A.Can Türker’in, “kitap okumanın zararları” adlı kitabı, uzun süredir beynime tecavüz eden bir düşüncenin açığa çıkmasına vesile oldu.Aydın (!) ya da aydın olmaya çalışan insanlar. Kitap okuma eylemini, okumuş olmak için gerçekleştirenler. Fikir tartışmalarında fikirleri tartışmayı beceremeyip, kişileri tartışmayı yeğleyenler. Oluşmamış düşüncelerin içinde çırpınırken, olmaya çalışanlara saldıranlar.Bu tür insanlar, gerçek hayatta dile getiremedikleri düşünceleri yazarak haykırmayı yeğlerler. Yazmak onlar için ifade etmekten çok kendinden kaçma eylemine dönüşür. Eleştirmiş olmak için eleştirir, kelimelerin arkasına gizlenirler. Anlaşılamamak en büyük kozlarıdır. Afilli kelimeler sarf edip, yalın anlatımın kültür kanıtı olmadığını savunurlar. Anlama çabası içine giren insanları ” anlamadıysan yapabileceğim bir şey yok.” gibi cümlelerle geçiştirir, aslında anlaşılmak istemediklerini çünkü aslında kendilerinin de anlamadıklarını kanıtlarlar. “Aşağıda havalar nasıl?” duruşunu muhafaza etmeyi seçerler…Ne diyordum? “Eleştirmiş olmak için eleştirenler”. Örnek verecek olursam; Hakkı bulut’un “benim üç yaşında bir kardeşim var seni ondan bile kıskanıyorum” sözlerini küstah bir tavırla eleştirip, şarkının vehametinden çok “psikolojik bozukluk” teşhisi koyulabilecek bir tür kıskançlık olduğu konusuna değinir, haklı (!) düşüncelerini cümleleri idam ederek ifade ederler.Lakin aynı kişiler, Manga’nın “bir kadın çizeceksin saklayıp gömeceksin senden başka kimseler sevemeyecek” sözlerine “acı çeken kişinin, duygusal boşluğa düşmesinin ardından, ruh halinin farklılaşmasının sonucunda hegemonya isteğinin hasıl olması ile birlikte haklı serzenişi bla bla” gibi bir yorum yapma gafletine düşerler. İki şarkının da anlatmak istediği aynı iken, aynı tepki verilmez. Bunun sebebi, bir şarkının aydın (!) kesime hitap etmiyor olması, diğer şarkının ise manga tarafından yorumlanmış olması. Aciz beynimle bu ne yaman çelişkidir? diyecekken, aydın (!) kesimin objektif olmaktan ne kadar uzak olduğunu, düşünceler ya da anlamlar yerine kişileri irdelediğini anımsayıp kendime hakim oluyorum…-En son hangi kitabı okudun?-Ah! yer altından notlar. dostoyevski bilirsin?-Tabi bilirim mirim.-Yazar iç dünyasını çok iyi yorumluyor. Psikolojik yönü ağır eserleriyle dikkat çekiyor. (kitabın arka kapağından araklanıp bir kağıda not edilen, ne okudun? sorusuna afilli cevaplar vermeliyim düşüncesi ile önceden çalışılmış paragraf)-Çok haklısın azizim. (ben buna nasıl dikkat etmemişim? Daha fazla kitap okumalıyım)…Yine aynı kitaptan Proust’a ait bir alıntı:”Bir kucak odun küçük bir ateşi söndürür, büyük bir ateşi daha da canlandırır” bu cümle nasıl kitap okunması gerektiğini ve kitap okuyan insanların ruh hallerini özetlemek için yeterli sanırım.Son olarak, “şu an yapmakta olduğum şey evet ben bir kitap okudum ve amacım bunu dile getirerek ne kadar kültürlü bir birey olduğumu hafif ahalisine kanıtlamak”ya da”Ben de çoğu zaman nacizane tarifim ile anlatmaya çalıştığım türe dahil oluyorum. Bunu fark etmeme vesile olan, daha doğrusu bildiğim ama görmezden geldiğim bir gerçeği, yüzüme çarpan bir kitabın reklamını yapmaktan duyduğum haz ile oluşmak için çırpınan düşüncelerimi hafif insanları ile paylaşmak istedim”Belki her ikisi seçenek de doğru.A.Can Türker’in deyimi ile;”Kararı sözünselin (yazının) okurlarına bırakıyorum.ESEN KALIN.