bildirgec.org

teacher07

12 yıl önce üye olmuş, 126 yazı yazmış. 2082 yorum yazmış.

ANI YAŞAMAK

teacher07 | 14 May 2008 12:04

Olumsuz duygu, düşünce ve davranışlarımızın kaynağı geçmiştedir. İçinde yaşadığımız toplum ve kültürün bize öğrettikleri, koşullanmamıza yol açar. Toplumsal kişiliğimiz, zaman içinde yaşadığımız psikolojik zamanı tam yaşamaktan alıkoyar. Ya geçmişte ya da gelecekte yaşamaya zorlar bizi. Bugünü yaşamayı isteriz. Ancak; koşullanmalar bunu başarmamızı engeller.
Şu anı yaşamayı, bazı meditasyon ve gevşeme teknikleri ile öğrenebiliriz.1-) Merkez Deneyimi:
Kendimizi serbest bırakma egzersizi ve merkezimizi hissetme egzersizi ile deneyimi gerçekleştirebiliriz. Rahatça oturun dört-beş kez derin nefes alıp verin. Nefesinizi sayabilirsiniz. Aldığınız havayı hissedin. Kaburgalarınızı, midenizi, diyaframınızı hissedin. Nefesinizi normal duruma getirin. Dikkatinizi başınızdan ayaklarınıza kadar dolaştırın. Yorumlamadan, dikkatinizi hissettiklerinize yöneltin. Sükûnet mi? Kaygı mı? Başka ne? Hissettiğiniz duygunun karşıtını hissetmeye çalışın.Bu dikkat ve hissetmeleri birkaç kez yineleyebilirsiniz. Size zor gelebilir ama uygulayın. Kendinizi serbest bırakın, kendinizi olduğunuz gibi hissetmek nasıl bir duygu onu hissedin.Merkez sözcüğünü ve kavramını düşünün. Merkezinizi hissedin, farkına varın. Merkezinizin enerjisini ve hareketini izleyin. Başınızdan ayağınıza bu enerjiyi hissedin. Enerjiyi en fazla nerenizde hissediyorsunuz? Bunu istediğiniz kadar sürdürün. Gözlerinizi yavaşça açın. Serbest bırakma ve merkeze yoğunlaşmayı sabah akşam yemeklerden önce yapmanız uygun olur.

ÇİÇEK DERELİM, ANNEMİZE VERELİM

teacher07 | 11 May 2008 11:25

Bütün annelerin; başta HAFİF ORG annelerinin olmak üzere anneler gününü kutluyorum. İsteyen birer çiçekle (yada çiçeksiz de olsa) anneler gününükutlayabilme sayfası açmak istedim. Dilekleriniizi yazabileceğinizi umuyorum. sevgiler…

NÜ, HEYKEL VE REKLAMLARDA KADIN

teacher07 | 09 May 2008 16:43

Genel anlamda sanatta çıplak insan figürünün kullanıldığı ürünler için bir tanımlımdır “Nü”. Çıplak sözcüğünün insanı tanımlamasına rağmen, çıplak kadın figürleri için kullanılagelmektedir. Çıplak, birçok uygarlıkta, dinsel törenlerde, büyü şölenlerinde önemli koşul sayılmıştır. Bereket simgesi olarak kullanılmıştır. Arkoik dönemde ölüm simgesi, Ortaçağda saflık ve temizliğin simgesi, Rönesans’ta insan ve doğa ilişkisinin simgesi sayıldı. 19. Yy.da Goya’nın metresi ve Maneti’n Sokak kadınını betimlemesiyle idealleşme eğilimi sona ermiştir. Daha sonraki yıllarda duygusallık ön plana çıkmıştır. Çıplaklığın gerçekçi kimliğe dönüşmesi Courbet, Degas, Renoir’in tablolarıyla oluşmuştur. Son yüzyılda çıplak tarih boyunca üstlendiği simgesel tanımlamalardan kurtulmuş görünmüştür. Türkiye’de çıplak, gerek minyatür geleneği içinde, gerekse resimde batılılaşma süreci içinde ele alınmıştır. Canlı modellerden çıplak çalışan; 1914 kuşağı ressamlarımızdan Ruhi Erel, İbrahim Çallı, Namık İsmail gösterilir. Bu dönemdeki duygusal yaklaşım, daha sonra Kübist ve soyut eğilime dönüşmüştür.

İnan, Aslan, Gezmiş…

teacher07 | 07 May 2008 14:29

Utanmadı; demokrasi havarisi geçinenler. El kaldırdılar, güller dalından kırılsın diye… 6 Mayıs 1972, üç fidan yok edildi. Tabii 12 Eylül 1980’de de bir orman yok edildi… İnanıyorum, yeniden yeşeriyor, yeşerecek daha gür , daha büyük orman. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan bereket ektiler toprağa, binlerce isimsizlerle beraber…

Yakalandılar Sivas Gemerek’te verilmiş fermanDalgalandı kabardı deniz, göklere kükredi aslanDarağacındaki ipi kravat gibi taktı boynuna inanNe kaçtılar, ne de korktular vatan için darağacında üç fidanSuçları;İşçileri desteklemek… Öğrenci haklarını savunmak… Devletin bakanını protesto etmek… ABD elçisini protesto etmek… Üniversitenin polise teslim edilip kapatılmasına karşı çıkmak… Banka soymak… 6. Filoyu protesto etmek…

DEĞİRMENDE GÖMME

teacher07 | 05 May 2008 19:11

Güneş dağların başını yeni yalıyordu. Oğlunu başucuna geldi Döne Ana… Oğlum Hasan! dedi usulca. Kıyamadı uykusuna yavrucağın. Alçak sesle yeniden, Yavrum Hasan! dedi. Geç kalmamalıydı değirmene… Sular azdı bu mevsimde. Su değirmeni ağır çalıştığından, değirmen önünde sıra olurdu. Geç kalırsa, akşama kadar beklemek de vardı… Bıraksa uyusa yalnız kalacak yaşta değildi ki Hasan… Konu komşu herkesin de işi vardı. Kimse bakamazdı. Ablaları tarlada babaya yardım edeceklerdi. Harman da vardı daha…

Harman, tarladan getirilen ekinler, uygun düz bir harman yerinde serilir. Üzerinde, hayvanların çektiği düvenle ezilir. Ekin sapları saman haline gelir. Başaklar ezilir taneler dökülür. Samanla karışık harman bir öbek yığılır, çeç yapılır. Rüzgarda savrularak samandan ayrılır. Günümüzde modern makinalar harman yapmayı kaldırmıştır artık.

SEVGİYİ GÖSTEREBİLMEK

teacher07 | 29 April 2008 13:11

Evrensel bir duygudur sevgi… Müzik gibi, resim gibi, renk ve koku gibi evrensel ve sihirli bir duygu… Sevginin karışmadığı insan ilişkileri çıkar ilişkilerinden öte gidemez. Sevgi bir şeye, bir kimseye yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten bir duygudur.

SAPLANTILI DÜŞÜNCELER-ZORUNTULAR

teacher07 | 27 April 2008 04:45

Sol yandan kalkmak uğursuzluk getirir… Salı günü işe başlamak uğursuzluk getirir… On üç uğursuz bir sayıdır… Gece tırnak kesmek uğursuzluktur… Aradan kara kedi geçmesi uğursuzluktur… Merdiven altından geçmek uğursuzluktur… Uzanmış yatan kişinin üstünden atlamak yanlıştır, boyu kısalır… Bu gibi; duyduğumuz , bazılarımızın da inandığı nice düşünceler saplantılı düşüncelerdir.

Bazı kişiler, yatmadan önce belli hareketler yaparlar.Elini belli yerlere sürerler.Terliklerini yada başka eşyalarını belli yerlere koyarlar. Belli sözler mırıldanırlar. Kimi kişi kapıyı kilitler, elektrik düğmesini kapatır, ocağı kapatır, ya yatar, ya da dışarı çıkar. Sonra bütün bu işleri yaptımmı diye kuşku duyar. Bu işleri defalarca yineler. Bazı kişiler ellerinin kirlendiğini düşünerek, saçma olduğunu bile bile defalarca yıkar. Bazı kişiler kapı tokmağı tutmazlar, el sıkmazlar. Bu gibi davranışlar da zoruntulu davranışlardır.

ELEŞTİRİ-YERGİ-SÖVGÜ

teacher07 | 22 April 2008 12:15

Toplum olarak eleştiriye hiç gelemiyoruz.Hele öz eleştiri hiç yok… Yanlışı görmeden; yanlışı yaşamadan ; doğruyu bulmak, doğruyu yaşamak mümkün mü acaba? Ya da en azından ortak paydalar bulamaz mıyız eleştiri konusunda?Karşıt düşünceleri savunanlar birbirlerine katlanmak durumunda değil midir? Tartışmayı bir kavga haline dönüştürmek, katlanamamaktır. Güç ve kötü durumlara katlanamamak kavgayı getirir.Eleştiri; övgü ve yergi içerir. Hoşa giden durum, söz veye yazı övülür, doğruluğu gösterirlir.
Yergi, beğenilmeyen düşünce , söz ve yazı ya da bir durum nedenleriyle ortaya koyabilme olmalıdır.Eleştiri, tartışma, övgü ve yergi; seviyeli ve uygun şekil ve ortamlarda olursa bir yere götürür. Yoksa sonuç kavga, kötülük ve sövgüye varır.Hafif üyesi olarak, büyük üzüntü içindeyim. Yazı yorumlarında yakışıksız sözler Hafif’e yakışmıyor. Bir öz eleştiri olarak kabul edin yazımı. Hele hele sövgüler ve kabadayılanmalar … Hiç yakışmıyor. Sevgi ve saygı ne zaman gerekecek…Merak ediyorum… Niyet ne acaba?

STRES

teacher07 | 17 April 2008 17:12

Heyecanlı mısınız… İşe fazla odaklanır mısınız… Her şeyin mükemmel olmasını mı istersiniz… Aceleci misiniz… Sık öfkelenir misiniz… Saldırgan mısınız… Hızlı ve coşkulu konuşur, karşınızdakinin sözünü keser misiniz… Cümle aralarında derin derin nefes alır mısınız…Yürüyecek yerde koşar mısınız.. Birkaç işe birden girişir misiniz… Sürekli zamandan şikayetçi misiniz… Sabırsız mısınız… Yardıma gerek duyduğunuzda sormaktan kaçınır mısınız… Başkalarının hayranlığını kazanmak, size saygı duyulmasını ister misiniz… Başkalarını sürekli eleştirir misiniz… Sıklıkla gergin misiniz… Kendinizi geçinilmesi zor bir kişi olarak tanımlar mısınız… Dinlenmeye ayırdığınız zamanda, boş oturduğunuz zamanda suçluluk duyar mısınız… Kendinize çok sorumluluk yükler misiniz…

Sayılanların çoğunluğu sizde varsa, siz streslisiniz.

ANTALYA VE İKİ EFSANE

teacher07 | 14 April 2008 10:27

Sizlere, Antalya ve çevresinin tarihi ve folklorü üzerine yıllarca araştırma yapmış olan yazar Hüseyin Çimrin’in Antalya Tarihi ve Turistik Rehberi adlı esrinden tanıtmak istiyorum. Hüseyin Çimrin, Antalya bölgesinin ve Türkiye’nin Almanya’dan diplomalı ilk profesyonel turist rehberidir. Türkçe ve Almanca birçok kitabı bulunmaktadır. Antalyanın tarihi zenginliklerini, çevresinive gezilip görülecek yerleri anlatan bir kitap.

Kitaptan ilk efsane Belkıs Efsanesi: Aspendos kentinin kralının dünyalar güzeli bir kızı vardır.Birçok ünlü ve önemli kişiler kral kızıyla evlenmek ister. Krala yapılan başvurular sonucu, bir yarışma düzenler. Kent için en güzel ve yararlı bir eser yapana kızını verecektir. Hekes kendi becerisine göre birer eser yapar. Kral bunları inceler. Hala yıkıntıları bulunan su kemerini bir mimar yapmıştır. Kral hayran kalır. Yarışmaya sonradan katılanlardan birinin eseri tiyatroya gelir. Her yanı gezer inceler. Sahneye en uzak noktada “Kral kızı benim olmalıdır, kral kızı benim olmalıdır” diye bir ses duyar. Ses fısıltı halinde sahnede kendi kendine konuşan, esrin sahibi genç mimardan gelmaktedir. Kral düşünmeden kızı gence verir.