bildirgec.org

yalan hakkında tüm yazılar

Gece Ve Gündüz

xcrescentx | 06 December 2007 18:16

Gece ve gündüz… Siyahla beyaz gibidir. Gece siyahtır, gündüz ise beyaz… Beyaz yalandır, siyah ise gerçektir sanılanın aksine…

Gündüz ben dahil çoğu kişi maskenin altına saklanmıştır. Ne kadarı gerçektir ayırt etmek zor. Gündüz maskeli balo zamanıdır adeta. Oysaki gece öylemidir. Sadece sessizlik, siz ve belki yanan sigaranın sessizliği yaran çıtırdaması vardır. Gece; insanın kendisiyle konuşma zamanıdır. İşte bu yüzden gece siyahtır gerçekler gibi. Yalan söyleyemezsiniz mutluluk oyunu oynayamazsınız. İçinizdeki o melankoli ortaya çıkar ve ele geçirir benliğinizi. İşte gece hesaplaşma zamanıdır. Hayal zamanıdır. Düşünürsünüz yanlışlarınızı. Yaptığınız için azarlarsınız kendinizi ama zamanı gelip düzeltme şansınız olduğunda aynı yanlışları yaparsınız. O zaman anlarsınız işte onlar sizin zaaflarınızdır. Düzeltme şansınız yoktur. Düzeltebiliyorsanız artık kendi duygularınızdan, kendinizden şüphe etme zamanıdır. Sizi siz yapan zaaflarınızdır. Zaaflarınızdan kurtulmaktan korkmalısınız her ne kadar istemeseniz de çünkü onlar sizin duygularınızdır. Gerçekler siyahtır…

iyi yalan söyleyebilen?

spiderbot | 20 November 2007 11:34

evet çok değişik bir web sitesi amacı yalan 🙂 evet yanlıs duymadınız. Site yeni bir site ve en kral palavralar sallanılıyor moderatör onayı ile yayına geçiyor iyi sallamalar www.yalanat.com atma ziyaaa

özür dilesem fayda eder mi????

| 11 November 2007 20:47

Araligin 15’inde iki sene olacakti…
Gün sayiyorduk hatta. Vay be iki sene diyip duruyorduk.
Güzel baslayan bir Pazar günüydü.
Bütün hafta calismisti sevgilim. Dinlensin istiyordum. Gece erken yatsin falan filan. Hatalarim olsa da düsünceliydim. Belki onu ondan daha cok düsünüyordum.
Ani gelen firtina gibiydi. Kavga ettik. Ama bazen olurdu böyle. Herkes kavga eder.Barisiriz diye cok umursamadim. Hatta bütün sirinliklerimi yaptim, o zaman dayanamayacagini biliyordum cünkü.
Dayanamaz hemen yumusardi. Öyle de oldu ama birseyler vardi. Hafizam öyle daginik ki. Yeni actigim bloga takti. Daha önce de hafif’e takmisti. Kendim yazsam olmaz miydi hep bunu soruyordu. Nette ne idügü belirsiz insanlarla muhattap oluyormusum, kiziyordu. Bana güveniyormus ama etrafa güvenmiyormus. Bunu söyler dururdu. Hafiften gittigim zamanlar oldu. Sinirliydim, sinirle ben artik hafif’e girmiyorum dedim. Girmeyecegim. Hem sen zaten sevmiyordun dedim. En büyük tutkumun yazmak oldugunu daha öncesinde defalarca söylemistim. Seninle oldugumdan beri internetten insanlarla muhattap oluyor muyum dedi. Hayir dedim. Bana edilen küfürleri görmüstü arada yazilarimi ziyaret ettiginde. Girmiceksin bir daha demisti. Insanlarla sürekli kavga ediyordum. Yine girme demisti. Kendimi gün gectikce soyutlanmis hissettim herseyden herkesten. Hafif sayfasi kapanmisti. Sonra ne oldu anlamadim. Yine kendimi hafifte buldum. Bunu söylememistim. Gereksiz kiskanclik yapiyor hep diye düsündüm. Hatta o kadar kiskanc oldugunu düsündüm ki onunla konustugum zamanlarda sen yine hafife bakiyorsun hep gec cevap veriyorsun derdi. Bu kiskancliklardan kendimi korumak icin yazmaya devam ettigimi söylemedim ona.
Iste bu lanetli Pazar günü geldi catti. Bloguma bakmak istedi. Bak dedim. Yazdiklarimi okumasi hosuma gidiyordu. Hafif.org yazip link vermistim blogumda. Aklina gelmis olacak ki, birden hafif.orgdaki hesabima girdigini belli etmek icin birseyler söyledi. Söyler söylemez anladim zaten, neler olacagini… Hic yormadim hayal gücümü. Bazi dengesiz insanlarin yazdiklari… Sacma sapan tacizci laflar…
Benim de yazdigim cevaplar…
Sen bana yalan mi söyledin bunca zaman dedi.
Söyleyecek birseyim yoktu o saatten sonra. Evet yalan söyledim diyebildim. Cünkü sen benim iyi veya kötü bütün yazma hevesimi kirdin dedim. Özrü kabahatinden büyük derler ya…
Keske istedigini yapsaydin da bana yalan söylemeseydin diyebildi.
Basimdan asagi kaynar sular döküldü bir anda.
Öyle güzel hayallerimiz vardi ki. Yaptigimiz bircok seyin zaman kaybi oldugunu düsünürdük. Ben cok calismaliydim, o kadar cok calismaliydim ki, iki sene sonra kavusmamiz icin hicbir engel kalmamaliydi. Distan iyi görünse de ikimizde yeterince aci cekmis ailelerden geliyorduk. Belki bu kadar cok birbirimize tutunmamizin sebebi de bu idi. Biz hicbir zaman öyle olmayacaktik. Hersey iyi olacak vs.
Hele bir ben döneyim de o da askerden dönsün hersey cok güzel olacakti. Subatta askere gidiyordu. Hep derdi korkuyorum diye. Korkma dedigimde “ya unutursan beni” derdi.Böyle birseyin olmayacagina inandirmistim onu.Olmaz böyle birsey demistim defalarca. Ya baskasi olursa hayatinda ben yokken demisti. Sacmalama kiziyorum demistim.
Ben bu güzellikleri düsünürken birkac damla yas akti gözümden. Kendime geldim. O kadar söylediklerinin arasindan biri binadan asagiya atlamisim gibi sok etkisi yapti.
Ben sana o kadar güvenmistim ki dedi. Yalan söylecegini hic düsünmedim. Sana cok güvenmistim. Simdi ben nasil güveneyim sana. Iki senelik sevgilim degilsin sadece iki senelik kiz arkadasimsin dedi. “hani gözün arkada kalmasin ben burda olucam geldiginde demistin. senin sözleirn bunlar mi? yalan söyledin bir kere, aklima hersey gelir artik. sen olsan senin gelmez mi aklina kötü seyler” dedi daha cok vurmak istercesine
Agzimi acip tek kelime söyleyemedim. Ne söylesem olmayacakti. Duruma uymayacakti. Hepsi samimiyetsiz görünecekti. Haksiz miydi? Hakliydi.

Ateş Topu

bestrafe mich | 11 November 2007 14:12

Bundan sonra devam edemem, diyordu. Bundan sonrası hepimiz için daha zor olur, hepimiz için.
Sen, ben ve o…
Hatırlar mısın sadece sen ve ben vardık? Ne oldu da bir de “o” doğurduk ve onu da hastalıklı ilişkilerimizin ortasına dımdızlak bırakıverdik?
Evet, dedi,terk ettim, hem de dönmemek üzere. Ama kimi, ne uğruna terk ettiğinin cevabını kendisi de bilmiyordu. Ayık gezdiği zamanlarda, içindeki yangın hatırlatıyordu ona aslında terk ederken kendini de yitirdiğini. Sonrası zaten malum, bir de olmaması gereken bir günah ortağı bulmuş, onu da bu yangının ortasına atıvermişti. Burda yangından kaçmak olanaksızdı. Alevleri biraz olsun söndürmenin tek yolu da birbirine sarılmak ve beraber bir ateş topuna dönmek olmuştu.
Üçlü bir ateş topuna dönüşmüştük, kaçtıkça daha çok yanıyorduk. Sıkı sıkı sarılmıştık. Aslında en iyisi kendini bu toptan kurtarıp, bir an önce ölmeyi beklemekti. Ama kimse buna cesaret edemiyordu.
Gözlerin içimi acıtmaya başladığı anda,kapı çaldı. O geldi, oturduk karşı karşıya. Onun gözleri de acıtmaya başlamıştı beni, nefret akıyordu. Kalakaldım. İçimden çığlıklar atıyordum, ama ağzımı bıçak açıyordu.
Bundan sonra devam edemem, diyordu. Bana ne, etme ya, etme! Sen korkaksın diye çığlıklar atıyordum. Ben burda ne arıyorum diyordum kendi kendime. Nasıl böyle bir grup oluşturduk? Dinledim, dinledim, dinledim. Acıttı her biri, ama sonunda sadece bir “pekiyi” diyebildim. Arkama bakmadan çıktım, dışarıda fırtına vardı, gözlerime dolan tozlar gözlerimi acıttı, onu bahane edip serbest bıraktım gözyaşlarımı. Yürüdüm, nereye gittiğimi bilmeden.

Kahverengiye dönüsmüsüzdür çünkü…

| 05 November 2007 09:31

Dogdugumuz zaman yuvarlak ,keskin,saf bir yüzümüz vardir.icimizdeki evren bilincimizin kirmizi atesi yanar durur.Ama yavas yavas ….
bizi
ana babalar yer,
okullar yutar,
sosyal kuruluslar emer,
kötü aliskanliklar kemirir,
yas ise tüketir.
Sindirildigimiz zaman;tipki ineklerdeki gibi alti mideden gectigimiz zaman,pis bir kahverengi tonunda cikariz.

100$’a Laptop Yalan Oldu!!!

fatality | 01 November 2007 12:08

“Her çocuğa bir laptop” sloganı ile 100 dolara satılacağı ön görülen mini bilgisayarlarda tam manasıyla bir fiyat karmaşası yaşanıyor. Peki karmaşanın sebebi ne?
“Her çocuğa bir laptop” sloganıyla yola çıkılarak, 100 dolar fiyat biçilen mini bilgisayarları nihayet satışa çıktı. Ancak MIT profesörü Nicholas Negroponte‘nin hesapları tutmadı ve mini bilgisayarlar hesaplanan fiyatın tam iki katıyla satışa çıkarıldı. OLPC inisiyatifinin web sitesinden satışa çıkarılan mini bilgisayarların fiyatları ile ilgili spekülasyonlarda telaffuz edilen en yüksek meblağ ise 188 dolar idi. Döviz kurlarındaki dalgalanmaların ve bileşen üreticileri tarafından yapılan fiyat düzenlemelerinin fiyatta istenen seviyenin tutturulabilmesine engel olduğu belirtilirken, seri üretimin başlamasından sonra fiyatta indirim olabileceği de belirtildi.

mitomani/yalan söyleme hastalığı

mansonilized | 23 October 2007 09:22

Mitomani yalan söyleme hastalığı olarak tanımlanmıştır. Hastalık ciddi boyutlarda yalanlar uydurma, bu yalanlara inanma ve çevresindekileri olabildiğince inandırma ile karakterizedir.

Mitomani çoğunlukla hastanın dikkat çekip odak noktası haline gelmek adına yapmaya başladığı yalan söyleme alışkanlığının giderek hiçbir nedene gerek duyulmadan devam etmesi ve dozunun artmasıdır. Hastalık bazen diğer ruhsal hastalıklar ya da kişilik bozuklukları ile beraber geldiğinden ilk bakışta ayırdına varılamayabilir. Mitomaninin en çok eşlik ettiği hastalık histrionik kişilik bozukluğudur. Bu hastaların tek amacı vardır odak noktası olmak. Dikkatleri üzerine çekmek için yoğun bir istek ve arzu duyan kişi bunu başarabilmek adına olayları inanaılmayacak derecede büyütmeye, abartmaya, dramatize etmeye başlar. Bunu sağlamak için de mecburen yalan söyler.