Öylece yatıyordu . Gözleri açık ve sabit , kıpırdamadan , ağzından değişik renkte bir sıvı akarak çöp tenekesinin yanında öylece yatıyordu ,,,Belli ki kimse dikkat etmemişti ya da gördükleri halde sessizce yürüyüp gitmişlerdi ya da ölmüş nasıl olsa denilip yüz buruşturulmuştu kafalar ters tarafa çevrilip . Yanına eğildim bacağını hareket ettiriyordu ara sıra . Öyle güzeldi ki beyaz gri kırçıllı tüyleri , hiç kapatmadığı iri yeşil gözleri vardı ileriye sabit bakan ,,,Herkes gibi ya da hiçkimse gibi .iktir olup gidemedim ,
kenarda bir kutu gördüm onun içine koydum ,altıyoldaki 24 saat açık veterinere doğru yola çıktım . Taksici 20 milyonu bozamıycanı , zaten kısa mesafe olduğunu anlattı anlattı anlattı cevap vermedim veremezdim çünkü tek kelime çıkamadı boğazımdan , sonunda bermuda üçgeni çantamda 1 milyon buldum indim . veterinere girdim . Bi süre anlamsızca bakıştık asistan mı doktor mu bi türlü karar veremediğim genç adamla , sonra elimdeki kutuyu ona doğru uzattım , aldı . Ne oldu dedi ahh sesim çıkmadı bi daha denedim yine başarısız . Düğümlenmiş boğazım , bu durumlarda hep yaptığım şeyi yapmaya karar verdim ‘gülerek konuşmak ‘ olmadı . Beklenen oldu ama ; sinirlerim boşaldı zırlamaya başladım . Adam kısık sesle
-ağlamayın bakalım ne olmuş dedi , içeri yürüdük o hiç sevmediğim buz gibi çelik masaya yatırdı bizimkini ; bu arada ben iyice koyverdiğim gözyaşlarımla nerde ve nasıl bulduğumu anlatıyordum kediyi ,,,
Sanırım üç aydır ağlamıyordum ve birikmiş bütün yaşlar fırsat bu fırsat kendini dışarı atıyordu , sanki dışarda bi halta yarıycaklar .
-Ölmüş dedi
-Nasıl olur hareket ediyor bacağı dedim
-Beyni ve kalbi durmuş dedi
-Bacak dedim
-Şu an sadece istem dışı kas hareketi meydana geliyor dedi
-Neden böyle olmuş dedim
-Gençlik hastalığı dedi
-Anlamadım dedim
-Bir tür enfeksiyon dedi
-Bişey demedim
ilaçlı bişey uzattı bununla ellerinizi iyice yıkayın dedi
peki dedim yandaki banyoda ellerimi yıkarken ölümün ne biçim bişey olduğunu düşündüm , niye kuralları bizim koymadığımız boktan bir oyunun içinde olduğumuzu düşündüm , bulduğumda zaten ölü olan kedinin takside yanımda durup kutu içindeki kendi ölü bedenine baktığını düşündüm , kendi ölümümü düşündüm , sevdiklerimin benden önce ölebileceklerini buna nasıl katlanacağımı düşündüm
Geri döndüğümde kediyi gazete kağıtlarına sarılmış ve çift poşetle düğümlenmiş buldum
Yüzüme ne yapayım bunu der gibi baktı , elimi uzattım ben gömerim onu diyerek aldım ,,,
yorumlar
Mutlu olmaktan korkar mı insan ? Her an bir sey olacakmis hissiyle yasamak. Ben 17 yasindaki kardesimi kaybettim . Önceliklerim cok degisti artik bir kedinin olmesi beni o kadar etkilemiyor. .iktir et diyen insanlara da anlayisla bakmak gerekibilir , bulundugu kosullar elverdigi surece insan yardimsever olabiliyor.
gençlik hastalığı
:(( çok üzgünüm. Başın sağolsun.
bugün ölümle ilgili burda okuduğum 2.şey bu..
“Mutlu olmaktan korkar mı insan ? Her an bir sey olacakmis hissiyle yasamak.” = bende de var bu, ne kadar güldüysem sanki o kadar ağlıcam diye.. mutluyken sürekli sonunu düşünme.. ama buna da alışıyosun ölüme alıştığın gibi.. ve seni o kadar da rahatsız etmiyo eskisi kadar, sonrada azalarak azalarak…
runawaybride..; beni anlayan daha doğrusu benimle aynı duyguları paylaşan birisiyle sonunda karşılaşmak güzel..
1.5ay önce 9senedir benimle yaşayan muhabbet kuşum öldü..
sabah sapasağlam bıraktığım -ki her sabah bi dialoğumuz olurdu- minik’im.. eve geldiğimde şaşılacak şekilde sakin ve halsizdi..
animalia yı sevmem yakınlarımın bi parçaları hep orda ölmüştür.. ama o halde aynen boğazına düğümlenen kelimelerle taksiye yer tarif edemedim.. zaten etsem de muhtemelen o kafayla öteki veterineri hatırlayamayacak.. dön dolaş zaman kaybı; o perşembe günü artık bıktığım ulus trafiğinde..
kilosu normalmiş, şu şu ilacı alırsa e bi de (hani şu vitamin ve mineral katkılısından) cicibebe yedirirsem bikaç gün içinde toparlanırmış..
parmağımla su içirmeye çalıştım, cicibebe’Sini ezdim rahat yesin diye.. hayır; tezatlığa bakarmısınız; benim hiperaktif kuşum benim yatağımda yatıyor; kuş; yatak(?!?)…
hani kötü olduğunuzda sadece paylaşmak için bile olsa, sadece siz içinizi dökmek isteseniz karşı taraf pek dinlemese de olur dediğiniz olur ya; o anda herkesin metroya binesi, sinema, bar, özel derse giresi gelmişti!
en acısı da eğer varsa allaha daha çok acı çekmemesi için almasını istemek.. ve kendini hazırlamaya çalışmak..
gömerdim canım ben onu, küçücük bişey zaten, minik bi çukurcuk açtığın toprakla kapıyosun zaten..
*gecenin 2 si babamı uyandırdım kaskatı bedenini alsın diye, değil gömmek; dokunamadığım hatta bakamadığım kaskatı bedenini..
kuş..kedi..köpek..insan..
seviyosan eğer hepsinde kötü oluyosun işte.. ölüm..
öyle içten yazmışsın ki okurken sanki seyrettim olanları. Evet, milyonlarca yıldır, milyarlarca canlının, trilyonlarca kez tekrarlanmış ölüm öyküsü bu. Niçin’i, nezaman’ı yok, sadece herşey “O” istediği için oluyor. Sana verilen rolü okuyup okuyup anlamasan da yapacağın tek şey oynamak ve çıkıp gitmek..
Dün ben de tesadüfen eski bir video kaset buldum, tek rakamlı bir yaşın gününü kutluyorduk. Hepsi aileden topu topu 9 kişiydik. Şimdi ikisi yok, biri nerede ne yapar bilmiyorum. Hem hani hep filmlerde böyle anılar hatırlandıkça, filmler seyredildikçe herkes hep mutludur ya, nedense herkesin gözlerinde hüzün var gibiydi, herkesin gözlerinde yaşayamadıkları, yaşayamayacakları vardı. Bunlar daha iyi günler, o kasetteki herkesin birer birer yokolacağını düşünmek de çok korkutuyor. Gidenleri de o kadar özlemişim ki… Hayat sadece hatırladıklarımız sanki.
“sevdiklerimin benden önce ölebileceklerini buna nasıl katlanacağımı düşündüm”
ben katlanamıyacağım