bildirgec.org

ae31

11 yıl önce üye olmuş, 120 yazı yazmış. 17 yorum yazmış.

Gözleri mavi. Saçlar sarı.

ae31 | 15 April 2002 01:10

Beklediğin biri var mı. Cevap olumsuz. O zaman katıl bize.

Katıl.

Katıla katıla gülen sarı saçlıya bakıyorum. Bir an durup tüm bu mekanın gerisideyim. Gülme, karna giren kramplar bana hiçbir şey katmıyor. Ağızlardan dökülen sadece -Komik. O da kimi – nereye götürmüş, ey ahmak.

Söylediklerim sarı saçlının ilgisini çekiyor mu.

Önemli olan bu…

Peki benim bundan beklediğim kırıntı parçası ne kadar ucuz olacak. Ama olacaksa olsun. Devam devam. Artık ele geçirdiğim hükümeti yavaşça bırakıyorum. O kadar içlere girecek, inceleyecek değilim. Kazanmam gereken masada duruyor. Şeker parçalarını ıslak parmağı ile toplayanda O.

Onyedi Çok Uzak Değil

ae31 | 26 March 2002 22:06

Moskova günlerinden sonra… O yılların bana kazandırdığı uzun geceler artık geride kalmış, İstanbul un leşliğine ve sevimsizliğine alışır olmuştum. Bir gün, sokaklara tekrar geri dönmeye karar vererek Beyoğlu nun arkalarına daldım. Ara sokaklarda dolambaçlı yolarda ve nereye varacağını bilmediğim karanlıkta yanıma gri bir gölge yaklaştı. Adidas eşofmanlı, on yedi yaşlarında bol kotlu bir genç benimle aynı hizada yürümekteydi. Ona sevimsizce bakmış olmalıyım ki ilk önce çekinerek ama sonra içtiği o ucuz biradan güç alarak sordu. Eğlence. Eğlencenin boyutunun yaşıyla orantılı olup olmadığını sordum. Bana kirli ne uzun ne kısa saçları ile sırıtarak büyük eğlence dedi. Bu sokaklarda hiç birimizin kaybedecek bir şeyi yoktu. Zaman deseniz o da bizim gibilerde bol bol bulunurdu. Ona bana nasıl bir öneriyle karşımda dikileceğini sordum. Beni köşe başında durdurarak. Genç ve güzel bir kız diye geveledi. Yaşına aldanarak un ufak ettiğim on yediliğe bakarak kızın yanımda olmasını istedim. Bana yarım saat sonra buluşulmak üzere bir adres verdi. Aptal bir barda ufak insanlarla bira yudumluyorum. Moskova da ki alkol düzeyinin altında bir seyirle, soğuk ılık bir geceye, su katılmış bira hesabı çevreme uyum sağlıyorum. Hoş bir kızıl bana bakıp kadeh kaldırıyor. Avantajlarımı kafamda sıralayarak radikal kararlar veriyorum. Bir an durup bu mekanın gerisine gidiyorum. Burada gördüklerim beni pek fazla ileriye götürmese de orada beklemeyi sürdürüyorum. Yaklaşık 1 saat sonra gölgem masamda beliriyor. Elimle işaret ederek bir bira masaya yollamalarını söylüyorum. Ardından renkli çoraplı kısa etekli kızıl saçlı bir kız yanımıza yaklaşıyor. Gölge bana bakarak işte bu diyor. İşte bu. Yirmi bir yaşında ve hala çözemediğim bu arkadaşlığı, kız ile konuşarak başlatıyorum. Bana kesinlikle yalan olan hikayeler anlatıyor. Onu bu ortamdan uzaklaştırmak istiyorum. Gölge yanıma gelerek nereye gideceğimizi soruyor. Cebine biraz para koyarak keyfine bakmasını ve zararsız olduğumu ahmakça tekrarlıyorum. Gölge derin bir nefes alarak seçilmişten yana oyunu kullanıyor. Bizde orayı terk ediyoruz. Bu ucuz bar oyunlarından ve bir yere gelmez diyaloglardan sıkılarak eğlencenin boyutunu soruyorum. 21 bana bakıp bunu sanki ilk defa yapıyormuş gibi bakıyor. Bu sefer hayatında bile olamayacağı bir yerde ona yemek ısmarlayarak karnını doyuruyorum. Bana sevimsizce bakarak beni evine götürmeyecek misin diyor. Cevabım elbette hayır. Ev uzak bir diyardır benim için. Oraya ulaşmak, oranın havasını solumak için çok çalışmasının gerektiğini, bunun çok uzak bir ihtimal olduğunu sayıklıyorum. Burada durup durum değerlendirmesi yaparak, kartlarımı açıyorum. Elimde bir kızıl var. Olgun dudakları hoş bir suratı. Peki benim durduğum nokta neresi. Bu denizde hiçbir yere gideceğimi sanmıyorum. Bunun bir aldatmaca olduğunu düşünerek neler yaptığını bana iyi bir hikaye anlatmasını söylüyorum. Daha sonra uzun yürüyüşlere çıkarak benden bir bira parası dilenenlere sadece bir hikaye parası veriyorum. Uzattığım her para onların hayal dünyasını harekete geçiriyor bende geceyi kendime keyifli kılıyorum. İnsan neden hoşlanıp neden hoşlanmadığını bilmiyor burada. Ben bunu kendi adıma deneyerek buluyorum. Sarıysa sarı, kızılsa kızıl, genişse geniş. Denemeden –ki onlarda denemeden kendilerini çözümlemiyorlar. Nasıl ben sarışınlardan hoşlanırım bomboş bir kovayı andırıyorsa denemelerde o kabı doldurmaya yarayan ve bizleri yaşama bağlayan ufak oyun parçacıkları oluyor. Yirmi bire tekrar dönerek kendisini yarın görmek istediğimi söylüyorum. Gölge cadde boyu peşimizde ilerliyor. Bir ara onu da yanıma çağırıp oyunu bitirmesini yirmi biri evime götüreceğimi söylüyorum. Elbette kızıl saçlıda bunu duyunca irkiliyor. Ama sesini yükseltmeden bana katılıyor. Gölgenin iyi bir lisede okuduğunu öğrendikten sonra kendisinin telefonunu alarak onu kara duvarlı caddede gölgesi ile yalnız bırakıyoruz. Sonra kızıl bana kardeşini fısıldıyor. İyi çocuktur diyerek taksiye biniyor. Elbette yirmi biri kendi evime taşımıyordum.

cokuzakdegil

ae31 | 20 March 2002 12:48

“Karanlık günlerin keyfini çıkarın ey insanlar, aydınlık geldiğinde eski günleri özleyeceksiniz.”

ae31zine

kadın kolleksiyoncusu

ae31 | 14 March 2002 00:01

Moskova da kaldıgım süre içersinde boş vakitlerimi kadın resmi çekerek ve toplayarak geçiriyordum. Rus kızlarının uzun bacakları büyük elleri ve o donuk güzelligi bana eşsiz bir koleksiyon sunmuştu. Fotografları 5 10 dolar karşılıgında kendi yarattıgım mekanlarda çekiyordum. İlk önceleri bir bütün olarak aldıgım resim karelerini yavaş yavaş bu işte ustalaşmamla yanlızca gögüs ucu, sade bir ayak, tüylü bir kol ayrıntılarına girerek geliştirdim. Moskova da her tarafta istedigim ölçüde resim topladım. Bir akşam arkadaşım MR Kas beni arayarak görüşmek istedi. Bu adamı uzun zamandır tanıyordum. Görüşmesini kabul ederek bir restorantda buluştuk. Bana kendisinin bir partiye davetli oldugunu ve yanında benimde bulunmamı istedi. Önerisini seve seve kabul ettim. Gidicegimiz ev sahibi hakkında biraz bilgi isteyince tabagına yumuldu. O dedi bir kadın koleksiyoncusu. Bir an ilkilip konuşmanın devamını getiremedim. Büyük caddenin önünden geçerken güzel kızlar caddeleri süslemeyi başlamıştı bile. Evime vardıgımda tekrarladım kadın koleksiyoncusu.

yuvarlak hat

ae31 | 06 March 2002 10:19

Bak bu ilginç işte dedi. Gerçekten ilginç. Ben neyin sorumlu oldugunu çözmeye niyetlenmiştim sadece. Diğer kısımlarla ilgilenmiyordum. Bana dedi. Bir soru sor. Bu hiç duyulmamış olsun. Aklıma o an herkesin bildigi ve kimsenin ileriye götüremedigi gögüs ölçüsü geldi.

Bana sunulan hayvandı. Ben bir hayvan olarak yaşam sürecektim. Kafka bir böcek dedi. Bense hepsini kapsayan bir hayvan olacaktım.

Rüyaya dalmak için ellerimle ışıgı ittim. Müzik senin eserin. Benim olan zekam. Şimdi bir sessizlik. Evet aşagıda…

Başla…

Bundan sıkılmadım değil. Bir bira bir sigara uzatılan kelimeler ve gerçekten uzaklaşma. Benim aradıgım bu noktada anlaşılma kaygısı falan değildi. Tamamen bir göt istiyordum. O götü alabilirdim ve bunun gücü ile o yataktan kalkmıştım. Peki neydi bendeki bu göt merakı. Nereden çıkmıştı.

Sabahleyin isteksizce tuvalete giderken annem Ooo dedi göt oldun göt. Evet dedim. Tamam kaybettik. Bu kadar da üzerime gelmeyin.

Sifonu ne diye çekiyordum. Ne diye bu evden uzaklaşacaktım. Giyindim sanki bana bir faydası varmış gibi şık giyindim.

Ayna, köpegim bir olup konuşmaya başladı.

O dedi götle buluşacak o götle buluşacak.

Bu meseleyi fazla uzaga taşıyamazdım. Sokaktan güneşten en önemlisi gerçekten kaçamazdım. İlk fırsatta konuşmalıydım. Saat gibi buluşuldu.

İlk girişimleri geçiştirdim. Sonuca gelmek istiyordum. Bu burada kopmalıydı. Davetimi kırmadı kahverengi bir iç mekanda ordan oraya daldık.

Dedim gülüyor. Peki şimdi. Dedim ki. Benim ihtiyacım olan bir şey sende. Nasıl dedi demedi. Birasına sarılıp bu ciddi havadan hemen uzaklaşmak istedi. Sende dedim güzel bir şey var ve bunu benimle paylaşmanı istiyorum. Bu çocukça diyalogu daha ne kadar devam ettirebilirdim bilmiyorum ama kendimi elma şekeri ile kandırılmayı bekleyen bir bebeğe adamıştım. Tekrar güldü sanki ciddi olması gerektiginin sinyallerini veren beyin hücrelerine karşı çıkar gibi gülümsedi. Nası ne neden bahsediyorsun dedi. Bunu tek bir kelime ile açıklamama izin vermesini beni affetmesini söyledim. O an sanki tüm ışıklar sönmüş ağızımdan çıkacak göt kelimesini bekliyordu. Bir aydınlanma oldu etraf bana döndü o an vücudumdan uzaklaşıp masada kendimi gördüm. Mavi göt derken suratım agızımın çizdigi elipsi gördüm.

Kuru bir ne. Bunu sanki tüm oradaki insanlar söylemişti. NE! Evet dedim. Sadece bunu istiyorum senden.

Beni bunun için… cümlesini bitiremedi. Kalkmak için hareketlendi. Kolundan tutup o enfes tokatı patlatmalıydım. Ama kolunu tuttugumda hayvan diyerek o tokatı patlattı. Tekrarladı. Hayvan havada uçuştu süzülerek alnımın üzerine kondu.

Bundan sonra karanlıkta arkasından koşmaya ve o bilindik türk filmi rolüne yattım. Şaka yaptıgımı fazla tepki verdiğini falan zırvalayıp kalbini almaya çalıştım. Taraftarım neredeydi. Alkışları duyuyordum. Alçak oyunculugum ve o dayanılmaz isteklerim beni bir kere daha yere sermişti. Arkasına geçtim. Dedim. Bunları unutmalı. Senin için kolay olmalı dedi. Benim için ne zordu. Bunu düşündüm. Zor olan neydi. Kimindi.

Bu zoraki istegim asla bana eskisi gibi geri dönmedi. Bir uzaklık bir isteksizlik oldu. Kendi adıma ulaşamadıgım ve bu kolay lokmanın benden uzaklaşmasına alınmıştım. Eve dönerken beni yalnız bırakmadı. Hayallerimde yürüyüşümde gizlendi.

Eve vardıgımda kimse benimle ilgilenmedi. Hastasın sen dedi. Yere baktım köpek yine dayanamamış konuşuyordu. Banyo dedim. Tek yapmam gereken banyo.

Rahatlamıştım. Kahve biraz çikolata ve telefonu yanıma alarak numarayı çevirdim. Tüm bunlar bana hoş bir tat veriyordu. Ama bu başlangıç güzel olandı. Devamı her zaman ki gibi tek düze ve kısır olacaktı.

Bu bana tek bir şeyi hatırlattı. Güldüm. Adını andım.

devam niteliginde sallanma

ae31 | 06 March 2002 10:17

Yukarıdaki başlıktır…

Baktım saygı sevgi sözcükleri kabarmış. Hemen oradan uzaklaşmalı biranın devamını başka yerde görmeli diyerek ıslak halının üzerinden karanlık sigaranın artık duman oldugu bölgeye adım atıyorum. Kardeşlerimi görerek masaya yamulup insanları seyre dalıyorum. O iyi. Bu kötü. Şu uzun saçlı. Hangisi. Hepsi. Siktir. Peki. Devamı var mı. Bir bira daha. Karşımda top sakallı uzun saçlı bir gerzek oturuyor. Kim ulan bu. Yanında da erkege benzeyen, hiçte şirin gözükmeyen bir karı var. Herif kıza dolanıyor, adeta masada güreş ediyor. Bende biramı yudumlayarak bu çirkinligin bitmesini bekliyorum. Karı bir an tuvalete kalkıyor ki o an yazdıgım Kadın ve İşkenbe adlı yazı hüsrana uğruyor. Kalçanın genişligi yüzünden tüm bar ayaklanıp karıya yol veriyor. Şimdi tuvalette hayal etmek lazım bunu. Ahhhhhhhh off derker içinde terlemiş göt. Toparlanma… amam aman. Şu uzun saçlıya gözüm takılıyor. Bu ne lan der gibiyim. Herif kesinlikle iyi çalışmamış. Bu karının götü tekrar bir dalga yaratıyor. Bardakiler homurdanıyor ve göt yerini buluyor. Tekrar öpüşme. Çirkince. Herif sanki geceye bir anlam katacakmış gibi kızı sıkıştırıyor. O an ben nerelerde oldugumu ve bu ilişkinin çözümlemesini yapıyorum. Bir bira daha alır mıydınız….

peşinde oldugum G

ae31 | 06 March 2002 04:39

31 yaşıma daha bir sene varken NY nin alacalı sokaklarında köpürüyorum. İş saati bana yeni ve ulaşılması güç bacakları ortaya çıkarıyordu. Tüm kadınlar sanki anlaşmış gibi o nefis eteklerin altına beyaz lastik ayakkabı geçiriyor, Nerede topuk diyorum. Nerede. Sokagın köşesinde bir kadın. Böylesini Londra da saat 8:30 da babamla gördüm ben. O sabah babam erken kaldırmasaydı hayatımdaki kadın şimdi hayallerimde olmazdı. Sağlıklı bir kadeh kaldırmıştım o gece. Kadının önünden geçerken direge toslamış gibi bakakalmış, kadın hastalıklı suratıyla bana fuck off çekmişti. Ben o gece belki yatagımda bu kadınla debeleşecektim. Olsun diyerek tekrar NY. Köşedeki kadın çorapla haşır-neşir. Bende yanından tül gibi kayıyorum. Ben perde o korniş hesabı. Kim kime bağlı bilinmez. Bu belgesel niteliğindeki görüntüler kayarken, akşam bir binanın önündeyim şimdi. 1 dolar diyor, 4 jeton. 2 dolar, 8 jeton. Bu bana iki dakika kazandıracak. Bol aynalı, bol yapılı zenci vücutların ardından içeri. Sonra tertemiz hemde hiç beklemediğim kokularda cam mekana giriyorum. Tam ortada. Cam fanusun hemen yanında küçük odalar mevcut. Kara kuru bir herif yaka paça kabinlerden çıkıyor. Pantolonunu kapatana kadar iri kıyım bir zenci onu tepe taklak ediyor. Yaşlı ve beyaz sakallı biri paspas ve biraz talaş ile 2 metre karelik mekana giriyor. Solumda duran eliyle 31 yok. Buranın tertemiz kokusu o ufak herifin spermleri ile sanki kirleniyor. Parfümler sıkılıyor. Fanusun içinde 9 adet çıplak vücut beni gözlemekte. Bu aptal kabinlerin içine girme fırsatını kovalayan üniversite öğrencileri 5-10 doların peşinde gibi. Sarı saçlı olan -ki 4 adet var, elleri ile gögüslerini okşuyor. Diğerleride ona katılınca, arkamdan gelen herif kızıl saçlıyı işaret edip 4 numaralı kabine yollanıyor. 8 adet etin arasında benimle hiç ilgilenmeyen biraz tombul turuncu saçlı kıza işaret çakıyorum. Bana 7 dercesine isteksiz isteksiz beni gözlüyor. Kabin sağlıklı bir adam için düşünülmüş gibi hareket kabiliyeti ile sınırlı. Jetonları ellerim titreyerek atıyorum. Birden jetonların düşmesi ile paravan açılıyor. Gögüslerinde daha önce farketmediğim çengelleri görüyor, iyi diyorum. Kız sanki küfür eder gibi -ne diyor. Kuru bir NE. Bende ellerimle gögüslerine uzanıyorum. Paravandan kollarımın uzantısı ve o anki düşüncelerim beni ilkokul sıralarına götürüyor. Kıza 5 dolar vererek dans etmesini söylüyorum. Rock n Roll a küfür etmişim gibi bakıp iki üç kıvırtıyor. Dövmeleri hoş. Cinsel organından metal bir çengel. Bana mecburum der gibi. Kafamda bomboş hayallerle paravan kapanıyor. Kızı bir daha göremiyorum.