Nedir bu A B C Cızzıg ? Bu gün iş çıkışı şehrin en işlek çarsısından geçerken yine bir A B C Cızzg gördüm. Karşısında birileri varmışçasına bağırıyor, ağza alınmayacak küfürler ediyordu.• Ben tükkana bi milyar verdim aldım, sen ne yaptın ulannn bi milyarlık tükkanı yediyüz elli bine indirdin.Adamın yanındaki kadınlara ne oluyor, deli mi ne siz emi söylüyor edasıyla bir bakış fırlattım. Biz bu adamı tanımıyoruz yoldan geçen bir deli galiba bakışı cevabını alınca üzülüp yıllarca geriye gittim. Annem her köyün bir delisi olur demişti. Ben kazada büyüdüm(15 yaşıma kadar)demek ki bizim kazada yirmiye yakın A B C Cızzıg olmalıydı. Mahallemizde yoktu ama bir üst ve alt mahallelerde iki tane vardı. Bayan olan 25 yaşlarında ayaklarını yere sürümekten terliğinin bir kısmı kopmuş(yoksa terliği kopuk olduğu için mi ayağını sürüyordu?)gülerek gezer ve ilkokul çocuklarına takılır onlarda kız hatçe dersimiz ne diye sorarlardı.Hatçe de adam yerine konup soru sorulmasının mutluluğu ile A B C Cızzıg derdi. Hatçe onbeş günde bir kaybolur, akrabaları yollara düşerdi. Hatçeyi birileri götürürdü addalara. Götürülürken kamyonun veya arabanın camından addaya gidiyom diye el sallamazsa veya bir mahalleli görmezse hatçeyi addaya götürürlerdi. Mahalleli gördüğünde kamyonun arkasına arabayla takılırlar adamları taşla sopayla döverler, hatçeyi evine teslim ederlerdi.Aşağı mahalledeki A B C cızzığın adı akdenizdi. Gerçekten ismi bu muydu yoksa oda takılmış bir isimiydi bilemiyorum. Yüzü saç ve sakallarından görünmez, elinde uzun bir sopa, yaz kış aynı yırtık pantolon ve ayakkabı. Hep düşünürdü, bazen sesli, çoğunlukla da sessiz. Elindeki sopadan korktuğumuz için yanına yaklaşamazdık ve sesli düşüncelerini duyamazdık. Yıllar önce Almanya da ünlü bir iş adamıymış. Kendisi gibi yüksek tahsilli ve zengin bir alman kızıyla evlenmiş.İki tane çocuğu olmuş bir kız bir erkek. Onlarda annesi gibi sarışın mavi gözlü harika çocuklarmış. Hikâyenin bu kısmına kadar tamam tüm mahalleli bunu biliyor, ama ya sonra. Akdeniz tek başına çıkagelmiş perişan bir vaziyette. Tek söylediği söz sınır dışı ettiler, ailemi göndermediler, gidip onları alacağım. Orada ne gibi bir olaya karışıp sınır dışı edildiği hep sır olarak kalmıştı. Sır olarak kalmasının nedeni de gidip onları alacağım kelimesinden başka hiçbir Kelime konuşmamasıydı. Yıllar geçti bizim Akdeniz yaşlandı ama ağzında hep aynı cümle, gidip onları alacağım.
Bu bahsedilen kişiler ayrı ailelerde ayrı mahallede yaşayanlardı. Birde başka mahallede ana kız vardı. ikiside aynı şekilde hastaydı. Aşırı şekilde pis ve kirli gezerlerdi. Ben bunların isimlerine anne A B C Cızzıg ve yavrusu A B C Cızzıg desem de annenin adı zabber di kızına da zabberin yavrusu(16 yaşında)derlerdi. Zabberin yavrusunu da bazı amcalar addaya götürmeye çalışırlardı ama zabber sırtında kirli yırtık pardesü elinde sopasıyla yavru zebberin peşinde gezer onu korurdu.Bir gün mahalleye anne zabberin ölüm haberi geldi. Öldürülmüş ve çöplüğe atılmıştı. On beş yasındaki yavru zabber korumasız kaldı. Daha sonra duyduğunuza göre yavru zabberi de amcalar sık sık addalara götürüyormuş. Ama akdenizi hiçbir teyze addaya götürmüyordu.
yorumlar
Bu hikayelere küçükken bilhassa kendim şahit olmama rağmen bu yazıyı yazarken de okurken de kendimi tutmama rağmen hünğür hünğür ağladım.
insanı insanlığından utandıracak kişiler.. diyecek laf bulamıyorum sadece üzüldüğümle kalıyorum.. akli dengesi yerinde olmayanlara bu tür bi zulmü yapanlar gözümün önünde öldürülseler gam yemem …
işin en acı tarafı da anne zabberin öldürülme sebebinin yavru zabberi korumasız bırakıp ona ulaşmak olduğunu öğrenmekti.
aklıma geldi zaten…
gerçekten çok güzel bir yazı tebrik ediyorum. zabber’lere çok üzüldüm gerçekten, insan söyleyecek söz bulamıyor. akdeniz’in durumu da bi ayrı, insanoğlu ya ..HİKAYE vaaaa hikaye vaaaaa derdi bizim Musti mahallede, annesi gece masal ve hikaye anlatmamış, şimdi onu anarak söylüyorum ama başka bir anlamda kullanıyorum akdeniz’e HİKAYEEEE vaaaaaaa-r, hikaye vaaaaaaaa-r..yolları açık olsun
Anlatırım hep; Eskişehir tren garında bir kadın vardı, tahminen 70’lerinde… Takriben her gün gara sabahtan gelir, ve akşama kadar otururdu. Öyle salaş falan da değil, makyajlı, şapkasını takmış, özenli.İşin aslını öğrenince kahrolmuştum. Vakti zamanında sevgilisini/nişanlısını (yanlış olmasın) uğurlamış o gardan. Adam döneceğini söylemiş. Haliyle de dönmemiş… Ben 2 senesini gözlerimle gördüm. Çok fena oluyorum ben böyle şeyler duyunca, görünce…
şimdiki yozlaşmış aşkları sevğileri görünce nerede o eski aşklar sevğiler diyorum.Belkide adam dönememiştir ,ne bileyim, başına bir şey gelmiştir.ölmüştür ,hapise girmiştir.Böyle seven ,sadık bir hanımefendinin terkedilmesını kabul edemedim işte senaryoyu böyle bitirip kendimi rahatlattım.
iç acıtıcı ama güzel bir yazı, efsaneleşen öyküler gibi:)
@haberhaberhaber, nedense adamın dönmemiş olması, dönememiş olmasından daha akla yatkın geliyor, bekleyen böyle sadık bir kadın olunca… Çok mu umutsuzca bir yaklaşım? Ama sen öyle rahatladıysan iyi tabii. Keşke dediğin gibi olsa.