Nihayet hanım patronunu karşılamak için inmişti, “bu sessizlik iyiye alamet değil” diye geçirdi içinden. Öyle ki ağaçlarda bir tane bile serçe ses vermiyordu.Parkta oturan ihtiyar dikkatini çekti, güvenlik görevlisine ihtiyarı sordu,

-Ara sıra gelir, hepimize dua eder biz de ona ikramda bulunuruz, bir müddette parkta oturur gider. Zararsızdır. Dedi güvenlik görevlisiBu sırada gelir Halim bey. Sekreterine misafirin kim olduğunu sorar, Nihayet hanım,-Aynı dönem mezun olmuşsunuz. İş için gelmiş, adı Berrin.-Berrin mi?-Evet,“Nereden çıktı şimdi bu?Başka yer bulamamış bana mı gelmiş?” diye düşünerek misafirin yanına, bekleme odasına geçti. Berrin, aynı zamanda Halim beyin akrabasıydı. Farklı üniversitelerde aynı bölümü aynı zamanda okumuşlardı.Başarılı bir öğrenciliği vardı ama eşinin ölümünden beri görüşmedikleri için şuan ne halde olduğunu bilmiyordu Halim bey.-Hoş geldin.Sevgili kuzenim Berrin. Diyerek elini uzattı.-Teşekkür ederim, görüşmeyeli hayli zaman oldu, çok değişmemişsin.Dedi Berrin ve birlikte Halim beyin odasına geçtiler.-Sende de pek bir değişiklik göremedim.Eee nasılsın?-İyi. Görüyorum ki sen gayet iyisin.-Nasip. Allah çalışana veriyor. Bende dürüstlüğü elden bırakmadım,işimi yaptım O’da verdi.-Senin gibi olmak isterdim.-Biliyorsun, seni uyarmıştım. O insanların tekin kimseler olmadığını söylemiştim.Halen devam ediyor musun?-Bırak şimdi onları. Ben senden yardım istemeye geldim.-Hayırdır. Gerçi hayırla pek işiniz olmaz sizin ama,-Ya, beni dinle! Benim onlarla bir alakam kalmadı,-Sen zamanında beni dinledin mi ki ben seni dinleyeyim, üstelik senin yüzünden Nejla’yı kaybettim,ne söyleyeceksen söyle…