Yapacak birşeyim olmadığına karar verdim. Hava yağmurlu ve sabah, güneşli havaya aldanıp son anda almaktan vaz geçilen şemsiye geldi aklıma. Şemsiyeyi alsaydım hava açardı belki. Son sınavdan çıkmış, rahat rahat kara kara düşüneceğim bir bank aradım. Yağmur umrumda değildi. İnsanlar bana deli mi diye bakabilirdi ya da ilgi çekmeye çalışıyor deyip, umarsızca yanımdan geçebilirdi. Merak ediyorum, eğer bir amip olsaydım yine aynı ruh haline sahip olur muydum? Köşeye sinip diğer amipleri incelemeye başlar mıydım?Değişik yaşam formları, değişik insan yaşamları, değişen insan yaşamları, değişen insanlar ve değişen ben. Lineer bağımsız ben. Normal şartlar altındaki (NŞA) baskılar. Matematik’ i seviyorum, bu yüzden. Tek sevdiğim ve uğraşınca emeğime, gösterdiğim ilgiye cevap veren Matematik kaldı. İçindeki bilinmeyenler yüzünden, korkutucu gelen birkaç diferansiyel problemi. Ameliyat masasında kurtarılmayı bekleyen bir kız gibi. Neşter gibi sıkı tuttuğunuz kalem. Kızın göğüsleri düzensiz inip kalkmaya başlıyor ve gittikçe daha yavaş nefes alıyor sanki. Hemen müdaheleye başlamalısınız. Problemde birkaç kapalı fonksiyon var ama. Sırayla açıyorsunuz kalemle. Kızın asık ve yorgun yüzüne renk gelir, çözdükçe soruyu. Kızın asık yüzüne baktığınızda; korkutucu gelen soru, birkaç operasyon sayesinde sıcakkanlı, neşeli bir hatuna dönüyor. İşte problemleri böyle çözüyorum ben. Kızlar yanağıma 25 puanlık öpücüğü kondurup gidiyorlar tabi.Matematikle kafayı kırmadım, merak etmeyin. Pi filmindeki gibi matkapla kafamı delecek değilim. Matematik’ te harika notlar alan bir öğrenci de değilim. Dedim ya, yapacak birşeyim olmadığına karar verdim. Yaptıklarım fayda getirmedi, yapacaklarım da tümevarımla faydasız olacak. Kayda değer birşeyler yapmam için kayıtdışı şeyler yapmam gerekiyor. Mesela parasız eğitim diye meydanlara çıkıp bağrıyoruz ama ;şahsım adıma konuşuyorum, aynı akşam para kazanmak için paralı özel ders veriyoruz. İşte, koca bir ünlem işareti. Bu bir çelişkidir. Ve en başta ortaya attığın sav çürümüş demektir. İdeal bir dünyada ideallere yer yok belki. Bana da yer yok!”Burada yüzmek tehlikeli ve yasaktır!” diyen uyarının altında yüzen ya da “Sigara içmek öldürür!” diyen paketleri parayla tüketen hayat dolu insanların yaşadığı bir dünyada yaşıyoruz. Peki, küresel ısınmadan veryansın edip, daha az ampul yakalım çözümü üretmek niye? Hmm, ampul dedim aklıma neler geldi neler? Edison, Akp, Abd… Bu kadar geniş anlamlı bir dünyada yaşıyoruz.Yağmur hızını azalttı aslında. Toprağın kokusu ne yazık ki arabaların egzoz dumanları ve gökgürültüleri de, korna sesleri tarafından katledildi. Sorun bende. Bu gerzek hayat felsefelerimi, otobüs durağında yapmaya kalkışırsam; işin demi dediğimiz şey, çamura döner tabi ki.Bugüne tüm zamanların yalnızlık ödülünü vermeyi layık gördüm. Son zamanlarda ablamı dert yanmak için her aradığımda, bana kendi sorunlarını anlatmaya başlıyordu. Bencilliğinden değil, onun da kendi sorunlarını anlatacağı birkaç kişiden biri benim. Eskiden ben de ona benimkileri anlatabiliyordum, artık o da gittiğine göre, yalnızlık ödülünü bugüne verebilirdim. En can yakıcı olan, etrafımda onca insan olmasına rağmen yukarda bahsettiğim amip gibi davranmam. Amiplerin günahını almayım, hoş canlılar. Mastürbasyon dertleri yok, doğum kontrol yöntemlerinden muaflar. Eşeysiz üreyen bir canlıydı sanırım. Evet, evet haksızlık ettim onlara. Amipler, köşeye sinip benim gibi hemcinslerinin tahlilini yapan canlılar değil. Amipler; bizler gibi, birkaç yıllık yaşamlarını ve diğer zincir yaşamları bok ederken, gelecek kuşakları ve zincirin sonundaki çaresiz mevcut kuşakları düşünerekten yardım konserleri düzenleyen, hayır duası almak için canlı yayına çıkan bir canlı değil. Amipler ikiye bölünüp crossing-over markasından mahrum masum bir canlı.Tamam, konuya dönelim. O zaman ben bencil olabilirim. (Yaşasın, ben bencilim.) Belki ablam değil, ben bencildim. İnsanlar değil, ben bir çelişkiydim. Bunu olmayana ergi yöntemiyle ispatlayamayız. O yüzden kalkıyorum artık. Gidiyorum, yağmur da dindi zaten. Elimde doktorun tedavi amaçlı verdiği haplar var, yemek yiyip almam lazım bir an önce. Ya da ay sonuna kadar biriktirip, hepsini toptan alsam mı? Arkadaşlarım da öyle yapmıştı. Harbi; arkadaşlarım, onlar nerde?Büfenin yanından geçerken kavrulmuş ciğer kokusu geldi burnuma. Eminim, onların burnuna da yalnızlıktan kavrulan benim kokum gelmiştir. Hemen, ciğerci gibi bağırmaya başladım içimden, “Kavrulmuş yalnızlığım sıcak sıcak, gel abisi, gel nazlısı, gel canciğeri, koklamakla olmaz, tadına bakacaksın!”Kalabalık bir dünya. Başı yere bakan ve içinden bağra bağra konuşan, sessiz bir tomar insan. Kadın, çocuk, faşist, işsiz, boyacı, uykulu, ayakkabı düşkünü, hayvansever, alkolik, sürekli bir yeri kaşınan, halka açılmayı düşünen, abone olduğu gazete veya dergiye olan aboneliğini iptal etmeyi düşünen ve mayın döşeyip akabinde olanları kameraya çeken bir yığın insan. Rahat rahat kara kara düşünüyordum. Sonuna doğru geliyoruz, merak etmeyin. Bunları birine anlatmak isterdim. Biri dediğim, bu saydığım bir tomar insandan biri olabilirdi. Ama olmadı işte. O akşam eve gidip, tüm gece otomatik pilottaymış gibi ev işlerini yaparken, bunları düşünmeye devam ettim. Kimseyi arayıp konuşmadım bu konuları. Bir daha kimseyle konuşmadım bu konuları. Kimseye derdimi anlatacak birşey yazmadım. Konu başka yerlere gelecekti belki ya da yanlış anlayacaktı biri diğerini. Herkes bana uzak geliyor işte. Onlar bana uzak geliyordu. Üç nokta kadar uzak. Üç noktayı, bir virgüle değiştirmeyi o kadar çok isterdim ki…