Başlık biraz karışık olmuş, en yeni gelişmeden başlayalım anlatmaya.
Sabahlama projem dahilinde televizyon başında gerçirdiğim bir kaç saatlik sürede geçen sene film festivaline gelen (rica ederim link beklemeyin) Hedwig and the angry inch’i izleme fırsatım oldu ülkemizin ısrarcı (bu kısma sonra gelicem) dijital platformu digiturkte. Filmin bütününü bir kalemde geçiyorum ve fakat filmin bir sahnesinde beni ters köşeye yatıran bir olay cereyan etti. Digi’nin tasarruf planları dahilinde filmleri lise öğrencilerine ya da istanbul ingiliz dili mezunlarına çevirttiğinin farkındaydım bir süredir ve fakat film içinde “Deny, ben ve kötü kaderimiz” olarak alt yazılanan “Deny me and be doomed” (“beni reddedersen lanetlenirsin” olabilir en muhtemel ve basit çevirisi) cümlesi ufak bir havale geçirmeme neden oldu. Haa daha bir çok şaheser de bulunmaktaydı tabii ilk aklıma gelen “all the strange rockn’ rollers” (anlayın artık nasıl kötüydü) sözcük grubunun “sabaha kadar rock yapalım” olarak çevrilmesi falan ve filan. Neyse geçelim bir başka konuya, filmlerdeki abuk çeviri, aynı filmi bir günde 4 kere izlemek (movie max yenilendi diye tanıttıkları buydu), lig t.v’de pozisyonun üstüne çıkan tüp reklamları ve galatasaray’ın ilginç ofsayt taktiği nedeniyle digiturk’u bırakmaya karar verip (ani bir ayrılık oldu onlar için) kendilerini aramıştım geçen günlerde. İlk karşıma çıkan bireyle aramda şöyle bir muhabbet döndü:
Olhor: Merhaba, üyeliğimi bitirmek istiyorum.
Birey: aaa, bi saniye bi saniye, tamam, evet, acaba neden bırakmak istiyorusunuz?
O:(yukarıdaki nedenleri sayar)
B: Bütün bu nedenlere kısaca kanal sayısının azlığı diyebilir miyiz?
O: Size olası geliyorsa neden olmasın.
B: Yani başka bir sebep var mı?
O: Ha birde Eurosport’u türkçe seslendiren kişi Curling taşlarına “top” demişti.
B: Peki o zaman sizi bir başka yetkiliye bağlayacağım, onunla görüşmenizin sonunda hala üyeliğinizin iptalini isterseniz işlemlerinizi başlatıcam.
(Bu noktada bu parantezi bana çok görmeyin sayın okuyucu, gördüğünüz gibi levellı bir ayrılık sistemi söz konusu, yani üyelik iptal isteğimin bir üst yetkili tarafından gerçekçi bulunması lazım)
Bu sırada telefonda diğer bireyin sesi duyuldu (bu sefer ki iç gıcıklayıcı sese sahip bir digiturk bayanıydı).
Seda: Merhana Olhor bey ben Seda.
Olhor: Merhaba Seda hanım.
Seda: Üyeliğinizi iptal etmek istiyormuşsunuz
Olhor: (içses) “Haber kaynaklarınız çok sağlam olmalı.”
(dış ses) Evet.
Seda: Neden?
Olhor: (aynı nedenler sıralanır)
Seda: Ama biliyorsunuz ki Showtime ve MGM amerikanın en büyük sinema kanalları.
(bir parantez daha açıyorum, bu noktada Seda hanım “Biliyorsunuz ki” girişiyle bana kural dışı şarj yapmakta. Ayrıca Amerikanın en büyük sinema kanallarının haklı bir çekiciliği olduğunu buna da kapılmazsam öküz olduğumu sezdirmekte)
Olhor: E ama gördüğüm kadarıyla bu kötü film yayınlamalarına engel olmuyor.
Seda: Eh peki, o zaman şöyle yapalım iptal işleminizi sıraya koyalım önümüzdeki günlerde ev ya da cep telefonunuzdan arayıp sizden bir konfirmasyon alalım.
(dikkatinizi çekiyorum, KONFİRMASYON, Seda hanım Erman Toroğlu türkçesi konuşanlardan “Ay anne bak vall egzajere etmiyorum” cümlesini sarf ettiğini duyar gibiyim)
Olhor: Neden? yani önümüzdeki günlerde fikir değiştireceği mi mi düşünüyorsunuz?
Seda: E, yoo ama bu normal prosedür.
Olhor: E peki iyi akşamlar.
Ve evet dediklerini yaptılar öbür gün uyku saatleri dahilinde arayıp şaşırtmaya çalışsalarda irademi koruyup ayrılmayı başardım kendilerinden.
Bir başka ilginç durumda bundan yaklaşık 2 hafta kadar önce yaşandı.
Şampiyonlar ligi tatile girmeden önce izleyebileceğimiz bütün güzel maçları izleyelim mahiyetinde bir plan yapılmıştı. Bu amaçla televizyona bakarak Newcastle-Inter maçını bekliyor ve arada hafif bir demlenme ritmiyle kanal geziyorduk 2 kişilik bir takım halinde. Bir anda ekranda uzaktan tanıdık hissi uyandıran bir surat belirdi, arkadaşta bu durumu onaylayınca izlemeye başladık. Kısa bir süre sonra söz konusu insanın kung fu vokalisti olduğu ve kötü müziğe dayanma sınırımızı bir kaç kere zorladığı ortaya çıktı. Bundan sonraysa “iyi de napıyo bu adam t.v’de?” sorusu geldi.”
Şu an beraberce yazının en zor kısmına giriyoruz, söz konusu programı hakkını vererek anlatmak, en azından benim için, oldukça imkansız. Müebbet muhabbetin kurgusal olmayanını ya da evde yalnızken yaptığınız en saçma şeylerin canlı yayında olduğunu düşünün ve üzülerek belirtiyorum henüz yanına bile yaklaşamadınız.
Program format itibariyle bir müzik programı, yani “klip yayınlayalım ve arada bilgi verelim, canlı yayın konuklarıyla şenlenelim” türü bişi. Sunan bireyin ismi de Öykü. Şimdi işin fantastik kısmına giriyoruz, Öykü programı inanılmaz monologlarla götürüyor, kendisine sorduğu “ama bu nasıl olur ki?” sorusunu bir kaç saniye sonra “ama para yaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa” diyerek cevaplıyor. Gruplar ve klipler hakkında ilginç muğlaklık seviyesinde bilgiler veriyor, bir örnek verelim hemen:
“şimdi bu klip güzel bence, güzel, neyse bunun yönetmeni,…, yönetmenin adını bilmiyorum ama klipteki kız tanıdık,…, ama nerde gördüğümü hatırlamıyorum, gerçi grupta bu zaten, evet, sonra, yaaaaaaa, evet.”
(abartmadığımı üzülerek belirtmek zorundayım).
Bu arada programla ilgili bir başka ilginç noktada canlı yayın konuklarının hepsinin Öykü’nün kadıköy anadolu’dan arkadaşı olması. Hatta aralarından Öykü’nün “Ferhat gerçekten çok değerli bir sanatçı, tiyatrocu” olarak tanıttığı insan şöyle bir cümle kurdu:
“Öykü istek isteyebiliyoruz mu?”
“Evet abi, iste”
“Ama biliyosun ben bu tür dinlemem yani Pearl Jam’i ilk defa dinledim mesela (90’lı yıllar boyunca neredeydin diye sormak isteğime engel olamadım sayın okuyucu), ne istiyim bilmem ki, sen bana bişi yapsan?”
“Ayıp ediyosun yaparım”
Bana inanmayanlar için programın ismi Köprüaltı, salı, çarşamba ve perşembe günleri saat 9 gibi Süper Kanal’da.
Ha yalnız uyarmadan edemicem programı izledikten sonra yaklaşık 2 saat kurallı cümle kurma sıkıntısı yaşıyor insan. Biz öyle takıldık ki adama, maçın ancak son on dakikasını izleyebildik, o sırada da şöyle cümleler kurduk:
“Kieron Dyer şurda varya, sağda, ya, o geleceği ingiliz takımının”
“çirkef ingiliz bunlar, severdim bunları, Shearer bokunu çıkardı, yaaa, dimi ha?”
Yani sağlıklı yaşamak istiyorsanız izlemeyin, ama program hala yayınlanıyorsa ve süper kanal sahipleri öykü’yü henüz kurşuna dizmediyse, yakında garip bir şekilde kült olabilir gibi geliyor bana. Böyle böyle yani, başlığa baktım bütün konuları ele almışım. Evet bu kadar. Maçı da inter aldı bu arada, birde newcastle çok çirkef oynadı son anlarda.
yorumlar
sağ kanatta çok iyi evet; defansa dönük orta saha oyuncusu galiba.
bana da aynısını yaptı. bu mayıs’ta taşınıyoruz. olhor’un kine benzer sebepler ve tabi ki yeni taşındığımız yerde tekrar uydu taktırmak gibi uğraşlar yüzünden. neyse efendim aradım bunları iptal edicem üyeliği dedim. niye? ama neden ? peki nasıl? memnun değil misiniz? falan dediler. yok dedim taşınıyorum. istemiyorum. dedim bakın ben şu gün gidiyorum. gelin alın. adamlar yok bir türlü gelmiyor. son gün oldu arıyorum gelin diyorum. yok. ee dedim ulan sizinle mi uğraşıcağım ya. söktüm bütün kabloları. aldım dekoderi geldim yeni eve. hiç bir şey de söylemedim. bu arkadaşlar 2 hafta sonra falan gelmişler bizim eski eve. e tabi ki kimseyi bulamamışlar yana yakıla beni aradılar efendim arıyoruz bulamıyoruz zart zurt. verdim adresi gelip aldılar.
ya anlamadığım bu tip bir ısrar işliyor mu? hiç işe yaradığı olmuş mu? ne tip bir fayda elde etmişler? neyse öyle yani..
Geçen yıl bir ara kanalların yarısı kayboldu. Moviemax’ın biri var biri yok gibi oldu. Döne döne servis aradım. Bölgesel sorun falan yaşandı. Servis alamayınca telefon edip extra paketten çıktım. Tam 10 gün sonra genel merkeze e-mail atarak anca servis geldi. 10 milyon da servis ücreti aldılar. Kızgınlıktan bu yıl Lig Tv yi de almadım. Standart standart seyrediyorum. Şimdi kim kaybetti?
her türlü abonelikte, abonesi olunan kurum, abonelerinin olabildiğince ayrılmasına izin vermek istemez ancak türkiyedekiler bu işi iğrenç çirkefliklere ve yıldırma yöntemlerine kadar götürüyorlar malesef. benim bundan önce bikaç kez denediğim ve başarıya ulaşmış bir yöntem var: abonelikten ayrılma nedeni olarak “fake” nedenler göstermek; en etkilisi “yurtdışına çıkıyorum” demek oluyor, hiçbir sorum çıkarmaksızın hallediyolar. öteki türlü ise hele bir de istanbul dışından aramışsanız abone servisini yöntemleri oldukça yıldırıcı olabiliyor, çünkü ilk kez böylesi bir rezilliği bana süperonline yaşatmıştı ve aboneliğimi sildirmenin faturası aboneliğe devam etmiş olmama yakındı.
geçici çarelerden öte bunlarla ayrıca uğraşıp bu iğrenç, rezil tutumlarından vazgeçirmeli.
17 ağustos 1999’da Deprem oLur eylül 10 gibi eve ilk girildiginde (1 saatlik ama olsun eve girdik :p) akla gelenler alındıktan sonra babamın uyarısıyla superonline da aranır.
-> Ben iptal ettirmek istiyodum aboneligimi
-> Neden?
-> Adapazarı’ndayım şu an..
-> Ayyyy evler hamburger gibi olmuş dooooru mu?
-> ha?
-> Şey pardon sebepleri alabilir miyim?
-> Barakada olan bilgisayarımdan bağlanmaya calıssam da bütün superonline hatları ucmuş bulundugum ilçede.. Superonline haricindeki paketlerle anca baglanabiliyorum..
-> E iyi ama siz sıkı bir superonline.com takipçisiymişsiniz..
-> Hö?
-> Peki ben sizin aboneliginizi dondurayım sizin para ödemenize gerek kalmasın isterseniz ararsınız actırırsınız..
-> Peki peki..
(sallantı.. :))
Hepsi aynı şeyi yapıyolar hepsi..
Digiturkten ayrılırken televizyonum yok demiştim, işe yarıyor. Ama bu sefer de alınca izlersiniz diyerek aboneliğimi dondurdular.
programını seyretme gafletinde arkadaşlarımla bende bulundum ama sonuna kadar dayanamadık.. bilmiyorum olhor’un seyrettiği gece de oldu mu; kliplerle+gruplarla+konserlerle ilgili haberleri mail atıyorlar, o da okurken acaip seviniyor farklı bir şeyler söyleyebildiğinden olsa gerek.. ve kardeşiyle mailleşiyor, kafasından geçenleri direk sesli biçimde aktarıyor sanki canlı yayında değil de yan odaya sesleniyor gibi..
geçen cbnce’de bir dj’in keyba çaldığını (keyboard oluyor) ve depatch mode’dan etkilendiğini öğrendim,..
Hedwig gibi bir filmi yayınladıkları için yine de sinemadan anlayan birkaç kişi çalıştırdıklarını düşünmek istiyorum o sinema kanalının,..
eğer taşındığınız yerde digiturk çanağı yoksa tekrar çanak parası istiyorlar. O çanağı söküp yeni yerinize falan takmıyorlar. Bana oldu afallayıp kalmıştım. Taşındığım apartmanda yoktu abone olduk aldık. Daha sonra başka eve taşındık haydaa bidaha çanak parası ödedik. Kiracılar için kötü bir olay her gittiğin apartmana bir çanak bağışla ohh ne ala. Acaip sinirlendim ama maalesef öyle dediler. Bende konuştuğumla kaldım sadece.