bildirgec.org

yaşlılık hakkında tüm yazılar

Zaman çizmiş yüzüne çizgileri,derin olmuş acıdı mı çizilirken?

CESMISIYAH | 20 July 2008 14:30

Yaşlandığını görmek,kırlaşmış saç tellerine bakmak üzüyor beni sen üzülüyor musun?
Farkında mısın artık genç olmadığının
Farkında mısın artık eskisi gibi hızlı koşamadığının
Farkında mısın bir daha hiç hızlı koşamayacağının
Farkında mısın beğendiklerinin sana beğenerek bakmadığının
Farkında mısın onsuz yaşamanın anlamsızlığının
Farkında mısın zamanının azaldığının

Farkında değilsen artık farkına varmalısın….
Çok geç olmadan…

YAŞLILIĞIN ÇARESİ

yunusemreklk | 03 May 2008 10:23

Yaşlılığın çaresi gerçekten ne? Az buçuk yaşlanmaya başlayan çoğu insanın kendine sormaya başladığı sorulardan birisi. Gerçekten var mı böyle bir çare sizce? Kimileri yapılacak hiçbir şeyin olmadığını, bu konudaki çabaların zaman kaybı olduğunu söylüyorlar. Kimileri ise bunun önemli ölçüde yavaşlatılabileceğini söylemekteler.

Herkes bir şey söyleye dursun bence yaşlılığın tek çaresi, dermanı; başka bir yere taşınmaktır (öteki alem). Hemen çatmayın kaşlarınızı önce dinleyin söyleyeceklerimi. Anlatacaklarımı direk olarak anlatmak biraz zor olacağından dolaylı yollardan örneklendirerek anlatmayı deneyeceğim.

Yeni ilaç beyin yaşlanmasını önleyebilir

yunusemreklk | 02 May 2008 22:39

yaşlılık
YAŞLILIK

Bunaklık tarih oluyor!

İnsanlar yaşlandıkça, bunu beyinleriyle ödüyorlar; yıkım artıyor, nörotransmiter (sinir hücreleri arasında iletişimi sağlayan madde) seviyesi düşüyor ve (beyinde) kan toplaması, hafıza kayıplarını (bozulmaları) takip eden Alzaymır ve Parkinson riskleri. Fakat uzun süren araştırmalar sonucunda bulunan yeni bir deney ilacının uzun süreli kullanımda fare beynindeki yaşlanma reaksiyonlarını durdurabildiği keşfedildi.

ANNEMİM DEDİĞİNİ YAPIYORUM.(Bu yaşımda hem de)

haberhaberhaber | 23 January 2008 13:31

ANNEMİM DEDİĞİNİ YAPIYORUM.(Bu yaşımda hem de)
Canım annem ortaokulu bitirene kadar sen gözümde kocamandın. Herşeyin üstesinden gelebilen çok becerikli, hamarat, komşularıyla iyi geçinen, tüm arkadaşlarımın annelerinden güzel bir kadındın. Her dediğini kayıtsız şartsız yaptırırdın. Büyüdük liseye başladık her dediğini yaptıramaz oldun(büyüdük ya)
Kızım sırtına fanila giy soğuk
Kaşıntı yapıyor giymem.
Kızım dersini yaptın mı?
Ben çocuk muyum hatırlatıyorsun?
Yavrum arkadaşlarını iyi seç bak neler duyup görüyoruz.
Gazozuma ilaç mı katarlar haahhh hah.
Şu sigara meretini içme kanser yapıyormuş.
Sığara içmeyenler kanser olmuyor mu?
İşe başladım, evlendim ve anne oldum. Annem hakkındaki fikir ve düşüncelerim değişti durdu.
Evet, annem güzel bir kadındı ama diğer tüm meziyetler gözümde büyüttüğüm gibi değildi.
Anne sen eskiden demi böyle ağır iş yapardın?
Evet, benim elim ağırdır.
Anne şu ufacık musluğun contasını değişemez misin, bir sigorta için niye elektrikçi çağırıyorsun ki?
Ben bunları yapmayı bilmiyorum ki.
Gece saat yirmiüç anacık kanepede yanımda uyuyakaldı. Televizyonda harika bir yabancı film var. O koskoca filmin birkaç saliselik bir kısmında öpüşme sahnesi var. Pat diye gözlerini kocaman açıp önce televizyona sonra bana bakıp tüüüü diye tükürüp gecenin bu saatinde sen bunlarımı izliyorsun dedi ve arkasını dönüp yattı. Kendimi savunmaya fırsat bile vermeden.(ne zaman televizyonda veya sinemada bir öpüşme sahnesi görsem hemen etrafıma bakıyorum ve suratıma tükürüldüğünü hissediyorum.
Anne komşuyla niye kavga ettin?
Öyle komşu olmaz olsun, görgüsüzler.
Ah be annem üç gün hastanede yattın ikinci gün yandaki hastanın refakatçisiyle kavga ettin alıp veremediğin ne?
Temiz ve beyaz çarşafları hep kendine aldı yastığının altına da yedekleri koydu, bize mor ve eskileri kaldı. Biz enayi miyiz?
Bu yaşıma kadar bana hep akıl verdi, kendince doğru bildiği akılları onun verdiği nasihatleri kullandığımızda gözlerinin içi güldü. Verdiği nasihatlerin yanlış olduğunu gördüğünde ben yanlış biliyormuşum kusura bakmayın demez olsaydım dedi.
Ama bizi hep çok sevdi, çok değer verdi.
Üç gün önce telefonda kızım çok su iç televizyonda söylediler çok faydalıymış diye bağırıyordu..
Anneciğim dediğini yapıyorum vallahi günde en az üç litre su içiyorum ve seni çok seviyorum.

Ali Poyrazoglu’ndan güzel bir secme

akdem | 19 October 2007 17:52

Ömür dediğin üç gündür,dün geldi geçti

Şunlari bir araya toplayayim.
Bir güzel muhabbet edelim” diye düsündüm.
Mutfak isinden de anlarim.
Donattim sofrayi.
Bayagi ugrastim.
Hepsinin, ayri ayri ne yemekten, ne içmekten hoslandigini iyi bilirim.
Bayagi da para gitti.
Birinin yedigini öbürü yemez.
Ötekinin içtigini beriki içmez.
Dört kisilik sofra kurdum.
Mumlari da yaktim.
Bak hepsi, Erick Satie severdi. Hatirladim.
Müzigi de ayarladim. Geldiler.
20 yasinda ben, 35 yasimda ben, 40 yasimda ben ve bugünkü ben dördümüz.
Birden yirmi yasimi, otuz bes yasimin karsisina oturttum.
Kirk yasimin karsisina da, ben geçtim.
Yirmi yasim, otuz bes yasimi tutucu buldu.
Kirk yasim ikisinin de salak oldugunu söyledi.
Yatistirayim dedim.
“Sen karisma moruk” dediler. Büyük hir çikti.
Komsular alttan üstten duvarlara vurdular.
Yirmi yasim kirk yasima bardak atti.
Evin de içine ettiler. Bende kabahat.
Ne çagiriyorsun tanimadigin adamlari evine.
Ömür dedigin üç gündür,dün geldi geçti yarin meçhuldür, O halde ömür
dedigin bir gündür,o da bugündür..

insanin oksitlenmesi

| 03 September 2007 09:45

...........
………..

Dünyanın moda merkezlerinin birindeyim. Öğlen yemek yediğimiz restoranın bahçesinde kahve içerken etrafıma bakınca insanların vücutlarını nasıl birbirinden daha gösterişli yapmak için giriştikleri pahalı yarışı seyrediyorum. Süper bir espresso eşliğinde gözlerim nereye bakacağını şaşırmış durumda.. Çok güzel kızlar, çok güzel erkekler.. Herşey aşırı mükemmel… Elimde fotoğraf makinam, bacaklarımı nehrin kenarına uzatıp kendi kendime diyorum ki; “ne işin var senin bu cikimiki mekanda? al makinanı şehrin içine gir“.. Arkadaşlarıma onlarla moda gösterisine gelmek istemediğimi söyleyip akşamüstü buluşmak üzere yanlarından ayrılıyorum.. Hep çok sevmişimdir yabancı şehirlerde keşifler yapıp fotoğraf çekmeyi.. Hatta kaybolmayı sokaklarda ve sormayı… Böyle yapınca asla unutmuyorum, hangi şehri gezdiğimi.. Bugüne kadar çok kaybolduğumu da itiraf etmeliyim. Ama hep bir şekilde yön buldum ve o kaybolmalar beni girilmez yerlere götürdü, güzel estantaneler yakaladım… Saatlerce gezdim…. Hüzünlerimi serpiştirdim… Hayallerimi bıraktım sokaklara…

Aklıma çocukluğumdan beri oynadığım bir oyun geldi… Çocukken kumsalda yürüyüşe çıkınca kumsala derdim ki; „bana bir deniz kabuğu hediye eder misin?.. şimdi yürüyorum…lütfen önüme çık, lütfen önüme çık“… Bulurdum da… Bazıları halen evimizin bahçesindedir… Onlarca, belki yüzlerce kez oynayıp bulduğum kabuklarım vardır… Şimdi aynı oyunu bu dev şehirde oynamak istiyorum….