İstanbul’ a yeni taşınmıştık, tanımıyordum hiç kimseyi. 8. sınıfa kayıt yaptırdım okula başlayacağım. nekadar yabancı geldi bana istanbul. tanımıyorum kimseyi, bilmiyordum. benim köyüme hiç benzemiyordu… İnsanlar yabancı anlayışsız kaba, kimse kimseyi sevmiyordu. belkide ben böyle düşünüyordum, aslında onlarda kendilerince iyi ve mutluydu sadece ben yabancıydım ben uzakdım herkese. okulun ilk günlerinde çok zorlandım. kızlar selam bile vermiyorlar erkekler yeni fıstık diye hitab ediyorlardı. oysa benim köyümde ismim söylenirdi herkes merhaba demesini bilirdi. bir an dedimki kendi kendime Allahım ben nereye düştüm. öylesine şaşkındım ki…
o sene hiç arkadaşım olmadı. koskoca bir yıl okul yolunda tek başıma yürüyerek geçti… tatilde zaten evden çıkmadım… sonra lise… orda durum biraz farklıydı. 8.sınıfdaki gibi değildi… ordakiler daha sıcak daha yakındı.. orda herkes arkadaş olmaya hazırdı.. fakat bu kez de ben uzak kaldım.. gidip yanlarına tek kelime etmedim.. en baştan korkmuştum çünkü.. istanbuldan daha ilk gün nefret etmiştim ben… her an aklımda geri dönmek varken sevemedim ne liseyi nede lisedekileri… ama ne yalan söyleyim hepsi melek gibilerdi.. beni de sevmişlerdi aslında… ama ordada bir adım vardı.. öğretmenlerim umutsuz vaka derdi arkadaşlarım dilsiz der… alınmazdım hiç üstüme. çünkü onlar bilmiyorlardı beni.. bilmeyeceklerdide… bazen bakıyordum hep arkadaşlarıyla mutluydular.. gülüyorlar eğleniyorlar sınavlara beraber çalışıyorlardı.. ben, ben hep tek başıma çalışır hatta bazen çalışmadan girerdim sınavlara.. anlamadığım bir şey vardı. nedense hiç kimse karışmazdı bana, herkese söylenen laflardan ben muaf tutulurdum… şikayetçi değildim çünkü bende istemiyordum huhattab kalabalığını…. ben sadece dinlerdim… zaten istanbula gelmeden öncede pek arkadaşım yoktu… hatta hiç yoktu. yine tek başımaydım ama bu kadar zorlanmıyordum. ne bileyim işte başkaydı orası.. Ben hiç bilmedim arkadaş kavramını. tanımadım öğrenmedim.. olmadı arkadaşım… bir tek lise 2 ye geçtiğimde yeni bir kız gelmişti bizim sınıfa bilmiyorum o biraz samimi gelmişti bana, lise 3 tam tanıdım onu. arkadaşım diyordum artık ona, onunlada pek konuşmuyordum pek bişey anlatmıyordum, ama sınıfta biz arkadaştık öyle biliyorlardı.. o arkadaşım van dan gelmişti.. oda istanbulda yeniydi.. ama benim kadar yabancılık çekmemiş gibiydi. lise son sınıfta iyice kaynaştık onunla. artık benle ilgili pek çok şeyi biliyor.. tam olarak hiç tanımadı beni, tanımayacakda. bende öyle, bende onu pek bilmem, ne bileyim arkadaşlık yanyana yürüyüp beraber ders çalışmakmı.. yani ben öyle biliyorum. lise bitti, karne günü hiç üzülmedim. sağıma soluma baktım millet ağlıyor üzülüyor, ne bileyim hüzün var herkesde… sebebi arkadaşlarından ayrılıyorlarmış.. ben neden üzülmüyordum acaba,, benim arkadaşım yoktu sanırım. o kız arkadaşım da üzülmedi pek çünkü onunla liseden sonrada görüşecektik ve görüşüyoruz hala.. o şimdi istanbulda bense tokatta üniversite okuyorum, aslında beraber girmiştik üniersite sınavına ama olmadı o devam etmedi. yoluna nokta koydu.. bense yıllar önce bıraktığım memleketime tekrar geldim ve kaldığım yerden, burdan devam ediyorum, yine arkadaşım yok, arada o arkadaşımla konuşuyorum facebookdan. bazende telefondan. en son bi hafta önce konuşmuştuk. şimdi düşünüyorumda arkadaşlık madem bukadar basit o halde neden bukadar ballı sözler kullanıyorlar… arkadaş dediğin iki laf edip bi kaç yıl sonra yada ne bileyim günün sonunda yolunuzu ayırdığınız kişimi.. arkadaş dediğin gününden bir kaç saat çalan kişimi…Arkadaş dediğin acaba seni meşgul eden kişimi… Sanırım hiç öğrenemeyeceğim… nereye gidersem gideyim nerde olursam olayım arkadaşım olmayacak… bu zamana kadar gelmişse böyle aynen gider herhalde… ama yinede arkadaşı olması iyi insanın.. benim olmadı belkide bu yüzden böyleyim… olsun. arkadaşı olanlar arkadaşıyla mutlu olsun… 🙂
yorumlar
Lisedeyken tüm sınıfla arkadaştım ama hiç biriyle gerçek manada arkadaş olamadım.
zaten gerçek arkadaş okulda seçilmiyor…
iyi bir dost olmassak eğer iyi bir dost, arkadaş bulamayız.. sanırım ben iyi bir arkadaş değilim bu durumda?
Sevgili CALI KUSU yazını okudum, yaşadıklarından örnekler vererek arkadaşlık konusuyla ilgili bir yazı yazdığın için teşekkürler.Küçük yerlerin insanları daha samimi daha saf oluyor gerçekten.İstanbul çok kozmopolit bir şehir.Her türlü insan var.Ben ilkokul birinci sınıfı Balıkesir’de okumuştum.Çok başarılıydım ve bir sürü arkadaşım vardı.Anneannem ile birlikteydim.Sonra İstanbul’a annemlerin yanına geldiğimde gittiğim ilkokulda aynı şoku bende yaşamıştım.Kurtların,canavarların arasına düştüğümü düşünmüştüm.Küçük canavarlar.Bunlar büyüyünce nasıl olurlar diye aklımdan geçirmeden edememiştim.Büyüdüğümde de aynı kişileri kastetmiyorum ama düşüncemin doğru olduğunu gördüm.Dışarıdan gelip bir grubun içerisine girmek çok zor.Bende lider karakterliyimdir.İstenmeyenleri tolayıp onlardan bir grup kurmuştum hemen.Ve arkadaşlık sadece birlikte yürüyüp ders çalışmak değildir.Onlar sadece sınıf arkadaşı yada iş arkadaşı ourlar.Arkadaşlık, güvenmeyi,duygusal paylaşımları gerektirir.Yaşdıklarınız paylaştıklarınız arttıkça onları daha çok seversiniz.Onlar da sizi.Bu yakınlık, güven ve sevgi içerisinde uzun süre devam ettiğinde onlar sizin dostlarınız olurlar.Örneğin iş yerindeki arkadaşlarıyla insanın özel konularını paylaşması pek mantıklı değil.İnsan kazıkları yedikçe yada tecrübe edindikçe diyelim, prensip sahibi oluyor.Ben örneğin iş arkadaşıma verdiğim özel bir bilgiyi bir süre sonra onun yanında genel müdür yardımcımızdan duymuştum.Hoş değil.Arkadaşlıkta da dostlukta da sevgi,saygı ve güven çok önemli.Güvenmediğim insanlarla samimi konuşmalar yapamam ki,onların sohbetinden zevk almam.Sürekli kendimi korumaya,kollamaya çalışarak ne kadar samimi konuşabilir ve arkadaşlık yapabilirim ki.Birde sadece sizin samimiyetiniz,güvenilirliğiniz,dürüstlüğünüz,sevginiz,nezaketiniz yeterli olmuyur.Karşınızda bunu anlayacak insanlar olması lazım.Karşınızdakilerin insan olması lazım öncelikle.Hoş bazen hayvanlarla daha huzur dolu,sevgi dolu arkadaşlıklar kurulabiliyor.
Chat Noir 1, çok haklısınız…