Okula yeni başlayanlar, Anne! Baba! diye parmak kaldırırlar söz almak için. Bazen amca, bazen teyze derler… Bu arada ötekiler aralarında kıkırdaşırlar… Ben hemen müdahale ederdim. Gülerdim onlarla birlikte… Öğretmen annedir, babadır, amcadır, teyzedir derdim… Beni babanız gibi sevdiğiniz için ağzınızdan öyle çıkıyor. Ben bliyorum… Ben de sizleri çocuklarım gibi görüyorum. Oğlum, kızım dediğimde bana gülüyor musunuz? Başkalarına ben de sizleri, çocuklarım diye söylüyorum… Sizleri seviyorum derdim… Tabii zamanla öğretmen olduğumun farkına varırlardı, farkına vardırırdım.Okulda her öğrencinin bir ruhsal dosyası olurdu. (şimdi nasıl bilmiyorum) Öğrenci ve aile ile ilgili birçok bilgiler yer alırdı bu dosyada. Öğrenci her yönüyle bu dosya sayesinde tanınırdı. Bu dosya, öğrenim yaşamı boyunca devam eder, yeni bilgilerle zenginleşirdi. Örneğin bu dosyada kardeş sayısı, tek çocuk mu? Aile durumu, anne baba öz üvey vb. bilgiler bulunurdu. Bazı sorunlarda bu bilgilerden yararlanarak, durumu çözmek kolay olurdu.

İkinci sınıftayız… Hala bana baba demekten kendini alamayan bir kızım var. Dersin ortasında, Baba! diyerek parmak kaldırdı… Hep beraber gülüştük şakalaştık. Size bir şey söyleyeceğim ama kulağına dedi. Sınıfın içinde gizli olmaz ki kızım diye uyardım. Özür dileyip, sonra derim dedi… Sınıfın boş bir zamanında gelip kulağıma öğretmenim benim kardeşim olacak, çok seviniyorum dedi… Onunla beraber bende sevindim… Çak! Deyip ellerimizi vurduk… Çok da heyecanlıydı…Sık sık gelir bana rüyasını anlatırdı… Rüyasında hep kardeşi olduğunu görürdü… Dün annesiyle doktora gitmişler… Tek çocuktu. Yanağımdan öptü ve koşarak bahçeye çıktı…