk edip gidin”. Fazıl Say’dan etkilendi galiba diye geçiriyorum içimden. Fakat bu film çok önce yapılmıştı. Eh insan insana benzermiş derler…Diğerleri gibi bu film de klasik Çağan Irmak filmlerine oldukça benziyor. Artık klişeleşen bir oyuncu kadrosu, bir “güzel sözlerle dolu” replik deposu ve gözyaşı akıtan ince bir sahne… Herkes bir Ulak bekliyor, gelecek hayatı düzeltecek, sistemi değiştirecek ama Ulak bir türlü gelmiyor. Tıpkı Beckett’in hiç gelmeyecek olan Godot’u gibi.www.iyibilgi.com özel Betül Dündar
27 / OCAK / 2008Saat : 06.30GÖKSENİN UÇARER ( 37 )www.iyibilgi.com özeldeki Betül Dündar’ın yazısına karşılık!Betül kardeş sen maalesef seyrettiğin şeyi ya hiç algılayamayacak kadar cahilsin(ki pek öyle de görünmüyor) ya da tamamen ön yargılı bir eleştiri yapmışsın!!Bence Çağan Irmak bu filmi bir vatan borcu olarak yapmıştır!Bir sanatçı olarak ülkesinin şu anki kötü gidişatının farkına çoktan varmış ve biz gerçekleri bildikleri halde istemeden uykuya dalmış olanları uyandırmak için kendince ancak böyle bir yol bulmuştur.Hayalle,masalla,yumuşakça,sevgiyle kavga etmeden bizleri (özellikle genç nesili)uyarmak istemiş ve bence filmi sadece masal dinler gibi,fantastik görsel öğelerin eğlenceli,renklerine kapılarak ya da pembe dizi seyreder gibi boş boş izlemeyenler için de çok çok başarılı bir uyandırma alarmı yaratmıştır bu eserinde!!!Peki ya diğerleri için??İşte size bugün(26.01.2008) film çıkışı (Cevahir Sinema Salonları) yaşadığım bir olayla diğerlerine ne olacağına örnek vereyim:Film bitince tuvalete girmiştim.2 genç kızın (yaşları 16-18 arası) tuvalette “Ulaaaaak!Ulaaaaaaaak!Ulak neredeeee?” şeklinde birbirlerine laflar atarak dalga geçmelerini izledim tesadüfen.Ardından tuvaletten çıktım.Hemen arkamdan onlar da çıktı.Birkaç adım ilerledikten sonra birden arkama dönüp kızlara..-Afedersiniz arkadaşlar size birşey sormak istiyorum? dedim.-Tabii.. dediler.Onlara:-Bu filmden ne anladınız acaba?diye sordum.Kızlar şaşırmışlardı.Bir tanesi :- Valla aslında ben pek bişey anlamadım,masal işte! dedi.- Gerçekten hiçbirşey anlamadınız mı?Size bişey ifade etmedimi seyrettikleriniz?dedim..- Eeee…Şeyyyy.. Yaniii.. değişik bir film,masal işte,aslında çocuklar için. Dedi..- Bu kadar mı?Yani bir mesajı falan yok muydu sizce?Anlatmak istediği birşey yok muydu filmin mesela?diye sordum şaşkınlıkla.Diğer kız:-Yaaaa.. Şeyy..Vardı tabii de..Eeee..Mesela çocuk oyuncular çok iyi oynamışlar. Dedi.Bir an çok şaşırdım,üzüldüm bu cevaba.Hemen kendimi toparlayıp onlara şöyle dedim:- Arkadaşlar mesela film de sürekli söylenen bir söz vardı: ““ZULMÜ YAPAN KADAR,ONA SES ÇIKARMAYAN DA GÜNAHKARDIR” Bu söz size bişey ifade etmedi mi? Filmdeki masalcı dedenin çocuklara ve gençlere anlattığı masal size çok mu yabancı geldi? O masalı kendi dünyanıza uyarlasanız, masalda anlatılan olayların değişik versiyonları yok mu sizin de yaşadığınız dünyada?Ülkede?Şehirde?Ve sizin de yanlış olduğunu bildiğiniz halde “E naapalım böyle gelmiş,böyle gidiyor.Ben ne yapabilirim ki tek başıma?Hem bana şimdilik direkt bir zararı da dokunmuyor karışmadığım,karşı çıkmadığım sürece” dediğiniz ya da etrafınızdakilerin dediği olaylar olmuyor mu hiç??Sesizlik ve düşünceli şaşkın bakışlar….- E evet haklısınız galiba.. Dedi kızlardan biri utanarak.- Yaa!! Filmde ulak bir tane değildi.İlk önce Mehmet ve arkadaşları,sonra içinde çok büyük bir ders saklı olan bu masalı anlatan babası(Masalcı dede).Ve ardından masalı dinleyipte etkilenen bütün gençler “Ulak”tı aslında değil mi?Film dikkatli izlendiği zaman, zaten var olan Ulak’ın herkes ve herkesin içindeki cesaret olduğu anlaşılmıyor mu?Cesaret ve dürüstlüğün olduğu yerde kötülüğün barınamadığını,hemen olmasa da zamanla yok olmaya mahkum olduğunu ispatlamıyor mu bize bu film? Ve tabii bir de çok önemli bir sözü vardı masalcının çocuklara: ” Sonunu bilmediğiniz herşey sizi korkutur.Ama sonunu biliyorsanız en korkunç şeyler bile sizi korkutamaz,çünkü sonucunu biliyorsanız ne yapmanız gerektiğini de biliyorsunuzdur artık! ” hatırladınız mı? Peki bu size, mesela ülke tarihinizdeki geçmiş hatalardan ders alarak davranmanız gerektiği gibi bir sonuç çıkarttırmıyor mu?Bu sözler üzerine kızlar birbirleriyle utanarak bakıştılar ve..- Ya evet abla haklısın.Aslında ben hiç bu yönden düşünerek izlememiştim filmi. Dedi biri.Öteki de arkadaşına katıldığını belirtmek için başını salladı..- Mesela şimdi size bunları anlattığım için ben de bir ulakım.Ve umarım sizde ulaksınız bundan böyle!! Dedim ve kızlardan birinin omzuna hafifçe dokunup göz kırptıktan sonra arkamı dönüp uzaklaştım yanlarından.İşte Betül kardeş; Diğerlerine de benim gibi “ulak”lar sayesinde bunlar olacak inşallah!Şimdi de gelelim senin soruna:( Ve söyletiyor beş gence “gelin canlar bir olalım”. “Zulmü yapan kadar ona ses çıkarmayan da günahkardır” diyorlar. E biz bunu zaten hadislerden ve veli kullardan biliyoruz. E bizim inandığımız kitapta da bu yazıyor. Acaba Mehmet bunu yeni mi keşfetti. Ya da Mehmet derin bir uykudaydı da birden uyandı, kaosu gördü ve bunları mı söyledi?… Artık bilemiyoruz.) Demişsin ya yukarıdaki yazında..Söyler misin Betül kardeş? Madem bu sözler herkezce ve herşekilde biliniyor neden biz ülkemizde olup biten binlerce leş kokulu olaya rağmen hala sanki “herşey yolundaymış” gibi yaşıyoruz? Ve bu iki genç kızımız gibi diğer birçok genç beyni de pembe diziler,televoleler,abuk sabuk yarışmalar vs.. yolu ile bir sürü fasaryayla doldurup uykuya yatırıyoruz???Ellerine,fikirlerine,yaratıcılığına sağlık Çağan Irmak!
göksenin tabii, salla sallayabildiğin kadar. sankim çağan ırmak pembe dizilerini aydın doğanın kanalizasyonlarında değilde benim tv mde yayınladı. herif bizzat sistemin dişlisi, çarkçıbaşısı gibi çalışıyor, sen ne diyosun. vatan borcu için film çekiyor ha! herifi muvazzafmı zannettin ne yaptın?bu solcu ulusalcılardada ne accayip retorik var be, torik kibin maşşallah.
Oğuzkaan arkadaş;Öncelikle şunu bilmeni isterim ki ben hayatımda ilk defa böyle bir siteye üye oldum ve ilk defa bu tarz bir yazı-yorum yaptım. “Kopyalanmış gibi” sözünü de anlayamadım.Sinemadan sonra başka bir programım olduğundan eve sabaha karşı gelmiştim ve sabahın 06.30 unda yazdım bu yazıyı.Bir sanatçı olarak ülkem için birşeyler yapamamamın acısını yaşadığım bu günlerde Çağan Irmak’ın böyle bir filimle kendince elinden geleni yaptığını görünce o kadar etkilendim ki bütün bir gece bunu düşündüm ve eve gelip gogle dan “Ulak” la ilgili eleştirileri görmek istedim,acaba benim gibi düşünenler de olmuşmu diye!İşte bu arada yolum bu siteye ve senin yazına düştü.Şimdi anladın mı? Bu bir kopya falan değil anlayacağın arkadaşım.Eğer benden önce yazanı bulursan sana burada herkezin önünde söz 100.000 Ytl ödeyeceğim !!!!Retorik konusuna gelince:Ben kendi dünya görüşümü solcu-sağcı-ülücü vs.. gibi terimlerle adlandırmak istemiyorum asla.Soranlara, “Ulusal kültürünü korumaya çalışan,sosyalist,insan haklarına saygılı,çalıştığı kadar kazanan,ilerici,Atatürk’çü,insani duyguları yüksek ama gerçekçi,geçmişine saygılı-vefa borcunu asla unutmayan,”tam demokrasi”nin ancak eğitim seviyesi çok yüksek ülkeler için uygulanması gerektiğine inanan biriyim” diyorum.Retorik konusunda ki söylemini iltifat olarak kabul ediyor ve bu konuda benden çok daha becerikli olduğunu düşünüyorum Oğuzkaan!..Evet Çağan Irmak dizi-diziler çekmiştir meslek hayatında ama takdir etmek gerekir ki çalıştığı hemen hemen bütün yapımlar diğerlerinin yanında hem çok daha kaliteli,hem de zaman zaman bize geçmişimizi hatırlatan,çok önemli mesajları olan faydalı yapımlardı.Üstelik biz sanatçıların sürekli gelişmesi yenilenmesi gerekir ki bunun için de paraya ihtiyaç var hep bir sonraki proje için. Ve maalesef ki devlet bu konuda pek destek değil bizlere özellikle de son dönemlerde!…TDK’a göre “Muvazzaf”ın anlamı:1 . Silahlı Kuvvetlerde çalışan meslekten subay ve astsubaylarla askerlik hizmetini yapan erler.2 . sıfat, eskimiş Bir görev ve hizmetle yükümlü olan (kimse).Çağan Irmak’ın asker olmadığını bildiğimize göre,Çağan’ da her insan gibi “muvazzaf”tır.Herkezin bu dünyada bir görevi ve sorumluluğu var diye düşünüyorum çünkü!İnsanlar zararlı olduğunu bile bile sigara,alkol,uyuşturucu kullanıyor değil mi? Bazı dünyevi zevklere yenik düşüyorlar..Ya da bir tv kanalında,izlendiğinde çok değerli bilgiler edinebileceğimiz ,çok önemli bir tartışma programı veya belgesel olduğunu bildiğimiz halde yine de diğer kanaldaki dedikodu programını seyrediyoruz ya genelde..İşte buna uyumak-uyutulmak deniyor sevgili arkadaşım!Sebeplerini de anlatabilirim ama sen zaten bunları tahmin edebilecek kadar zeki bir insana benziyorsun yazılarına bakarsak!Bu yazdıklarımı daha az ön yargılı düşünerek okuman dileğiyle.Sevgiler…Gökkız..
@gokkizönce hoşgeldin diyelim, sonra kelamımıza geçelim.doğrudur, yazıya önyargılı olarak baktım, bazı bazı böle yazılar yapıştırıp kaçanlar var, senide onlara benzettim, özür dilerim.aslında haklısın, öyle bi milli öğütümden geçiyoruzki farkında olmadan herşeyimiz militaristleşiyor. yane bunca zamandır harıl harıl vergi veriyoruz, askerliğimizi yaptık, ekistıradan bissürü şey çıkıyor, onlarıda hallediyoruz, yetmiyor gelecek nesillerimizide mis kibin endokritizasyona tabi tutuyoruz, yinede yetmiyor. vatan bizden daha çok şey istiyor, hiç durmadan borcumuzu ödemek için daha çok ve daha çok çalışıyoruz. borç hiç bitmeyecekmiş gibi gözüküyor buradan, o sebepten çağanında böle bi iş yapması bu sistem içinde normal. ama tam demokrasinin caaaanım türkiyamda da uygulanabileceği gibi yanlış, zararlı, imha edilesi bir fikre sahip olduğumdanmıdır nedir, böle az buçuk sosyalizm üstü “öcüler geliyoooo,korkunnnnn” türü filmler beni pek sarmıyor.çağan elinde imkan varken, çok daha güzel filmler yapabilecek bi beyne sahipken bak gene ayaklandırdı köşecileri. bu salvolar gibi daha ne salvolar gelecek. bu memlekette şunca senedir bunca eziyet çekmiş insanlara ne gerek var “bi tanede ben vurayım” demeye? mis kibin çeteler çıkıyo yeraltından, vur onlara hep beraber sövelim. işçilerin ezilmişliğinden, vahşigapitalizmin memleketin içine etmeye başladığından gir, hep beraber öbür ucundan yırtıp çıkartalım. ama işin kolayı varken zor tarafa kim gider, hep beraber abalıya vuralım gitsin, nasıl olsa alışkındırlar, bişicikler olmaz. dimi çağancım?büyük biraderin iyi tarafı iyidir ama kötü tarafına düşme çağancım, ayvayı yediğin gündür.
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
iyibilgi yi sağlam bi halt zannettik, mimledik. herifler bi yazının arkasında duramadı. neyse, yazı aşşada.Çağan Irmak’tan yeni bir din önerisi: Ulak!Çağan Irmak’ın yeni filmi Ulak, vizyona giriyor. Bugün basın gösterimi yapılan filmin oyuncu kadrosu göz dolduruyor, fakat… İşte filmin bi de fakat’lık yanı var: Filmin senaryosu… İşte filmi ilk izleyen birinin gözünden Çağan Irmak’ın yeni filmi: Ulak!.Ben de tüm medya çalışanları gibi sabahın erken saatlerinde kalkıp, Çağan Irmak’ın vizyona girecek olan filmi “Ulak”ı izlemek için basın gösterimine gittim. Herkesin yüzünde Çağan Irmak hayranlığının oluşturduğu mutlu bir tebessüm vardı. Ve bu gösterim en kalabalık basın gösterimiydi. Öyle ki ayakta kalanlar, geri dönenler bile oldu. Ne de olsa film Çağan Irmak filmiydi, ve oyuncular da alışkın olduğumuz izlemeye doyamadığımız oyunculardı. Salon karardı, perde aydınlandı ve film başladı…Ayete benzer bir paragraf belirdi ilkin. “De ki” ile başlayan… Yazı ayet gibiydi ve altında da bir kitap ismi geçmekteydi: “Mehmet’in Kitabı”. İlkin bir anlam veremiyorsunuz “Ne… Mehmet mi… Bu ayet gibi ama… Sakın Muhammed olmasın” diye absürd bir düşünce geçiyor zihninizden. Bir bakıyorsunuz ki, zamanı ve mekanı belli olmayan bir köye, köy köy dolaşan bir seyyah geliveriyor ve çocuklara hikayeler anlatıyor. O hikayelerini anlatırken bizler bir yandan Ulak İbrahim’i, diğer yandan Mehmet’i bulmaya çalışıyoruz bir karmaşanın içinde. Bir Ulak varmış, gelecekmiş kötülere gününü gösterecekmiş. Havva, Adem, Yunus, Ferhat, Davut, Zekariya, Meryem…gibi uzayıp giden bir kutsal kitap isimleriyle dolu olan bu köyde var olan kötülük(ne olduğu belli değil, bir kötülük lafı geçip duruyor), kendisine bir gece büyük bir ışıkla “vahiy” gelen ve bir kitap yazmaya başlayan Mehmet tarafından yok edilmeye çalışılıyor. Ayakları tutmayan, Mehmet, beş arkadaşına yazdığı bu kutsal(!) kitabı çoğaltmalarını söylüyor. Kitabı çoğaltan beş “devrim mücahidi” içlerinden birinin kendilerine ihanetine rağmen, iniyorlar köye, ellerinde kitapları “Yaradan Rabbin adıyla” diyerek başlıyorlar eşitlikten, sosyal adaletten dem vurmaya. Sanırsınız ki üç beş, komünist genç almış eline devrimci gazetesini Kadıköy meydanında bağırıp duruyor. Düzene, geleneklere, iktidara sövüp sayıyor. E tamam diyorsunuz, sosyalizm efil efil esiyor bu filmde, fakat bu “Yaradan Rab” de kimin nesi…? Kimin “Rab”bi. Adına havari denilen bu gençler neyi temsil ediyor.? Zira köyde belli bir dinin esamesine bile rastlanmıyor. Yer yer Yezidiliği yer yer Eski doğu toplumlarının ritüellerini andıran bir şeyler yapılıyor. Ama belli bir din yok ve bir kötülük lafıdır da kol geziyor. Kötü olan tek kişi var, onun da tek kötülüğü esrar satıyor ( birilerine ha bir de çocuğunu dövüyor( bazı babaların yaptığı gibi). Beyimiz sinirli, agresif… Dağıtıp duruyor, esip gürlüyor, ama bir numarası da yok. İçi boş, kof bir kötü adam yani. Maksat yeşillik olsun herhalde… Ortada bir kötü adam, bir masalcı, bir ulak… Yani şimdinin bir iktidar adamı, bir aydını bir de… Evet Ulak neye denk geliyor bilemiyorum ama tahminimce bir yayın organı olsa gerek (Agos mu acep?).Çağan Irmak, kendi estesik egosunu doyurmak için bu filmi yapmış diyebilirsiniz. Zira görsel açıdan diyecek bir şeyimiz yok filme. Fakat, bu “Mehmet Peygamber” de kim? Ya beş havari… Neyin nesi…? Tıpkı Çağrı filmindeki, karanlık odalarından çıkıp insanlara tebliğ(!) yapmaya çalışan bu beş genç kim? Sürekli bunları sorup duruyorsunuz film boyunca. Çağan Irmak’ın nasıl bir ideolojiyi benimsediğini bilmeyen, az buçuk okumuşluğu olmayan bir izleyici, ömrü billah çıkamaz bu soruların içinden. Ama belli ki , Çağan Irmak, her filminde akladığı sosyalist düşünceyi ve devrimci gençleri bu filme de bir şekilde yedirmiş. E anladık diyorsunuz, bir sosyalizm çağrısı var, peki sosyalizmin asla kabul edemeyeceği bu mistik ögeler, bu Tanrı inancı nedir? Öyle sanıyorum ki, Çağan Irmak, bir değişim geçiriyor. Sosyalizmden vazgeçmemekle beraber, mistisizime ya da dine( ama hangi dine) bir kapı aralıyor.Ve İslam, Musevilik,Hristiyanlık dinlerinden ortaya bir karışık çıkarıp yeni bir din sunuyor önümüze. Böylelikle belki de sosyalizmin içine düşmüş olduğu açmazı da bir çırpıda gideriveriyor. Ve söyletiyor beş gence “gelin canlar bir olalım”. “Zulmü yapan kadar ona ses çıkarmayan da günahkardır” diyorlar. E biz bunu zaten hadislerden ve veli kullardan biliyoruz. E bizim inandığımız kitapta da bu yazıyor. Acaba Mehmet bunu yeni mi keşfetti. Ya da Mehmet derin bir uykudaydı da birden uyandı, kaosu gördü ve bunları mı söyledi?… Artık bilemiyoruz. Dedim ya, her şey karma karışık. Ne köy belli, ne zaman, ne hikayenin sonu, ne Ulak… Hiçbir şey bilemeden bitiyor film. Tek çözüm önerisi sunuyor Irmak bize: “ Cüzamlıların dolaştığı, hastalığın sistemi sardığı, geleceğinizin yok olduğu bu diyarı terk edip gidin”. Fazıl Say’dan etkilendi galiba diye geçiriyorum içimden. Fakat bu film çok önce yapılmıştı. Eh insan insana benzermiş derler…Diğerleri gibi bu film de klasik Çağan Irmak filmlerine oldukça benziyor. Artık klişeleşen bir oyuncu kadrosu, bir “güzel sözlerle dolu” replik deposu ve gözyaşı akıtan ince bir sahne… Herkes bir Ulak bekliyor, gelecek hayatı düzeltecek, sistemi değiştirecek ama Ulak bir türlü gelmiyor. Tıpkı Beckett’in hiç gelmeyecek olan Godot’u gibi.www.iyibilgi.com özel Betül Dündar
27 / OCAK / 2008Saat : 06.30GÖKSENİN UÇARER ( 37 )www.iyibilgi.com özeldeki Betül Dündar’ın yazısına karşılık!Betül kardeş sen maalesef seyrettiğin şeyi ya hiç algılayamayacak kadar cahilsin(ki pek öyle de görünmüyor) ya da tamamen ön yargılı bir eleştiri yapmışsın!!Bence Çağan Irmak bu filmi bir vatan borcu olarak yapmıştır!Bir sanatçı olarak ülkesinin şu anki kötü gidişatının farkına çoktan varmış ve biz gerçekleri bildikleri halde istemeden uykuya dalmış olanları uyandırmak için kendince ancak böyle bir yol bulmuştur.Hayalle,masalla,yumuşakça,sevgiyle kavga etmeden bizleri (özellikle genç nesili)uyarmak istemiş ve bence filmi sadece masal dinler gibi,fantastik görsel öğelerin eğlenceli,renklerine kapılarak ya da pembe dizi seyreder gibi boş boş izlemeyenler için de çok çok başarılı bir uyandırma alarmı yaratmıştır bu eserinde!!!Peki ya diğerleri için??İşte size bugün(26.01.2008) film çıkışı (Cevahir Sinema Salonları) yaşadığım bir olayla diğerlerine ne olacağına örnek vereyim:Film bitince tuvalete girmiştim.2 genç kızın (yaşları 16-18 arası) tuvalette “Ulaaaaak!Ulaaaaaaaak!Ulak neredeeee?” şeklinde birbirlerine laflar atarak dalga geçmelerini izledim tesadüfen.Ardından tuvaletten çıktım.Hemen arkamdan onlar da çıktı.Birkaç adım ilerledikten sonra birden arkama dönüp kızlara..-Afedersiniz arkadaşlar size birşey sormak istiyorum? dedim.-Tabii.. dediler.Onlara:-Bu filmden ne anladınız acaba?diye sordum.Kızlar şaşırmışlardı.Bir tanesi :- Valla aslında ben pek bişey anlamadım,masal işte! dedi.- Gerçekten hiçbirşey anlamadınız mı?Size bişey ifade etmedimi seyrettikleriniz?dedim..- Eeee…Şeyyyy.. Yaniii.. değişik bir film,masal işte,aslında çocuklar için. Dedi..- Bu kadar mı?Yani bir mesajı falan yok muydu sizce?Anlatmak istediği birşey yok muydu filmin mesela?diye sordum şaşkınlıkla.Diğer kız:-Yaaaa.. Şeyy..Vardı tabii de..Eeee..Mesela çocuk oyuncular çok iyi oynamışlar. Dedi.Bir an çok şaşırdım,üzüldüm bu cevaba.Hemen kendimi toparlayıp onlara şöyle dedim:- Arkadaşlar mesela film de sürekli söylenen bir söz vardı: ““ZULMÜ YAPAN KADAR,ONA SES ÇIKARMAYAN DA GÜNAHKARDIR” Bu söz size bişey ifade etmedi mi? Filmdeki masalcı dedenin çocuklara ve gençlere anlattığı masal size çok mu yabancı geldi? O masalı kendi dünyanıza uyarlasanız, masalda anlatılan olayların değişik versiyonları yok mu sizin de yaşadığınız dünyada?Ülkede?Şehirde?Ve sizin de yanlış olduğunu bildiğiniz halde “E naapalım böyle gelmiş,böyle gidiyor.Ben ne yapabilirim ki tek başıma?Hem bana şimdilik direkt bir zararı da dokunmuyor karışmadığım,karşı çıkmadığım sürece” dediğiniz ya da etrafınızdakilerin dediği olaylar olmuyor mu hiç??Sesizlik ve düşünceli şaşkın bakışlar….- E evet haklısınız galiba.. Dedi kızlardan biri utanarak.- Yaa!! Filmde ulak bir tane değildi.İlk önce Mehmet ve arkadaşları,sonra içinde çok büyük bir ders saklı olan bu masalı anlatan babası(Masalcı dede).Ve ardından masalı dinleyipte etkilenen bütün gençler “Ulak”tı aslında değil mi?Film dikkatli izlendiği zaman, zaten var olan Ulak’ın herkes ve herkesin içindeki cesaret olduğu anlaşılmıyor mu?Cesaret ve dürüstlüğün olduğu yerde kötülüğün barınamadığını,hemen olmasa da zamanla yok olmaya mahkum olduğunu ispatlamıyor mu bize bu film? Ve tabii bir de çok önemli bir sözü vardı masalcının çocuklara: ” Sonunu bilmediğiniz herşey sizi korkutur.Ama sonunu biliyorsanız en korkunç şeyler bile sizi korkutamaz,çünkü sonucunu biliyorsanız ne yapmanız gerektiğini de biliyorsunuzdur artık! ” hatırladınız mı? Peki bu size, mesela ülke tarihinizdeki geçmiş hatalardan ders alarak davranmanız gerektiği gibi bir sonuç çıkarttırmıyor mu?Bu sözler üzerine kızlar birbirleriyle utanarak bakıştılar ve..- Ya evet abla haklısın.Aslında ben hiç bu yönden düşünerek izlememiştim filmi. Dedi biri.Öteki de arkadaşına katıldığını belirtmek için başını salladı..- Mesela şimdi size bunları anlattığım için ben de bir ulakım.Ve umarım sizde ulaksınız bundan böyle!! Dedim ve kızlardan birinin omzuna hafifçe dokunup göz kırptıktan sonra arkamı dönüp uzaklaştım yanlarından.İşte Betül kardeş; Diğerlerine de benim gibi “ulak”lar sayesinde bunlar olacak inşallah!Şimdi de gelelim senin soruna:( Ve söyletiyor beş gence “gelin canlar bir olalım”. “Zulmü yapan kadar ona ses çıkarmayan da günahkardır” diyorlar. E biz bunu zaten hadislerden ve veli kullardan biliyoruz. E bizim inandığımız kitapta da bu yazıyor. Acaba Mehmet bunu yeni mi keşfetti. Ya da Mehmet derin bir uykudaydı da birden uyandı, kaosu gördü ve bunları mı söyledi?… Artık bilemiyoruz.) Demişsin ya yukarıdaki yazında..Söyler misin Betül kardeş? Madem bu sözler herkezce ve herşekilde biliniyor neden biz ülkemizde olup biten binlerce leş kokulu olaya rağmen hala sanki “herşey yolundaymış” gibi yaşıyoruz? Ve bu iki genç kızımız gibi diğer birçok genç beyni de pembe diziler,televoleler,abuk sabuk yarışmalar vs.. yolu ile bir sürü fasaryayla doldurup uykuya yatırıyoruz???Ellerine,fikirlerine,yaratıcılığına sağlık Çağan Irmak!
göksenin tabii, salla sallayabildiğin kadar. sankim çağan ırmak pembe dizilerini aydın doğanın kanalizasyonlarında değilde benim tv mde yayınladı. herif bizzat sistemin dişlisi, çarkçıbaşısı gibi çalışıyor, sen ne diyosun. vatan borcu için film çekiyor ha! herifi muvazzafmı zannettin ne yaptın?bu solcu ulusalcılardada ne accayip retorik var be, torik kibin maşşallah.
Oğuzkaan arkadaş;Öncelikle şunu bilmeni isterim ki ben hayatımda ilk defa böyle bir siteye üye oldum ve ilk defa bu tarz bir yazı-yorum yaptım. “Kopyalanmış gibi” sözünü de anlayamadım.Sinemadan sonra başka bir programım olduğundan eve sabaha karşı gelmiştim ve sabahın 06.30 unda yazdım bu yazıyı.Bir sanatçı olarak ülkem için birşeyler yapamamamın acısını yaşadığım bu günlerde Çağan Irmak’ın böyle bir filimle kendince elinden geleni yaptığını görünce o kadar etkilendim ki bütün bir gece bunu düşündüm ve eve gelip gogle dan “Ulak” la ilgili eleştirileri görmek istedim,acaba benim gibi düşünenler de olmuşmu diye!İşte bu arada yolum bu siteye ve senin yazına düştü.Şimdi anladın mı? Bu bir kopya falan değil anlayacağın arkadaşım.Eğer benden önce yazanı bulursan sana burada herkezin önünde söz 100.000 Ytl ödeyeceğim !!!!Retorik konusuna gelince:Ben kendi dünya görüşümü solcu-sağcı-ülücü vs.. gibi terimlerle adlandırmak istemiyorum asla.Soranlara, “Ulusal kültürünü korumaya çalışan,sosyalist,insan haklarına saygılı,çalıştığı kadar kazanan,ilerici,Atatürk’çü,insani duyguları yüksek ama gerçekçi,geçmişine saygılı-vefa borcunu asla unutmayan,”tam demokrasi”nin ancak eğitim seviyesi çok yüksek ülkeler için uygulanması gerektiğine inanan biriyim” diyorum.Retorik konusunda ki söylemini iltifat olarak kabul ediyor ve bu konuda benden çok daha becerikli olduğunu düşünüyorum Oğuzkaan!..Evet Çağan Irmak dizi-diziler çekmiştir meslek hayatında ama takdir etmek gerekir ki çalıştığı hemen hemen bütün yapımlar diğerlerinin yanında hem çok daha kaliteli,hem de zaman zaman bize geçmişimizi hatırlatan,çok önemli mesajları olan faydalı yapımlardı.Üstelik biz sanatçıların sürekli gelişmesi yenilenmesi gerekir ki bunun için de paraya ihtiyaç var hep bir sonraki proje için. Ve maalesef ki devlet bu konuda pek destek değil bizlere özellikle de son dönemlerde!…TDK’a göre “Muvazzaf”ın anlamı:1 . Silahlı Kuvvetlerde çalışan meslekten subay ve astsubaylarla askerlik hizmetini yapan erler.2 . sıfat, eskimiş Bir görev ve hizmetle yükümlü olan (kimse).Çağan Irmak’ın asker olmadığını bildiğimize göre,Çağan’ da her insan gibi “muvazzaf”tır.Herkezin bu dünyada bir görevi ve sorumluluğu var diye düşünüyorum çünkü!İnsanlar zararlı olduğunu bile bile sigara,alkol,uyuşturucu kullanıyor değil mi? Bazı dünyevi zevklere yenik düşüyorlar..Ya da bir tv kanalında,izlendiğinde çok değerli bilgiler edinebileceğimiz ,çok önemli bir tartışma programı veya belgesel olduğunu bildiğimiz halde yine de diğer kanaldaki dedikodu programını seyrediyoruz ya genelde..İşte buna uyumak-uyutulmak deniyor sevgili arkadaşım!Sebeplerini de anlatabilirim ama sen zaten bunları tahmin edebilecek kadar zeki bir insana benziyorsun yazılarına bakarsak!Bu yazdıklarımı daha az ön yargılı düşünerek okuman dileğiyle.Sevgiler…Gökkız..
@gokkizönce hoşgeldin diyelim, sonra kelamımıza geçelim.doğrudur, yazıya önyargılı olarak baktım, bazı bazı böle yazılar yapıştırıp kaçanlar var, senide onlara benzettim, özür dilerim.aslında haklısın, öyle bi milli öğütümden geçiyoruzki farkında olmadan herşeyimiz militaristleşiyor. yane bunca zamandır harıl harıl vergi veriyoruz, askerliğimizi yaptık, ekistıradan bissürü şey çıkıyor, onlarıda hallediyoruz, yetmiyor gelecek nesillerimizide mis kibin endokritizasyona tabi tutuyoruz, yinede yetmiyor. vatan bizden daha çok şey istiyor, hiç durmadan borcumuzu ödemek için daha çok ve daha çok çalışıyoruz. borç hiç bitmeyecekmiş gibi gözüküyor buradan, o sebepten çağanında böle bi iş yapması bu sistem içinde normal. ama tam demokrasinin caaaanım türkiyamda da uygulanabileceği gibi yanlış, zararlı, imha edilesi bir fikre sahip olduğumdanmıdır nedir, böle az buçuk sosyalizm üstü “öcüler geliyoooo,korkunnnnn” türü filmler beni pek sarmıyor.çağan elinde imkan varken, çok daha güzel filmler yapabilecek bi beyne sahipken bak gene ayaklandırdı köşecileri. bu salvolar gibi daha ne salvolar gelecek. bu memlekette şunca senedir bunca eziyet çekmiş insanlara ne gerek var “bi tanede ben vurayım” demeye? mis kibin çeteler çıkıyo yeraltından, vur onlara hep beraber sövelim. işçilerin ezilmişliğinden, vahşigapitalizmin memleketin içine etmeye başladığından gir, hep beraber öbür ucundan yırtıp çıkartalım. ama işin kolayı varken zor tarafa kim gider, hep beraber abalıya vuralım gitsin, nasıl olsa alışkındırlar, bişicikler olmaz. dimi çağancım?büyük biraderin iyi tarafı iyidir ama kötü tarafına düşme çağancım, ayvayı yediğin gündür.
Ozzabi; gökkız la yazıları birleştirin, ya da bir tanesine yorum yapın..Başım döndü sağ sol yapmaktan..
şarap birebirdir böle başdönmeleri için, bi kadehçik iç, bişiciğin kalmaz.
Tam tersi, başı dönenler mayalı içkilerden, bira ve şaraptan kaçınmalıdır..Herşeyi biliyosun, bak bunu bilemedin..:)
yok yok, ben şarabın tadı hariç herşeyini bilenlerdenim. sende vardır bi hata, wikipedyaya bi uğrasana!
Bulamadım ozzabi, sen bir ara kazatalarına bakarsın..
şarap içmeyenler kazata okusun
promosyon olaraktan rakı virmiyolarsa havalarını alırlar. aydınım doğanıma söliimde aslan adamlara aslan sütü virsin. ertucum kızacak ama olsun!