bildirgec.org

zor hakkında tüm yazılar

BEN BUNU HEP YAPIYORUM

sesiber | 06 December 2007 09:14

Ben bunu hep yapıyorum evet, sonra da yine aynı şeye kalbimin mi, midemin mi, beynimin mi ağrıdığını ayırt edemeden acıyor biryerlerim.
Farkında ola ola bu tuzağa düşüyorum. Çevremdeki seçmece 3-5 kişiye karşı en güzel yönümü dönüp, en cömert sevgimi verip sadece bu kişilerle sarmalanmış bir hayat istemek çok mu lüks? Çok mu imkansız? Herkesi sevmeden seviyormuş gibi görünmek, sayıyormuş gibi görünmek, onlara güleryüz-tatlısöz göstermek için gururumla onurumla yaptığım savaştan benden başka kimin haberi var, anlatsam kim anlar… Kim bilir o an çektiğim acıyı. Rahat olayım istiyorum, ne şartladın kendini buna takılma herkes gibi oyna, diyorum. Her lafı dinliyor bunu dinlemiyor dik başım. Acı çekiyorum acı. Açık sıyrık deri yarası gibi hava aldıkça yanan sinir edici bir acı. Uykumdan uyanıp ben neye üzülmüştüm diye düşündürüp uykumu kaçıran yüzsüz arsız bir acı… Ve hep kendimde suç, sorumluluk, keşkecilik aramaktan bıktım artık, biraz da beni üzenler, dilleriyle yaralayanlar düşünsün istiyorum. Ne istediğimi bile tam olarak bilemiyorum, daha doğrusu ne isteyeceğimi… dualarım bile boş. İstediğim öyle büyük öyle ulaşılmaz ki yüzüm tutmuyor. Para değil, pul değil, aşk değil, iş değil… değil işte. Kendime yapamadığım şeyi sitiyorum.
TÜM İNSANLARI DEĞİŞTİRMEK İSTİYORUM, kendimi değiştirebilmişim gibi.”Ben uyandım, siz de uyanın; beraber olmuyorsa ayrı ayrı mutlu olalım”, diye bağırmak istiyorum.

ACABA..

akoni | 05 December 2007 11:51

Az önce çok sevdiğim bir yazarın bir dergide yazmış olduğu birkaç yazısını okudum. Yazıların bir çoğu yaşamımızda karşılaştığımız, hissettiğimiz, paylaştığımız…vs şeyler üzerine ince ince dokunuşlardan ve yazarın hayata bakış açısından izlerdi.
Yazılarda yer alan konuların bir çoğunu yaşıyoruz ya da yaşayanlarla paylaşım içindeyiz. Yani kısacası bu yazıların bazılarında kendimi buldum (bende bu şekilde düşünüyorum) diyebilirim.
Peki acaba neden düşüncelerimizin parıltılarını başkalarının yazdıklarından buluyoruz ve neden düşüncelerimize tercüman olamıyoruz? Kim bilir?
Galiba bize kendimizi başkalarının anlatmasına o kadar çok alıştık ki, kendimizi kendimize anlatamaz ve hatta kendimizi başkalarının yazılarında arar olduk. Başkalarının beğendiği ve anlattığı gibi olup çıktık açıkçası.
Sanırım bu yazı bu nedenle kendime eleştirimdir. Takılıp kaldığım “acaba ne düşürler” deyip yapmak isteyip de yapamadıklarıma karşı bir duruştur. Bu nedenledir ki, aldım elime kağıt kalem yazmaya başladım.
Bu yazı düşüncelerimin derin ve sağlam ayak izlerinin başlangıcıdır. Bu ilk adım, ikinci adımı atmadan ilk adımın ne kadar güçlü olduğunu görmem zor.

Bir çift asalet…

| 19 October 2007 23:52

Hergün kapıda dikilip Allah rızası için, çocuklarının başı için vs. diyerek, artık yüreklerimize giden tüm damarların tıkanmasına neden olan vicdan istismarcılarından o kadar illallah etmiştim ki, gözlerinden mağdur olan, ensesinde topladığı, genç yaşında başı bembeyaz olmuş saçlarına ve diğer ayrıntılarına, ancak konuşmaya başladıktan sonra dikkat edebildim.”Çorap satıyorum.” dedi, elinde ve omuzunda taşıdığı kocaman çantalarını yere indirerek.”erkek ve bayan çoraplarım var, almak ister misiniz?” diye sordu kibarca.Ne kadar diye sordum”Çifti üç milyon.” dedi.Oturup biraz soluklanmasını söyledim ve hem kendime hem eşime bir kaç çift çorap seçtim, parasını verdim.Müşterilerimden bir tanesi, dedi; “Helal olsun, senin durumunda olan birçok kimse dilenirken, şu kör halinle sen de rahatlıkla dilenerek belki de fazlasını kazanabilecekken, kolayı değil zoru seçmiş, ekmeğini kazanıyorsun.” Kadın, hafif alınmış ama son derece net, gururlu ve kendinden emin bir ses tonuyla; “Zaten dilenmemek için, çalışmayı tercih ettim.”dedi.Yaşlı annesiyle birlikte yaşadığını ve evin geçimini bu şekilde rahatlıkla sağlayabildiğini anlattı.Teşekkür ederek, yeterince dinlendiğini söyledi ve o kocaman içleri çorap dolu ağır çantalarından birini, yardım teklifimizi zarifçe geri çevirerek, omuzuna, diğerini de eline aldıktan sonra; ağır ağır gözden kayboldu.O kadın öylesine güçlüydüki, hayatından çok daha fazlasını taşıyordu o çantalarda.

Ayakkabımı bugün nasıl bağlasam?

indengin | 10 October 2007 07:16

Nasıl Bağlamalı?
Nasıl Bağlamalı?

Eğer sizde ayakkabı bağlamak konusunda sorunluysanız bu siteye bir göz atın. Türlü şekillerde ayakkabı bağlamayı öğretiyor. Arasında basitlerde gayet zorlarda var. Bi bakın.

Cerrah..

pillibebekkuyuda | 18 September 2007 09:58

Sen uyurken izledim seni, bir ara gözlerini açıp parmaklarına baktın usulca..Bir cerrah ın en büyük korkusu ellerini kullanamayacak hale gelmesiydi sanırım..

-Elinden geleni yaptıktan sonra için rahat olsun, hastanın masada kalması senin suçun değildi ki.. gibi basit bir teselli..

-Benim işim yaz boz tahtası değil..Kaybolan bir insan hayatı.. İçmek ve ağlamak istiyorum ..gibi ağır bir karşılık.

-Yarın sabah ameliyatın var..

-Doğru ya, eve gidip uyumalıyım..Yüreğimde sıkışmış kalmış bu günü de geceme katarak…

ADINI SEN KOY

iLLERiN HANi | 06 September 2007 11:36

Gunlerdir bende bir hal, isim dusunuyorum yeni bir birey yeni bir insan icin… arastiriyorum ,tarastiriyorum velhasil hep bilindik isimler lakin benim aradigim daha original gercekten adinin tasidiginI vermeli diye dusunuyorum….
Yakinlarda dunyaya gelicek bebegimiz icin isim arama derdindeyim.. ne kadar arastima yapsamda klasik isimlerde hemfikir olamiyorum,, 3 haFta icnde cinsiyetini ogreneceegiz umarim .. kiz icin bulduklarim ; AZRA, ALAEYNA, LARA, MEHLIKA,MIHRACE…. erkek icin ; ALP CAN , ZAFER,
Daha fazla da fiklir im yok ..
Kara vermesi karisik biraz, akliniza gelen isimleri degerlendirmek bana yeni dogacak yeni bir birey sonsuza dek daim olacak… modern bir isim, ne olabilir???