bildirgec.org

yolculuk hakkında tüm yazılar

Dyatlov Geçidi’nin Esrarı – 1

Xas | 10 August 2008 13:00

Şimdiden uyarmak lazım, yazı biraz ürkütücü. Korku filmlerinde işlenen “vahşi doğanın kucağında bilinmeyen varlıklarla mücadele eden gençler” temasının gerçek yaşamdaki bir örneğine tanık olacağız. Bir grup kayakçı, Ural Dağları‘nda geziye çıkarlar ancak esrarengiz bir dizi olay onları deliliğin sınırlarına ve ölüme sürükler. Gerilim filmi konusu gibi duruyor değil mi? Ama bir zamanlar Rusya’yı çalkalayan ve sonradan unutulan bu olay gerçek.

Igor Dyatlov,  Zinaida Kolmogorova,  Lyudmila Dubinina,  Alexander Kolevatov,  Rustem Slobodin,  Georgyi Krivonischenko,  Yuri Doroshenko,  Nicolas Thibeaux-Brignollel,  Alexander Zolotarev. Yolculuktan önce.
Igor Dyatlov, Zinaida Kolmogorova, Lyudmila Dubinina, Alexander Kolevatov, Rustem Slobodin, Georgyi Krivonischenko, Yuri Doroshenko, Nicolas Thibeaux-Brignollel, Alexander Zolotarev. Yolculuktan önce.

27 Ocak 1959 günü Sovyet Rusya’da dokuz genç kayakçı Ural Dağları’nın uçsuz bucaksız eteklerinde 2 haftalık bir tırmanış ve kayak gezisi için yola çıktılar. Aslında 10 kişiydiler ancak bir tanesi sağlık problemleri yüzünden son anda geride kalınca yola 2 kadın 7 erkek çıktılar.

bir günlük yolculukta yanınıza alacağınız tek şey

AntiHumanIST | 16 May 2008 14:07

Evet arkadaşlar buradaki soru günümüzün bizi ne kadar teknolojik aletlere bağladığının bir göstergesi olacak. öyleki sizden evden bir günlüğüne ayrıldığınızı ve yanınıza sadece tek birşey almanız gerektiğini düşünün.ama cüzdan ve anahtarlarınızı evde bırakıyorsunuz.iste koşulda yanınıza alacağınız cihaz, alet, edavat ne olurdu? Yabancı arkadaslarımız bu soruya kolayca ipod diyebilmişler. ama bundan seneler önce boyle bir cevap verme imkanınız dahi yoktu. bunu da düşünerek sizden bir cevap bekliyorum.buradaonların verdiği cevaplar var. peki bizim cevaparımız neler?telefon,ipod,laptop…?

Zamanda yolculuk

bucans | 04 May 2008 08:56

Albert Einstein’in teorisinde zaman 4.boyut olduguna göre madde zaman denen boyutun içinde yolculuk ediyor.Bilindiği gibi dünyadan her 300000 km. uzaklaşıldığında bir saniye öncesi görülebiliyor.300000 km ötesine bir saniyelik ışığın gelme hizindan daha çabuk ulaşabilmek için uzaya aynalar koyulmasi ve bunlarin belirlenen zaman kadar ötedeki görüntüyü,bozulmadan dünyaya ulaştırabilmesi mümkün olmaktadır.Basit bir matematiksel denklem olan ışık,mekan ve zaman kavramları bir arada işliyor.
İnsanoğlu dunyadan 300 000 kilometre uzakta bir gozlemci oldugunda bundan bir saniye oncesini değil o anki halini bir saniye gec görmektedir.
Eğer amaç geçmişi gözlemlemekse kameraya çekip istediğimiz zamanı izlemek daha mantıklı olur:))

Başka Bir İstanbul Sabahı

pilli pati | 21 April 2008 08:46

off
off


Başka bir İstanbul sabahı, aklımda şu şarkı vardı. Kirliydim. İçim dışım hem de… Acayip kirli! Herşey çok çabuk kirleniyordu. Kirlenmek sadece çocukken güzeldi.

Sabahın ilk ışıklarında İstanbul’un üstündeki yaraların kabukları yavaş yavaş kalkıyor, gri bulutların altından henüz iyileşmeye yüz tutmuş ama daha bir hayli zaman isteyen yaralar gibi duran o yer yer pembelikler, güneş ışıklarının bulutlara yansımasıyla muhteşem bir görüntü oluşturuyorlardı.

BAH(YOLCULUK)ARA

| 30 January 2008 15:20

Gün doğuyor, görmüyorsun. Vadilerimde mayınlar çoğalıyor. Gün doğumundan gün batımına… Daralan nadir ufuklarım var erişemeyeceğim kadar güzel. Başım önümde sadece üzülüyorum.

Bir ışık oluyor ilkin avuçlarım, sonra yükselen dağlara benziyor ayaklarım. Yosuna benziyor artık saçlarım. Kırılgan bir gün, kırılgan bir sabah… Susarken konuşuyorum, duymuyorsun. Şimdi yaprağım, yeşile dönüyorum. Ağacım yıkılıyor yaprak askıda kalıyor. Dokunamıyorsun.

Gün yangını lekeler var topraklarımda, sanırım bu defa ölüyorum. Sınırlarımı kendi içime topluyor, izlerini siliyorum gölgelerin. Fark edilmiyor.

bir düşün sanrısı

dasein | 16 January 2008 07:21

İçinize dökülen ne varsa eskisinden daha koyu olacak şekilde dağılmasına yardımcı olunuz. Sayfa 132de bunlar yazarken kendine doğru ıpıssız bir yolculuğa çıkacak cüceleri yoluna, zihnin yoluna dizmişti. Yararlanalıcak yol, kaybedilen en hakiki yoldu.
Bir çizgi halinde dağılacak noktalar eşliğinde yabancı harflerin toplamından kaçının yalancı olduğunu bildirmek üzere kan damlatacaktı izi.Bir dünya yalanı nasıl taşınır? diyecek ve susacaktı.Düş görüyorsun dünya. Tüm bu yaşadıklarımız bu düşün bir parçası.
İnsanın tüm söyleyecekleri bu kadar olabilir mi ?

Zeus Altarı

tenedian | 01 January 2008 16:23

http://benimilkblogum.blogspot.com/2007/12/gittiim-yerler-2-zeus-altar.html