Mahallenin maşallahı el bebeği gül bebeği ayçanenko, uzun boylu, diri göğüslü, yay gibi kaşları, ok gibi kirpikleri olan baktığı erkeğe çadır diktiren, mahalledeki bir çok genci rüyalamış, mahallenin en güzel kızlarından biriydi. Birazcık mitoloji bilseydi kendisini afrodite benzetebilirdi. Çocukluktan beri bırikenyo ile aynı mahallede oturmakta olan ayçanenko bir türlü bırikenyoya olan aşkını dile getirememiş, yıllardır saç tavasının içinde kavrulan et misali kavrulmuşta kavrulmuştu. Bırikenyoyu ne yaptıysa kendine aşık edemeyen bu genç kadın çareyi annesinden kalma kara kaplı kitapta yazan *kocakarıhumbaa büyüsünde bulmuştuKocakarıhumaa: Yapılması hiçbir dinde kabul görülmeyen. Tadı lezzetli. Yiyenin yapan kişiye aşık olduğu kapkara büyü.**************************************Bir yandan ;- Ulan husinko gebertcem seni.- Abi vallah şaka yaptım ne kızı; ben kim kız kim seni başka türlü evden çıkartamazdım..- Aferin geri zekalı. Bu salak halinle bile aferin alıyorsun ya harbiden aferin. Sinirim tepemde bana bi çay söyle ben geliyorum şimdi.Dışarı çıkan bırikenyo içinden bir küfür savurarak sigarasını yaktı. Küfür savurmasının nedeni husinko değildi tabi ki kapalı alanlarda artık sigara içilmemesiydi. En son yediği 62 liralık cezanın borcunu bile henüz ödememişti. Sigarasından bir nefes aldıktan sonra hüsinko her zamanki çekingenliği ve suskunluğu ile bırikenyoya çayını uzattı. Bırikenyo bir yandan çayını içerken bir yandan da sigarasını derin derin ciğerlerine çekiyor, duman ile terbiye ediyordu.Tamda o sırada kızılca kıyamet koptu. Mahallenin gençleri; yeni yetme, bıyıkları daha yeni terlemiş, kamışa su yürüyüp yürümediği kesin olmayan genci tekme tokat hadım ediyorlardı. Hem de ne hadım. Bunu gören, duyan kahve ahalisi olaya müdahale etmektense gevşek gevşek uzaktan izlemeyi yeğliyordu. Aralarında bu durumun üzerine bahse girenler bile vardı. Bu duruma daha fazla seyirci kalamayan bırikenyo ve hüsinko müdahale ettiler ve yeni yetmeyi mahallenin gençlerinin elinden çekip kurtardılar.Ağzı yüzü kanlar içinde kalan çocuk dışından savurmaya g.tü yemediği birkaç küfür savurdu içinden. Olayı tam anlamaya çalışan bırikenyo çocuğu haksız yere döven mahallenin gençlerine birkaç nasihatte bulunduktan sonra genci kahveye soktu.Kahve ahalisi sanki hiç dayak yiyen çocuk görmemiş gibi çocuğu yakından inceliyor, yara berelerine bakıyordu. Arada kaynarım diyerekten çocuğun k.çını elleyen yaşlı bir amca da çocuğun tokadından nasibini aldı. Çocuğun kim olduğunu neyin nesi neyin fesi olduğu sorulduğunda ayçanenkonun uzaktan akrabası, halasının kuzeninin çocuğu olduğu anlaşıldı. Bu çocuk bırikenyo ile aynı kanı taşımaktaydı ama hiç kimse bunun farkında değildi. Allah hariç. O başka.*****************************Olan bitenden habersiz olan ayçanenko ise o sırada sarımsak dövmekle meşguldü. Kocakarıhumbaa büyüsünün olmazsa olmazı iki büyük baş sarımsaktı.Ayçanenko bir yadan televizyondan esraninko ceyhaninkonun programında münevrrinkonun cinayetinin aydınlatılma çabalarını izlerken bir yandan da içinden 11 ayetel kürs-i, 1 yasini şerif amme ve tebarekeyi hatmekteydi. Sarımsakların üzerine bir tutam maydanoz ve biraz yoğurt kattıktan sonra bir tutam *zenciközü kökünü de havanın içine attı. İyice dövdü, karıştırdı. Her şey hazırdı bir tek eksik vardı o da; bunu bırikenyoya bir şekilde yedirmek.ayçanenko çok hamarat bir kızdı. Elinden her iş gelir sokakta hanımefendi, mutfakta ise olağanüstü bir aşçıydı ( Yatak kısmını tecrübemiz olmadığından dolayı söyleyemedik. Tabi ki tecrübemiz olsa ballandıra ballandıra anlatırdık. Neyse kısmet ) Siv siv nasıl yedireceğini düşünürken birden aklına bu hain planını uygulayacak bir yemek geldi. Sinsirik bir gülüş attı. Bu yemek tabi ki bırikenyonun en sevdiği yemek olan mantiko* yemeğiydi. Güzelcene hamuru açtıktan sonra o gül dalı gibi ince parmaklarıyla kıymaları yerleştiren ayçanenko hedefe kitlenmiş kartal gibi konsantre olmuş yaptığı hamurları narin ve dikkatli bir şekilde sıkıyordu. Mantiko piştikten sonra hazırlamış olduğu Kocakarıhumaayı mantikonun üzerine döktü, biraz daha yoğurt ekledi ve giyinmek üzere odasına yöneldi.* Mantiko:hamurun içine kıyma şıkıştırılarak pişirilen üzerine yogurt, sarımsak ve bir takım soslar atılarak zenginleştirilen bir türk yemeği* Zenciközü : Kökleri çok çok uzun boyutlara ulaşan, rengi siyah ve kökünün tadı karabibere benzeyen bitki.* Siv siv : Ufak ufak, ince ince, hafif hafif gibi kelimelerin biraz daha hin ve biraz daha ince, fettan, kötü, beter hali.* Sinsirik : Bir anda gözlerin içinin parlaması ve sinsi bir tavır sergilemesi durumu.***************************Evden çıkarken annesiyle karşılaşan ayçanenko bir an tedirgin olmuştu. Annesi mukabeleden gelen ayçanenko; ramazanda fakirlere yardım etmek sevaptır diyen annesinin gözüne mantıyı sokarcasına göstererek ;- Anne nesrininko ablaya mantı yaptım kadın kimsesiz ona verip geleceğim dedi. Ayçanenkonun annesi çok saftı, vur ensesine al lokmasınıydı. Keza ayçeninko annesinin ensesin aduket çekmiş ve maçı kazanmıştı. Annesini kandırmış olmanın verdiği rahatlıkla kendinden emin adımlara kahveye doğru yürümeye başladı. Bırikenyoyu bulacağı tek yer mahalle kahvesiydi. Çünkü mahalle kahvesi alışılagelmiş kahveler gibi değildi. İçinde kütüphanesi, jakuzisi, fin hamamı, havuzu vs. bulunan bir yerdi. Gerçi mahallenin ihtiyarları yine batak oynuyorlardı ya neyse.Kahvenin önüne vardığında kahvedekilerin gözleri ayçanenkonun üzerindeydi oysa hiç biriyle ilgilenmiyordu. Kalabalıkta gözleri bırıkenoyu aradı ama göremedi. O sırada husinko ayçeninkoyu fark etti ve tam kaburgasına işaret parmağını sokmak suretiyle dürtükledi. Ayçanenko-ınnnssssskkii diye bağırdı ve elindeki mantıdan bir tutam yere döküldü. Salak, öküz, eşek gibi kaba sıfatları hüsinkoya yakıştırırken bir an durdu ve bırıkenyo nerde diye sordu. Husinko da kankiletosunun ekmek arası yaptırmaya gittiğini söylemek yerine karizması çizilmesin diye- Şu az aşağıda inşaat var mühendis ekmek arası yaptırmaya gidince bırikenyo idareliğine bakmaya gitti, dedi. Ayçanenkonun fazla vakti yoktu o yüzden elindeki mantikoyu husinkoya emanet etti ve bunu bırıkenyoya vermesini tembihledi. Ayçanenko elindeki bir tabak mantıyı husinkoya emanet etmekle birlikte gelecekte üçüncü cocuğuna isim koyarken kavga edip ayrılma noktasına gelecekleri o salak kişilikli eşini de belirlemiş olduğundan bir fiil habersizdi.Hüsinko tabağı aldı ve bırikenyoyu beklemeden mantikoyu bir bardak çay ile mideye indirdi. Utanmadan birde geğirdi. Öküz.