Öyle bir şey ki bu, yaşamla ilgili tüm kaygıları bir kenara bırakıp tam anlamıyla birini düşünebilmek, onu düşlerde sevebilmek. Düşlerle yaratılan bir insan ve yanında onun bir de aslı. Peki ne ki bunun sebebi? Bir beklenti mi? Bir arayış mı? Belki de bir gereksinim. Bilimin feromonlarla açıkladığı olay olsa gerek bu. Aşk mı? Yalnızca tek taraflı mı peki? Her görüşte masum bir kalbin yerinde fırlayacak gibi olması hatta bir bakıma kırılması mı? Tüm umutların bir anda tükenmesi mi? Yoksa yaşama dair her şeyin toz pembe olması mı? Bitmek bilmeyen derin ve anlam yüklenmesi zor olmayan bakışlar ve büyük bir düşkırıklığı. Her gün tekrarlanıyor olmasına ne demeli? Yok mu bir sonu? Bir çözümü? Kendime olan güvenimi çoktan yitirmiş olmam kimin umurunda ki? Ortada sensizliğin duygusu, dinmesi uzun zaman alacak bir acı. Görebilmenin yanında sesimi de duyabilmenin zamanı değil mi artık?..