bildirgec.org

zeka hakkında tüm yazılar

[B]RAINMAN: Kim Peek

vivian darkbloom | 28 December 2009 10:59

Bir kitabı bir saat içinde okuyup tamamını ezberliyor. Sol gözü, sol; sağ gözü, sağ sayfayı okuyor ve böylece ortalama sekiz saniyede iki sayfayı birden okumayı bitiriyor. Hafızasında yaklaşık 12000 (on iki bin) adet kitap var. Herhangi bir tarihin hangi güne denk geldiğini biliyor. Tüm bunlara rağmen IQ’su normalin oldukça altında.

Kim Peek (1951-2009)
Kim Peek (1951-2009)

Yağmur Adam filminin ilham kaynağı olan Kim Peek’i maalesef 19 Aralık 2009 tarihinde kaybettik. 1951 doğumlu Kim Peek fotografik ya da eidetik hafızası çok güçlü bir savant olduğu teşhisiyle yaşadı. Savantların bazı alanlarda normal bir insanın sahip olmadığı üstün yeteneklere sahipken, sosyal olarak belirgin diğer yetersizlikleri ve nörolojik anormallikleri olur. Dünyada 50-100 arası sayıda savant mevcut. Savant sendromu, görsel, işitsel ve benzeri bir alanda güçlü hafızası olan otistiklerde görülüyor. En belirgin ortak özellikleri çok kısıtlı bir alanda sınırsız denebilecek derinlikte bir hafızaya sahip olmaları ve beyinlerinin sol tarafının hasarlı olması. Ancak her savantın otistik her otistiğin de savant olmadığı konusunda da belirlenmiş kesin yargılar var.

zeka ve algılamanızı geliştirmek istemez misiniz?

biSGen | 25 November 2009 19:13

zeka ve algı geliştirici oyunlarla / etkinliklerle aranız nasıldır? Seviyorum diyorsanız bu siteyi ( http://www.lumosity.com ) de seveceksiniz.

Sitede beyin/zeka/algı gelişimi için 40 değişik bölüm var ve her bölüm 5 oyundan/etkinlikten oluşuyor. Site ingilizce ve bazı oyunlar/etkinlikler için üyelik şartı koşuyor. ki zaten üyelik de ücretsiz.
iyisi mi birkaç imaj yükleyeyim de ne demek istediğimi daha iyi anlatayım.

sitede bir puan sistemi var. Kendi günlük gelişiminizi / performansınızı gösteriyor anladığım kadarıyla.

ilgilenenlere “Zeka ve algılama geliştirilebilir mi?” sorusu hakkında Tübitak‘ın sitesindeki şu yazıyı da okumalarını tavsiye ederim.

Olağandışı Bir Müze “Sherlock Holmes”

yavuz ile | 31 October 2009 15:19

Londra’ya gitme şansı bulabilenlerin mutlaka uğradığı bir müze vardır. Aslında bana göre bir müzeden öte sadece bir sergi. Madame Taussod’un Mumya Heykeller Müzesi (sergisi).
Eğer sizde benim gibi turlarla gezmeyi sevmeyen, kendi kaybolup kendi başının çaresine bakmayı sevenlerdenseniz o zaman sizi çok daha ilgi çekici bir çok süprizle karşı karşıya bulacaksınızdır.
Baker Street merkez Londra’nın en bilindik caddelerinden birisi. Burayı ünlü kılan en önemli olgu ise sanırım Arthur Conan Doyle’un Sherlock Holmes öykülerinin değişmez adresi olması. Cadde boyunca ilerlediğinizde müzeyi bulma endişesine düşerseniz etrafınıza bakınıp eski tarz Scotland Yard üniforması giyen bir bir polis bulmanız yeterli. Müzeye girmek istediğinizde sze nazikçe müzeye girmek için yan taraftaki küçük dükkandan bilet almanız gerektiğini söyleyecektir. O küçük dükkan ises ayrı bir fenomen bence. Her müzenin alışılagelmiş hatıra eşyaları satan bir kısmı mutlaka olacak. Ama bu dükkanda sizi 19. Yüzyıl kıyafetleriyle karşılayan genç İngiliz kadınları ve kasada ise o saç ve makyaj stiliyle o dönemden kopmayacağını ısrarla vurgulayan başka bir güzel ve ilginç İngiliz kadını durmakta.
Madame Taussod müzesi 30 poundlar civarında ücret ödemekten kaçtığıma çok seviniyorum buraya gelince. Çünkü sadece 6 pounda daha özgün ve müzeyi andıran bir yapıda bulunacağımı anlıyorum.
Müzeden içeri girdiğinizde sizi eski tarz bir İngiliz evinin yıpranmış merdivenleri karşılıyor. Her basamağını tırmanırken çıkan sesler ve müzenin tenhalığı ürkütüyor. Merdivenler sonunda ise karşıma çıkan ilk odaya girmek isterken karşılaştığım manzara ise daha ilginç. Eski tarz siyah bir elbise ve fötr şapka takmış saçı ve bıyıkları bembeyaz yaşlı bir adam koltuğa uzanmış yatıyor. Bütün dünyadaki özgün mumya heykellerden biri olup olmadığı anlamaya çalışırken hareketsiz beden sessizliği bölen bir öksürükle kendine geliyor.(bu arada bende olduğumda yerde zıplıyorum ) . Gözlerini örten şapkasını kaldırıyor ve “Merhaba ben Mr. Watson, size nasıl yardımcı olabilirim” diyor. Tedirginliğiniz gidermeye çalışıyor ve nereden geldiğinize dair sorular soruyor. Hatta ortamın otantikliğini artırmak için bir parmak yüksekliğindeki bir mumu başka bir mumun üzerine ekleyerek yakmaya çalışıyor. Bu arada elini yakıyor, mum damlıyor ve siz sakince izliyorsunuz bu yarı içkili ama olabildiğince misafirperver beyefendiyi.Herkese yaptığı jesti sizede yapıyor ve onunla birlikte Sherlock Holmes şapkasını takarak e elinizde onun piposuyla poz vermenize izin veriyor.
Müzenin diğer odaları ise Sherlock Holmes hikayeleri ile bezenmiş durumda. Evin her odası özgünlüğünü koruyor. Her noktasında ise hikayelerin yazıldığı döneme ait kanunsuzların eşyaları, aranıyor ilanları, Sherlock Holmes ve karakterlerini heykelleri, hapishane mizansenleri.
Müzede birde her ziyaretçinin imzaladığı bir defter var. Londra’nın her noktasında bir Türk ile karşılaşma olasılığız var iken maalesef defterde sadece birkaç Türk ismi görebiliyorum.
Müze çıkışı ise hediye dükkanına uğruyor ve birkaç hediye alıyorum. Sanırım Londra gezisinin en enteresan notalarından birisi bu müze. Çok duyulmayan ama sizi dahiliklerle dolu Sherlock Holmes hikayelerine yaklaştıran bir nokta burası.

duygusal zeka

massay | 30 October 2009 10:47

EQ: Duygusal Zeka
1980 yılı sonunda Amerikalı iki psikolog, Yale’den Peter Salovey ve New Hampshire’den John Mayer empati, bilinç ve duygusal denetim gibi insan özelliklerini bir araya toparlamak için etkin bir yol arayışı içine girerler.
Birden karşılarına “duygusal zeka” adında akademik çevrelerce bilinmeyen bir tanımlama çıkar. Daha sonra The New York Times yazarı ve psikolog Daniel Goleman bu kavramı en fazla satış yapan kitabına başlık olarak verir. (Emotional Intelligence; Why it can matter more than IQ)

Şimdilerde bu kavram her yerde kullanılmaya başladı. Magazinlerde “kendi duygusal aklınızı keşfedin” başlıklı testlerde, çeşitli senaryolarda karşımıza çıkar oldu. Örneğin; uçağınız aniden kötü bir sarsıntı geçirdi; bu durumda…
a- film seyretmeye devam ederim.
b- acil durumda uygulanması gerekenleri uygularım.
c- a ve b’de belirtilenlerin birazını yaparım.
d- bilmiyorum, hiç karşılaşmadım.
tipi sorularla hazırlanan toplam 200 puanlık skorun duygusal bir “dahiyi”, 25 puanlık skorun ise bir “neanderthal” i tanımladığı duygusal sınırlamalara yöneldi. Duygusal zeka ilk olarak akademik çalışmalarda yakalandı; fakat 90’lardan itibaren psikolojik bir sır olma yolunda ilerliyor.

Günümüzde salgın hastalık gibi çevremizi saran vahşi cinayetleri, yürümeyen evlilikleri ve gençlerin uyuşturucuya bağımlılıklarını düşük ahlaka ve karakter çöküşüne bağlamak biraz aptalca ve savunmacı olur. Bu hastalıkları duygusal ve psikolojik bozukluklara bağlamak ise o kadar da yanlış olmaz. Duygusal zeka düzeyini geliştirme olanağı gençleri aynı zamanda yaşamın zorluklarına karşı hazırlama fırsatını da doğurur. Öfkeyi kontrol edebilme, başkalarıyla iletişim kurabilme insanın gelecek başarısı için soyut zekanın ölçülmesi olan IQ sonucundan daha iyi bir gösterge değil mi?

“Türk milleti zekidir”

philies | 06 August 2009 11:37

Bu sözü sonuna hak ediyoruz… En zeki Türkler sıralamasında en tepelerde olmasa da kayda değer yerlere yerleşecekleri kesin iki vatan evladı, bu sözü hatırlattı.

Biiiir: On iş yerini soyan zanlı kendini savundu: “sarhoştum, hatırlamıyorum”
İkiii: Hırsızlık için girdiği takside polisleri görünce “müzik dinliyorum” dedi.

E.C. isimli arkadaş bir işyerinin kapılarını levye ve kesici aletle açıyor, tam 10 işyerini bir güzel soyuyor, bunu yaparken kameraları da hesaba katan E.C.’nin yüzü maskeli. Ancak E.C., daha önce yaptığı sayısız hırsızlıktaki, şahsına özel yönteminden dolayı yakalanıyor. Zanlı daha önceki hırsızlıklarından dolayı aldığı hapis cezasını yeni tamamlamış. Peki E.C.’nin polis kayıtlarına geçen ifadesi ne?
İş hanına tuvalet için girdim, sarhoştum hatırlamıyorum…
Tuvalet için girdiğimi hatırlıyorum, yüzüme maske takmam gerektiğini hatırlıyorum, ama yaptığım hırsızlıkları hatırlamıyorum, hatta kendimce yöntemler geliştirmişim, onu bile hatırlamıyorum.
Peki Türk polisi yer mi? E.C. -belli ki- yarım kalmış cezasına kaldığı yerden devam ediyor. Muhtemelen çıktığında bunu da hatırlamayacak…

“Şeytanlarımızı göremiyoruz!”

koza86 | 20 May 2009 15:51

” şeytanlarımızı göremiyoruz; Zira biz kendimizi göremiyoruz “
Böyle demiş, Villeneuve.
Mistik hayal gücü,insanlığın her döneminde,türlü adlarla kötülük yapmakla görevli bir varlığa inanmıştır.
Şeytan bütün kitaplı sami dinlerde ve özellikle müslümanlıkta kibirli,kendine güvenen asi bir melektir..

Bu itibarla cennetten kovulma hadisesinden sonra,tanrıya yakararak kendisine mühlet verilmesini zekice savlar öne sürerek dilemiş,bu dileği de tanrı tarafından kabul görmüştür..Bu konularda kutsal kitapların hemen hepsinde türlü açıklamalar vardır..Bunlara değinmiyorum, isteyen araştırır..
Simgesel olarak kötü olarak adlandırılan şeytanın, bir özgürlük meleği olduğunu kabul edenler de vardır; Dante,”cehennem’inde” konuşturduğu şeytana ” Benim mantıkçı olduğumu bilmiyordun, değil mi?” dedirtmekte , Baudelaire de ” şeytanın en yüce hilesi, bizi, kendinin var olmadığına inandırmaktır” de . Gerçekten de şeytan mantıklı ve türlü kılıklara girebilen, zekası parlak bir yaratıktır..
Aslına bakarsanız, şeytana günah işleten, onu insanları baştan çıkartmakla görevlendiren tanrının ta kendisi değil midir?
O zaman akla gelen en basit soru; Şeytanın bu donanımına izin veren tanrı ise, ona uymuş olanlarla cehennemini dolduracağını ihtar etmesi adalet karinesine uyar mı?
Bu sorulara sünni kelamcı anlayış elbette kimimiz için doyurucu yanıtlar verirler.. Bana kalırsa en doğrusu, şeytanı bir tanrı yaratığı saymaktansa onu erdem dışı tutkularımızın bir simgesi gibi telakki etmek, daha akla uygun bir gerçektir..Kaldı ki, goethe bile ” yeşil yılan” adlı eserinde şeytanı simgesel olarak yılana benzetir; Hayatın yüksek sırlarını bilen bir yaratık gibi kutsallaştırır..
Bir görüşe göre de Hz.Muhammed,karşılaşacağı engelleri azaltmak adına, kendi ülküsünü yaymak için batıl inançlara desteklik eden bazı imgelerle terimleri kullanmaktan çekinmemiştir..Bu zorunluluk onun, ” Halka, akıllarının seviyesine göre söyleyin şeklinde ifade ettiği propaganda ilkesine de uygundur..

sudoku bulmaca çözücü

beyrek | 21 April 2009 15:00

çoğumuzun zevkle çözdüğü bir bulmaca türüdür sudoku. sudoku meraklılarına çözemedikleri bulmacalar için yardımcı olabilecek bir uygulama var burada. bulmacada verilen rakamlar, ait oldukları kutucukta üzerine tıklandığında kayboluyor. aynı zamanda kutucuğun bulunduğu 3×3’lük karedeki, satır ve sütunlardaki aynı rakamı otomatikman silerek sizi sonuca ulaştırıyor.
dilerseniz bu uygulamayı sudoku bulmaca hazırlamak için de kullanabilirsiniz.

urfalı babi

nazokiraze | 08 April 2009 15:56

Sabuha şarkısını hepimiz biliriz, onu kimin söylediğini de ama ben kimin yaptığını yeni öğrendim, ve şaşırdım,çünkü bildiğim bir insandı yapan ama ben o türküyü onun yaptıgını bilmiyordum.

Urfa’lı Babi‘den bahsediyorum, Salako filminde kamera karşısına geçen( ozan olan) Yılmaz Kayral’dan.Muhabbetiyle benim diyen kişiye taş çıkartan Urfa’lı Babi, pek çok hayrana sahip bir kişiliktir.Babi için anlatılan, doğru yalan pek çok hikaye vardır, dilden dile dolaşır. Muhabbet severlerin içki sofrasından eksik etmedigi nüktedan, hazır cevap Babi bir kavgaya karışır, kalça kemiğini kırar, bir süre hastanede yatar ve hayatını kaybeder.

Oyun

onnupro | 07 February 2009 11:29

http://members.iinet.net.au/~pontipak/redsquare.html