Saat ondokuzelliüç. Bir saat yirmibir dakika önce telefonum çaldı, cevap verdim.-Merhaba, nasılsın?-İdare eder, sen?-Nerdesin?-Dışardayım, hayırdır, noldu?-Hastanedeyim şimdi. Bizim …… var ya, onu kaybettik. Öldü..Beynimde bir uğuldama. Sonraki hiçbir şeyi duymuyorum uzun bir süre.*Tam karşımda ağaçların altında genç sevgililer kkimseyi takmadan öpüşüyorlar. Nasıl da yapıştı dudaklarına..*Çok kötü, gerçekten çok kötü. Bu şekilde olmamalıydı. Zaten yaşaması bile mucizeymiş.-Nasıl olur ya!-Cenaze için arar haber veririm sana.-Peki…Konuşamadım. Ne “başın sağolsun”, ne “gelmemi ister misin”, ne de “nasıl olmuş peki?” Sustum. Sadece daha önce beraber yaptıklarımız, yaşadıklarımız, konuştuklarımız ve yüzü… Yüzünü hatırlamaya çalıştım sadece. Fazla yakın değildik, hatta hiç. Ayda yılda bir ,yolda falan görünce ayaküstü sohbet ettiğiniz, zamanında bir süre beraber takılıp sonra hayatın akışında yerine başka birilerini bulduğunuz arkadaşlarınızdan biriydi işte.*Genç sevgililer ayrıldı aniden, birileri geliyor diye galiba. Yanılmışım,çekingenlermiş. Birileri var mı diye etrafı kolaçan ediyorlar. Şimdi tekrar birleştiler.*O kadar uzun süre görüşmeyince simasını unutuyorsunuz. “Kilo mu aldın sen lan?”, “Epey bir zayıflamışsın olum ha, ama karakter olarak”, “Saçlar da iyice beyazlamış ha!” Son halini hiç bilemeyeceğim. Ama sesi kulaklarımda hala.*İkinci birayı doldurdum bardağa, bi de sigara yanına..*Genel olarak duygusuz biri olduğum, olaylara tepki vermediğim söylenir. Sanırım haklılar. Hayat şartları ve yaşananlar, ruh halinizle davranışlarınızı şekillendiriyor. En azından ben öyle düşünüyorum. Tepki veremedim, üzüldüm. Ama üzülmek nedir yahu? Midemden boğazıma kadar gelen, ama bir türlü dışarı çıkmayı beceremeyen o garip his mi? Ağlamak, “ağlamadın mı lan?” O duyguyu hiç bilmiyorum, yıllardır ağlamadım. Hatta en son ne zamandı onu bile hatırlamıyorum. Bunun iyi bir şey mi, kötü bir şey mi olduğundan bile emin değilim..*Yine ayrıldı dudakları.. Ama bu sefer siyah bir sokak köpeği yüzünden. Kalktılar. Kız korkuyor köpekten. Köpek kuyruğunu sallıyor. Bir süre beklediler köpek gitsin diye, baktılar ki gitmiyor, onlar gitti. Şimdi köpek onların öpüştüğü yere yayıldı..*Yarın telefon gelecek. “Öğle namazını müteakkip…” Gitmek istemiyorum. “İş görüşmesi için şehir dışında de, bişey de işte…” Konuşmak, göz göze gelmek istemediğim bir sürü kişi olacak orada. Sıkıldım, bunaldım. Hiç kimseyi görmek istemiyorum. Kimseyle görüşmek istemiyorum..*Köpekte gitti. Ben de gitsem keşke…*Hayat çok garip. Ve çok saçma…Not: Sanırım bu gece kafayı bulmam lazım. Bahanem hazır…