Bak bu ilginç işte dedi. Gerçekten ilginç. Ben neyin sorumlu oldugunu çözmeye niyetlenmiştim sadece. Diğer kısımlarla ilgilenmiyordum. Bana dedi. Bir soru sor. Bu hiç duyulmamış olsun. Aklıma o an herkesin bildigi ve kimsenin ileriye götüremedigi gögüs ölçüsü geldi.

Bana sunulan hayvandı. Ben bir hayvan olarak yaşam sürecektim. Kafka bir böcek dedi. Bense hepsini kapsayan bir hayvan olacaktım.

Rüyaya dalmak için ellerimle ışıgı ittim. Müzik senin eserin. Benim olan zekam. Şimdi bir sessizlik. Evet aşagıda…

Başla…

Bundan sıkılmadım değil. Bir bira bir sigara uzatılan kelimeler ve gerçekten uzaklaşma. Benim aradıgım bu noktada anlaşılma kaygısı falan değildi. Tamamen bir göt istiyordum. O götü alabilirdim ve bunun gücü ile o yataktan kalkmıştım. Peki neydi bendeki bu göt merakı. Nereden çıkmıştı.

Sabahleyin isteksizce tuvalete giderken annem Ooo dedi göt oldun göt. Evet dedim. Tamam kaybettik. Bu kadar da üzerime gelmeyin.

Sifonu ne diye çekiyordum. Ne diye bu evden uzaklaşacaktım. Giyindim sanki bana bir faydası varmış gibi şık giyindim.

Ayna, köpegim bir olup konuşmaya başladı.

O dedi götle buluşacak o götle buluşacak.

Bu meseleyi fazla uzaga taşıyamazdım. Sokaktan güneşten en önemlisi gerçekten kaçamazdım. İlk fırsatta konuşmalıydım. Saat gibi buluşuldu.

İlk girişimleri geçiştirdim. Sonuca gelmek istiyordum. Bu burada kopmalıydı. Davetimi kırmadı kahverengi bir iç mekanda ordan oraya daldık.

Dedim gülüyor. Peki şimdi. Dedim ki. Benim ihtiyacım olan bir şey sende. Nasıl dedi demedi. Birasına sarılıp bu ciddi havadan hemen uzaklaşmak istedi. Sende dedim güzel bir şey var ve bunu benimle paylaşmanı istiyorum. Bu çocukça diyalogu daha ne kadar devam ettirebilirdim bilmiyorum ama kendimi elma şekeri ile kandırılmayı bekleyen bir bebeğe adamıştım. Tekrar güldü sanki ciddi olması gerektiginin sinyallerini veren beyin hücrelerine karşı çıkar gibi gülümsedi. Nası ne neden bahsediyorsun dedi. Bunu tek bir kelime ile açıklamama izin vermesini beni affetmesini söyledim. O an sanki tüm ışıklar sönmüş ağızımdan çıkacak göt kelimesini bekliyordu. Bir aydınlanma oldu etraf bana döndü o an vücudumdan uzaklaşıp masada kendimi gördüm. Mavi göt derken suratım agızımın çizdigi elipsi gördüm.

Kuru bir ne. Bunu sanki tüm oradaki insanlar söylemişti. NE! Evet dedim. Sadece bunu istiyorum senden.

Beni bunun için… cümlesini bitiremedi. Kalkmak için hareketlendi. Kolundan tutup o enfes tokatı patlatmalıydım. Ama kolunu tuttugumda hayvan diyerek o tokatı patlattı. Tekrarladı. Hayvan havada uçuştu süzülerek alnımın üzerine kondu.

Bundan sonra karanlıkta arkasından koşmaya ve o bilindik türk filmi rolüne yattım. Şaka yaptıgımı fazla tepki verdiğini falan zırvalayıp kalbini almaya çalıştım. Taraftarım neredeydi. Alkışları duyuyordum. Alçak oyunculugum ve o dayanılmaz isteklerim beni bir kere daha yere sermişti. Arkasına geçtim. Dedim. Bunları unutmalı. Senin için kolay olmalı dedi. Benim için ne zordu. Bunu düşündüm. Zor olan neydi. Kimindi.

Bu zoraki istegim asla bana eskisi gibi geri dönmedi. Bir uzaklık bir isteksizlik oldu. Kendi adıma ulaşamadıgım ve bu kolay lokmanın benden uzaklaşmasına alınmıştım. Eve dönerken beni yalnız bırakmadı. Hayallerimde yürüyüşümde gizlendi.

Eve vardıgımda kimse benimle ilgilenmedi. Hastasın sen dedi. Yere baktım köpek yine dayanamamış konuşuyordu. Banyo dedim. Tek yapmam gereken banyo.

Rahatlamıştım. Kahve biraz çikolata ve telefonu yanıma alarak numarayı çevirdim. Tüm bunlar bana hoş bir tat veriyordu. Ama bu başlangıç güzel olandı. Devamı her zaman ki gibi tek düze ve kısır olacaktı.

Bu bana tek bir şeyi hatırlattı. Güldüm. Adını andım.

Nereye gidebilecegini gözlerimle görmek istemiştim. Telefonu çevirip kendimden diğerlerinden bahsettim. Bir bütünlük sağlayamıyordum. Her şey karıştıkça karıştı. Telefonu kapadıgımda yorgun ve acıkmıştım.

Aptalca bir durum yaratmıştım. Bunun sorumlusu bendim ve artık devamını getirmek istemiyordum. Bana sunulanla yetinmeliydim.

Ertesi gün asla olmamalıydı. Saat 24 de evden çıkarak ara sokakları takip ederek evinin yolunu tuttum. Bana kapıyı açmasını bunun gerekli oldugunu söyledim. İşte o zaman saçlarını açık görmüştüm. Bunu neden yaptıgımı komşulardan ve saatten bahsetti. Kanepeye geçip yanıma gelmesini söyledim.

Susmuştu. Herkes sustu. Kolumdaki saat bile bu komuta uymuş beklemede kaldı.

Bana uzatılan kadehi eline dokunmadan dikkatlice aldım. Aslında burada bir ikilem yaşıyordum. Bir an önce çekip gitmeliydim. Nerede oldugumu hatırlayarak orayı hemen terk ettim.

Evde telefon çaldı. Ben dedi benim. Kuru bir evet dedim uzun zaman olmadı mı. Evet dedi. Bir şarap kap ve gel. Bu hoş bir süprizdi. Tekelden dandik 2 şişe şarap kapıp yolu yarıladım. Bu sarışını ne kadardır tanıyordum. Bunu bilmeden eve daldım. Bol şaçlı bir kız ve onun erkek arkadaşı beni selamladı. Tanışma alçak bir muhabbetten sonra salona bir türlü geçemiyorduk. Mutfakta takılı kalmıştık. Herif bol saçlıyı kucagına alarak geceyi değerlendirdi.

Sarışın bana ilk defa beni dinleyen birisin dedi. Bunu anlamadan üzerime çıktı. Alçak herif salona gitsenize der gibi bakarak beni mutfaktan kovdu. Bilmedigim ve ışıkların yanmadıgı bu evde salonda üzerimde bir sarı vardı. Beni öpüyor bir şeyler söylüyordu. Buraya nasıl geldigim, tekeldeki herifle muhabbetim, kapı zili, ayakkabılarım gözümün önünden geçti.

İleriye baktım. Hava serinlemiş ve yanımdan bir polis arabası isteksizce geçiyordu.

Ben dedim.

Ne oldu şimdi. Diğerleri ve bu. Bunların bir devamı var mıydı. Yoksa burada bitmeli miydi. Bunun farkına varamadan tek bir kelime ile anahtarı çevirdim. Bu da gücün yanında uyku getirdi.

Sabah ilk işim duş almak oldu.

Bunu unutmuştum. Hatırladıgım iyi oldu. Bir gece yürürken sarıyı görmüş evlendigini söylemişti. Basit dedim. Ne kadar basit.

Basit bir son istiyordunuz.

Alın size basit bir son.