bildirgec.org

5

buddhala | 30 June 2008 11:22

Sana başlamamalıydım, beni hep uyardım. Bu darbe vücudun hangi tarafına indirilse aynı sonucu doğuracaktı; pişmanlık, şefkati ile…
Masamda saç dibinden koparıp getirdiği yağ tohumuyla bir saç teli vardı. Yanında öldürüldükçe öldürmeye devam eden bir sigara vardı, atalarının intikamını son derece sistemli alıyordu. Tabağın kucağında kedi-fare filmlerinde kameralara yakalanan birkaç dilim peynir ve yakında parfüm şişelerine ilham olmasını beklediğim ince belli bir çay bardağı, önüne geçemeyeceğimiz kadın vurgusu. Normal bir erkeğin hayatından saat başı alınacak istatistiklerde, bu elemanlardan en az birine rastlamak mümkündü. Bu size düzeni çağrıştırabilir, aslında monotonluk da olabilir. Bana ise pornoyu ve kaosu çağrıştırıyordu. Bu söylediklerim göreceliydi ve değil düzene sokulması; sıraya bile koysanız bir gün hallederim diye, elinizde patlardı. Elinde gözlemleriyle, masum bir şekilde babasına sunum yapan çocuklar artık gözünü elindeki telefona dikmiş cevap bekliyordu. Sorum burda başlıyordu işte, babalar çocuklarına hep cevap verdi ama çözüm üretmedi. Her cevap çözüm değildi… geçiştirmek, hastalığı bir sonraki rejime bırakan ilaçlar vermek ne yazık ki damarlarımızda dolaşan asil kana bulaşmıştı.

Benim bileklerime de bildiklerim kadar bulaşmıştı ve onu akıtıyordum şimdi. Beni eğitenlerin bakış açıları, rejime dayalı olarak değişti hep ve bu, okul değiştirmekten beterdi. Bazen şehit olmayı arzuluyordum, bazen büyük bir ülke olmayı, bazen mevcut sistemi tamamen değiştirmeyi ve bazen özgürlüğü kıyafetlerimde arıyordum. Kız arkadaşımdan bazen başı kapalı diye ayrılıyorduk, bazen gözü kapalı bazen de ağzı kapalı diye… hep ayrılıyorduk arkadaşlarımdan ve okuduklarımdan da ayrılıyordum, sorgulamak kaos ortamı için birebirdi ve hangi tarafta yer alsanız sizi öldürecek biri muhakkak vardı. Artık sokak isimlerini öldürülen yazarlar belirliyordu, ülke kendi yetiştirdiklerini birbirine öldürten bir senaryoyla kurguluydu ve oyuncular rollerini mükemmel yerine getiriyordu. İktidar sahipleri de şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid ediyordu zaten, tarihin bir cilvesi… bazen isim vermek güçleşiyordu, isim koymak seni diskalifiye edebilirdi. Televizyondaki kanallar hayata bakış açını belirleyecek şıklar gibi yerleştirilmişti, bazıları duaları cebine melodi olarak yüklemende sana yol gösteriyordu, bazıları rengine, diline, kıyafetine… insan günah işlemeyi özlüyor ve günah işlerse bu saydığım partilerden birine mensup olacağını biliyordu, günah işleme şekline göre partiler kuruluyordu belki?

Boğaz’ ı izlemek ve dalgalanan bayraklar bana birşey hissettirmiyordu artık. Belki bu ülkeye ait değildim ama eminim aydan dünyaya baksam yine birşey hissetmezdim, yani bu dünyaya da ait değildim. Bileklerimi paylaştırmak kadar bildiklerimi biriyle paylaşmak arzum da kalmadı. Hem birşey bildiğimden de emin değildim. Ufak yolculuklar, uçuşlar beni bir yere götürmüyordu, kimseyi de bulmuyordum gittiğim yerde. Gittiğim yerden geri döndüğümde hediye getirdiğim kimse yoktu, televizyonlarda boşuna reklam yapılıyordu. Müzik dinlerken bile, birinin beni müziğin sesini kısar mısın diye uyarmasından korkuyordum artık. Tek özgürlüğüm oydu, o da tereddütler içersinde.

mavi
mavi

Alarm çalmaya başlamıştı birden. Yağmurun sesiyle, alarm saatinden önce uyanıp kahvaltı yapmıştım bile. Alarmı susturup, yatakta uyuyan meleği uyandırmaya gittim. O melekti çünkü hiçbir yere ait değildi. Onun yanından biraz ayrılsam bunlar geliyordu hemen aklıma, nöbet geçiriyordum diğer bir deyişle. Ben ona aittim, bir tek onu izlemek heyecanlandırıyordu beni. Çıplak ya da ıslak her neyse diğer bütün hallerini uyurken saçının yüzüne düşmüş haline değişirdim. Dünyada gördüklerimi saymadım bile, onların hepsi karikatürlerde dalga geçilmeyi bekleyecek cinstendi.Yatağında kendi güzelliğinden rahatsız olmuşçasına dönüp homurdandı. Ardından kuş sesleri tabiatı uyandırmaya başladı. Kuşlar uyandıktan sonra anlatacak onca şeyi nerden buluyordu? Rüyalarının anlamını birbirlerine soruyorlardı belki ya da bilmiyorum işte, hep aklımı karıştırmıştır bu durum.Gözünü iki güneş arasında kalmış kara bir yıldız gibi açıp bana baktı. Eliyle gel işareti yaptı ve sigaradan dolayı azarladıktan sonra kokularımızı, kollarımızı, burunlarımızı, vücudumuzun her atan damarını eş zamanlı olarak ayarladık. Sabahı uyandırdık ve birbirimize anlatacağımız çok şey vardı. Kuşlar gibi…

yorumlar

Dejavuu88 | 30 June 2008 12:33

ve hangi tarafta yer alsanız sizi öldürecek biri muhakkak vardı

Harika bir anlatım..

linet | 30 June 2008 16:26

Buddhala yazılarını çok seviyorum, betimlemeler, yazı dili o kadar güzel ki, bunu neden ben düşünemedim dememe sebep oluyorsun..

nevdalist | 30 June 2008 16:47

büyüyorsun buddhala. artık gittiğin bar, gezdiğin sokak sana keyi,f vermemeye başlamışsa, bu kimin kavgası diye soruyorsun ve hep dediğim sol memenin altındaki cevahir daha çok sızlıyorsa; büyüyorsun.sonra aileyle barışmaya başlıyorsun. aşık olduğun kişiyi daha çok sevmeye. ben de belki bir gün aile olurum diyorsun. ama eğer bir taraftan sorguluyorsan üzücü olan hiçbir şey olamıyorsun. sadece sızı daha da büyüyor.

linet | 30 June 2008 16:51

Ruh büyümesi demişti bir arkadaşım nevdalist, doğumgünümde bir mesajında, artık ağrılar ruhunda başlamış olmalı diye devam etmişti. Büyürken nasıl bacaklarımız, kollarımız ağrırdı çocukken, işte şimdi de olgunlaşan ruhumuzun sızıları bunlar…

pillibebekkuyuda | 30 June 2008 23:55

” Bazen şehit olmayı arzuluyordum, bazen büyük bir ülke olmayı, bazen mevcut sistemi tamamen değiştirmeyi ve bazen özgürlüğü kıyafetlerimde arıyordum.”Nasıl ifadelerdir bunlar..Yazının adı sabah ya , bir duruluk var..Buddhala, lütfen daha sık yazar mısın..

Dejavuu88 | 12 August 2008 00:51

Aptal ama mutlu olmak, güzel olurdu belki. Büyüdükçe biliyor, öğrendikçe bileniyoruz. ..

Yorum yapabilmek için giriş yapmış olmalısınız.

5

aftermath | 26 December 2004 23:40

“5 ay aradan sonra 5. yaşına girmesine 5 gün kala açtık” şeklinde bir cümle yazdım bildirgec.org açıldı yazısında. eskiden birtakım hesaplamalarla uğurlu rakamımı hesaplamıştım ve 5 çıkmıştı. inanmıyordum. her ipucu 3’ü gösteriyor du çünkü..

Yorum yapabilmek için giriş yapmış olmalısınız.