bildirgec.org

ifade özgürlüğü hakkında tüm yazılar

sen her zaman gelesin, ben İvan’a veresin”

admin | 29 March 2011 11:09

Dünyada olup bitenleri kavramayanlardan biriyim ben; Bir şeylerin sonu yaklaşmakta ama neyin? Uzmanlar bunu tartışadursunlar. Biz içimize bakalım ;
Hükümet demokrasiye yeni bir alternatif getirdi; demokrasi aşığı geçinip, demokrasiden aldığı ilhamla yazarı çizeri skmece!
Geçen gün bir arkadaşım sordu “ hacı biz niye dışarıdayız hala”
Olm bırakta dışarıda adam kalsın biraz, içerde yer mi kaldı?
Vidalanmak istiyorsan elini çabuk tut erken rezervasyon yaptır!
Aslında hem yazıp, çizip hem savcının elinden sıyırmak için biraz orospu olmak lazım..
Misal,
Ben şimdi şu beyiti yazsam, ne olur dersiniz?

Bülent Ersoy, Askerlik ve 318. Madde

| 02 March 2008 01:21

Bülent Ersoy’un “Popstar-Alaturka” programında askeri operasyonlar ve zorunlu askerlikle ilgili yapmış olduğu açıklama günlerce haber programlarında ve internet sitelerinde tartışıldı. Bazı kaynaklar Bülent Ersoy’u tabu olan bir konu hakkında fikirlerini cesurca beyan ettiği için kutladı. Örnek olarak Taraf gazetesi Bülent Ersoy’u “Doğurmadan Cesaret Ana” olarak nitelendirirken ntvmsnbc.com da haberi “Bir tabuyu daha mı yıkıyor” başlığıyla duyurdu. Habertürk ise Bülent Ersoy’un saçmaladığını iddia etti.

İnternet sitelerinin ziyaretçileri tarafından yazılan yorumlar da çok farklı görüşleri temsil ediyordu. “Halkı askerlikten soğutma” suçunu ele alan 318’inci maddenin kaldırılmasını ve düşünce özgürlüğünü savunan bir kesim olduğu gibi Milliyetçi kesim Bülent Ersoy’un cinsiyet değişimine bazen dokundurmalarda bulunarak “Ya sev ya terket” ve “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” tarzı sloganlarla yorumladılar haberleri.

inceldiği yerden koparmı?

| 17 October 2007 09:37

abd ile olan ilişkilerimizde ülkelerin pozisyonunu açıkça gösteren bir belge var. abd’nin insan hakları ve demokrasiyi desteklemek 2006 raporu türkiye kısmı.

raporun neresine bakarsanız bakın aynı duyguyu hissedersiniz. abd’nin türk yasama, yürütme ve yargı organları üzerinde denetleme ve telkin hakkı olduğu duygusunu. aşağıdaki birkaç cümle bu rapordan alıntı.

amerika birleşik devletleri, polis ve yargı yöntemleri, dini özgürlük, ifade özgürlüğü, etik yönetim, insan ticareti, çoğunluğu kürt’lerden oluşan iç göçe mecbur kalmış halkın geri dönüş hakkı gibi, geniş yelpazedeki konuları ele alan programları ile insan hakları ve demokrasiyi geliştirme çabalarını sürdürmüştür.

BEN OLMADIM DAHA

quare | 02 August 2007 20:41

A.Can Türker’in, “kitap okumanın zararları” adlı kitabı, uzun süredir beynime tecavüz eden bir düşüncenin açığa çıkmasına vesile oldu.
Aydın (!) ya da aydın olmaya çalışan insanlar. Kitap okuma eylemini, okumuş olmak için gerçekleştirenler. Fikir tartışmalarında fikirleri tartışmayı beceremeyip, kişileri tartışmayı yeğleyenler. Oluşmamış düşüncelerin içinde çırpınırken, olmaya çalışanlara saldıranlar.

Bu tür insanlar, gerçek hayatta dile getiremedikleri düşünceleri yazarak haykırmayı yeğlerler. Yazmak onlar için ifade etmekten çok kendinden kaçma eylemine dönüşür. Eleştirmiş olmak için eleştirir, kelimelerin arkasına gizlenirler. Anlaşılamamak en büyük kozlarıdır. Afilli kelimeler sarf edip, yalın anlatımın kültür kanıtı olmadığını savunurlar. Anlama çabası içine giren insanları ” anlamadıysan yapabileceğim bir şey yok.” gibi cümlelerle geçiştirir, aslında anlaşılmak istemediklerini çünkü aslında kendilerinin de anlamadıklarını kanıtlarlar. “Aşağıda havalar nasıl?” duruşunu muhafaza etmeyi seçerler…

BEN BİR KÜÇÜK CEZVEYİM

quare | 21 May 2007 15:59

Ben bir küçük cezveyim, uygun kahve bulamayan…İçime atılan kahve bana sormadı hiç beni ister misin diye.Bir amacım vardı pişirebilmek ve en iyi köpüğü sağlayabilmek.Ama ben cezve olmak istememiştim ki…
Bana dayatılan göreve ısınamadan kahveyi ısıtmam beklendi hep.Görevimi iyi yapamadığım kanaatine varılır, arada süte talim edilirdim.Ama ben sütte istemiyordum, ben cezve olmak istememiştim ki zaten.Karşımda küstah duruşlu bulaşık makinasına özendim hep.Gönlünü hoş tutmak için neler yapılmazdı ki.Üçü bir arada deterjanla beslenir portakal özlü koku giderici ile desteklenirdi.Ama sorsalar o da bulaşık makinası olmak istemezdi belkide…
Yıllarca hizmet ettim bu sisteme, fikrim bile sorulmadan.Bir beklentim yoktu zaten.Benden beklenen her görevi yerine getirir yine de tel süngerle derimin soyulmasından kaçamazdım.Beni ocakta unutur, kahve ile bütünleşmemi sağlar, sonra da derimi soyarak türlü işkenceler yapardı ev hanımı takma adlı vizdansız.İyi de ben cezve olmak istememiştim ki zaten…
Bütün bunlara katlandım ta ki 6 parça parlak altın kaplama kulp lara sahip cezve takımı, işkence odasının mermer kaplı tezgahına merhaba diyene dek..
Zamanı gelmişti artık.Bende “eskileeeerr alıyooo eeeeskiciiii” diye höyküren amcanın tezgahında yerimi alacaktım.Bana hiçbirşey koymadı da eskici amcanın “cevze” demesi koydu.Bana yakıştırılan cezve ismini benimsemem uzun yıllar almış,dayatılan göreve ses çıkarmamış, sonra da paçavra gibi kenara atılmış olmam koymadı da dayatılan ismin yanlış telaffuz edilmesi koydu.Heh!ne garip değilmi.Sahibin sürekli tekrarladığı bi kelime vardı hafızama kazınan “boşveeerrr”.Tabi ya bunu da boşveriririm.Hem ben zaten cezve olmak istememiştim ki…