Oysa sen, bana tüm geçmişimi unutturacak kadar güzeldin. Sustun, ve beni hatırlamak istemediğim geçmişimle baş başa bıraktın. Bütün gösterişlerden uzak duru güzelliğin de gitti seninle beraber. Saçların, ellerin, gülüşün, sesin de gitti. Kelimelerim tükeniyor, içimdeki çocuk, omzumdaki melek ölüyor, sona geliyorum. Artık bir oyuncak gibi oynayamıyorum kelimelerle, aklım çalışmıyor, kalbim kelimeleri kontrol edemiyor. Karışıyorum, karıştıkça çözülmez oluyorum.Karışık cümleler dökülüyor ellerimden ben de anlamıyorum,“Hayat bir satranç değildir, şahı matı, kazananı kaybedeni olan, hayat bir takvim değildir, başı sonu, süresi olan. Hayat bir kurgu değildir, yönetmenin filmini kontrol etmesi gibi kontrol edilen, hayat bir intikam, bir suç, bir ceza değildir. Hayat başka türlü birşeydir…”Karışık cümlelerim sonunda anladığım bir laf ediyorum: “Oysa sen bilmez misin, ben bütün yolları sana çıkan bir labirentim. Bir tek sen çözersin beni, hep sen çözersin….”