bildirgec.org

Doğdurma.

pinkfloyd | 20 March 2004 19:33

Dün, ayıptır söylemesi doğum günümdü benim. Ancak dün benim yine sınavım vardı ve malumunuz, Cuma idi dün. Dolayısıyla kutlamalar adına bir şey yapamadım. Uyudum zaten akşam erkenden.

Bugünse güne, Nightmare on Elm Street III’ü izleyerek başladım. Sonrasında pazartesi günü doğum günü olan, ama bu akşam beraber kutlama yapacağımız arkadaşıma hediye aldım. Akşam vereceğim artık hediyesini. Diyeceğim şudur ki, bu akşam İzmir – Bornova’da Ooze’de iki grup sahne alacak: Repertuar Köpekleri ve Punch. Girişin 5 milyon olacağını sanıyorum. Doğum Günü bahanesiyle gideceğimiz, halbuki eminim orada kutlama adına bir şey yapılmayacak olan geceye, İzmir’de var olan tüm hafif kullanıcılarını bekliyorum. Yakama kırmızı gül takmayacağım ama. Benim için değil de gelin eğlenin, havalar çok ısınmadan rahat rahat eğlenin. Hayır, iki üç hafta önce yine gitmiştim de bomboştu, oradan biliyorum hiç eğlenceli olmuyor boş olunca.

Çerçeve (Bölüm 2 -¦- Haber)

pinkfloyd | 20 March 2004 16:26

  • 1. Bölüm ¦-¦ Kaçış
  • 2. Bölüm:
  • “Efendim?” dedi, uykulu bir sesle konuşan Semih. Henüz uyuyalı üç saat olmuştu. Gece, raporunu tamamlamak zorunda olduğu için sabaha karşı ancak uyuyabilmişti. Ama raporunu, haftalardır tamamlamak için çırpındığı, ama bir türlü tamamlayamadığı raporunu tamamlamanın verdiği huzurla yatmıştı yatağına. Gözünü kapatır kapatmaz da uyuduğunu sanmıştı. “Semih, abi uyuyor muydun ya?” dedi, sabırsızlanan Ahmet. O da aynı Semih gibi, telefonla aranarak başlamıştı güne. Arayan kişinin Ahmet’e söylediklerini aktarmak için aramıştı Ahmet, Semih’i. “Kimsi.. Ha Ahmet sen misin?” “Abi hemen kalkıp bize gelmek zorundasın. Aslında sana telefonda söylemek isterdim ama söyleyeceklerimi duyduğunda yalnız olmanı istemiyorum”. “Kötü bir şey mi oldu?” dedi ve telaşlanarak doğruldu yatağından Semih. “Pek iyi sayılmaz aslında. Demek istediğim..” “Yoksa Tülin’e mi bir şey oldu?” “Yok hayır, Tülin’le ilgili bir şey yok.” “Ya şapşallık etmeyi kesip söylesene ne olduğunu.” “Abi..?” “Ne?” “Ethem…” Semih telefonu elinden fırlatıp ardına bile bakmadan Ahmet’in evine gitmek üzere evinden çıktı.

    Derin Meseleler… Felsefe Meseleleri… Büyük Adam Mevzuları…

    jamsession | 20 March 2004 13:42

    Biryerlerden duyduk, geldik üye olduk, ettik netekim buraya. Güzel, hoş da, daha bismillahirrahmanirrahiyme deyip iki tane blog yolladık, üstelik düzgün bir Türkçe ve iyi olduğuna inandığımız bir üslup ile ilk heves yazdık, yazmaz olaydık. Daha klavyenin pikseli kurumadan yedik fırçanın genel müdürünü, kırdık kıçımızı, kuyruğunu kısmış it gibi oturduk.

    Bunları niçün mü yazıyorum efenim. Bakınız aradan geçmiş sekiz on gün. Hiç gıkımız çıkmış mı? Çıkmamış. E bi çıkarttırın yahu. Efenim, yaşımız olmuş elli beş küsür, emekli evkaf memuruyuz, biraz hörmet efenim hörmet! Sonra demezler mi adama, filanca bankanın müdürü Tahir bey’in kayınpederi Ebubekir Bey internet ortamlarında karizmayı yarmış yardırmış diye?

    samimiyetsiz günlük

    777 | 20 March 2004 02:20

    Bir düşünceyi yazarken, bir başkası veya başkaları tarafından okunacağını düşünerek şekillendirme(bunu göz önüne alarak, bu parantezin içindeki gibi; bir başkasının algı mekanizmalarına yönelik olarak yaratılan kavram dizgelerinin yanlış biçimlenmesinin önüne geçmek için yazılmış olan bu kötü cümleyi içeren, bu gereksiz parantezin içindeki gibi) ihtiyacı hissettiren rahatsız edici ve utanç verici bir kaygı nasıl bu kadar belirleyici ve dominant hale gelir? Neden bu kadar yaygın, bu kadar etkin ve bu kadar iğdiş edicidir? Bu yazı, bu sorunun cevabını bu yazıda veremeyeceğini, bu 9 cümlelik yazının sonuna dek anlayamayacaktır.(Bu yazının şimdiden kaç cümlelik olacağının belirtilmesi, yazının kronolojik bir biçimde oluşturulmadığının göstergesidir veya değildir. Bu tür gereksiz biçimsel belirteçlerin bu yazının amacıyla bir bağlantısı yoktur.)