bildirgec.org

yabancı hakkında tüm yazılar

Lingua Saver..

SuBirikintisi | 19 January 2009 16:28

LinguaSaver.. İnternetteki onlarca ekran koruyucusundan biri, peki farkı ne? Diğer ekran koruyucuları gibi göz zevkinize değil, yabancı dil bilginize hitap ediyor. Yabancı dil için her fırsatta tekrar, her fırsatta yeni bir şeyler öğrenme fırsatı sunuyor.

LinguaSaver İngilizce, İspanyolca, Fransızca, İtalyanca ve Almanca öğretmek için hazırlanmış. Bu dillerden ikisini seçiyorsunuz ve program size iki dil arasında kelime ve cümlelerin çevirisini veriyor.(Burada prewiev var) Şahsen ben ingilizce-İspanyolca‘yı kullanıyorum. İngilizce’de temel kelimeleri, cümleleri biliyorsanız bu ekrankoruyucu işinize yarar.

Başta sırf eğlence olsun diye başladığınız 3. bir dil öğrenme serüveninizi daha da geliştirmenizi sağlıyor.(Bu dediklerimi bizzat ben yaşadım). Zaten programın amacı; sitede çok fazla zaman veya enerji harcamadan yabancı dillerle ilgili fikir sahibi olmanıza yardımcı olmak.

Radyo Turkcell gnctrkcll radyo yayını

ergin53 | 15 November 2008 11:13

radyo
radyo

Turkcell’in hizmetleri ve kampanyaları bitmez Ayrıca kullanıcıları için muzik dinleme keyfinide sunmuş her çeşit türden müzik yayını mevcut. radyo dinleyin

bu kampanyadan herkes yararlanabilir 😀

türkçe, pop, romantik, rock, arabesk, türkü, yabancı, rock, hard rock..

düşlerimde düşlediğim düş

furkan iren | 02 November 2008 10:18

düşlerimde düşlediğim düştür
yinede varolmak sebebim her vazgeçişimde hayattan
tutunduğum, kopamadığım o son bağ
tek vazgeçmeyiş nedenim yaşamaktan
zerre kadar umut kırıntısı içimdeki
yüreğimi sıkıştıran arka sokaklarda
sessizce kelimelerle, usulca acımasız
sen misin?
yoksa
benim sevdiğim umarsızca

kenarda kayıp bir adam
aynaya baktığımda her sabah gördüğüm
benliğime yabancı o suretin,
düşlerinde düşlediği düşü
gerçekliğinde bir türlü bulamayan
ve o gerçekliğinde bulamadığı
düşe hep olacakmışcasına inanan
kenardaki kayıp adamın
o yitirilmiş yaşantının
yitiş nedeni
yoksa
sen misin?

BİR YABANCI UYARLAMASI OLARAK YAZGI

neceff | 21 October 2008 15:09

Romandan öyküye uyarlama yapılırken tasarruf, dramatik yapı ve öz konu başlıklarıyla bildiğimiz üç ana sorunla karşı karşıya geliriz.

Tasarruf; maddi ve zamansal tasarruftur. Bir roman genellikle 200 sayfadan uzun sürer, senaryo ise genel olarak 120 sayfa civarındadır. Burada senaristin yapması gereken, kitabın ana fikrini bozmadan, kitabı başarılı kılan etkenleri dağıtmadan, bazı bölümleri ve hatta gerekirse bazı karakterleri çıkarmaktır. Bu bakımdan filme bakıldığında Zeki Demirkubuz’ un çok doğru bir kitabı seçtiğini görüyoruz, çünkü “Yabancı” 116, sayfa. Filmin süresinin de 100 dk. civarında olduğunu göz önüne alırsak, senaryonun 1005-110 sayfa arasında olması gerektiğini söyleyebiliriz. İşin maddi yönünü zorlayıcı pek fazla olay ve mekan olmasa da, yazlık ev sekansının filme alınmaması, az da olsa filmin bütçesine hizmet etmiş görünüyor. Bence bu mekanlarda geçen olayları, Musa’ nın evine, iş yerine ve mahhalesine toplayarak Demirkubuz yine doğru bir adım atmış.

meursault‘ un kendi iradesini kullanmayı reddeşinin nedeni, bu dünyadaki her şeyin kontrolümüz dışında geliştiğini düşünmesi, tüm anlamların aslında anlamsız olduğuna inanması, “absürd” bir hayat görüşüne sahip olmasıdır. Musa karakteri, Mersault’ un fikirlerine sadık kalmış. Bu konuda Yazgı kesinlikle başarılı bir uyarlama. Film tek bir konunun üzerinde, gerilimi git gide arttırarak ilerliyor ve kitaptaki nihilist duyguları izleyice uyandırarak onları rahatsız etmeyi başarabiliyor.

YABANCI KADINLA SEKS YAPILABİLİR!!!

leaderhasan | 31 August 2008 01:31

Genelde, politik konularla ilgili konuşan Suudi bir din adamının fetvasına göre; dış ülkeye giden Suudi öğrencilerin, yabancı kadınlarla seks yapması ve hatta, bunun için yalancı bir evlilik gerçekleştirmesi caizmiş.

Şüphesiz ki; bu zihniyetin islamiyet ile hiçbir alakası yok. Ama, bu kişiler maalesef her konuda fetva verebilecek kadar yukarılarda bulunuyorlar. Bu tür bir evlilikte bence, dinimizce caiz olmayan üç şey mevcut:

1-Sonuçta müslüman olmasa da bir kadına, onun hayatını olumsuz etkileyebilecek bir karar aldırıyorsunuz. Ve bu dinimize göre kesinlikle caiz değil. Çünkü, bu insanı kandırıyoruz ve hakkına giriyoruz. Bir insanın hakkına girmek dinimizce en büyük günahlardandır. Ve bu günahlara Yüce Allah bile karışmıyor. Kulların arasında halletmesini istiyor.

Dolaptaki yabancı

Gigabyte | 03 June 2008 12:32

Yazının başlığı size film isimlerini çağrıştırabilir ancak konumuz gösterime girmeye hazırlanan bir film falan değil. İngiltere’nin yüksek trajlı gazetelerinden Telegraph‘ta yayınlanan bir habere göre Japonya‘da 58 yaşında evsiz bir kadın, bir adamın evindeki dolapta hiç farkedilmeden bir yıl süreyle yaşamış.
buzdolabındaki yiyeceklerin sürekli eksilmesi nedeniyle evine bir hırsızın dadandığından şüphelenen ev sahibi sonunda çareyi gizli kamera yerleştirmekte bulmuş. Kameralara yakalanan davetsiz misafir sonunda yakayı ele vermiş. Eve gelen polis yaptığı arama da kadını yüklük olarak yapılmış bir dolabın içinde bulmuş. Yapılan sorgusunda kadın yaklaşık bir yıldır bu şekilde yaşadığını, evsiz olduğu için başka çare bulamadığını söylemiş. İşin ilginç tarafı kadının oldukça temiz ve bakımlı olmasından banyo ve tuvalet ihtiyacını da rahatlıkla karşıladığı anlaşılmış. Hakikaten inanılır gibi değil. Üstelik Japonya’da evler oldukça küçüktür. Adam nasıl bu durumun farkına varamamış hayret doğrusu.

Siyah Düğme: Yakalanmayacağınızı bilseniz 10 milyon $ için bir yabancıyı öldürür müydünüz?

mturkmen | 24 March 2008 14:57

Siyah düğme Lucas Crandles tarafından yapılmış bir film. Tanıtımı ise biraz tartışılacak bir soru: Yakalanmayacağınızı bilseniz 10 milyon $ için bir yabancıyı öldürür müydünüz?

Filmde;
Bay Roberts kendisini tamamen beyaz bir odanın içersinde buluyor. Hemen önünde bir sırada bir adam oturuyor ve ikisinin arasında bir siyah düğme bulunuyor. Eğer Bay Roberts butona basarsa milyon dolar dolusu bir çanta alacak. Diğer seçenek kapının anahtarını alıp bir kuruş dahi almadan ayrılacak. Sorun şu ki butona basmak bir insanın ölümüyle sonuçlanacak. Siz ne yapardınız?

DUYULAN SON KİMLİĞE

| 24 March 2008 14:15

görebilecek kadar bakıyorum
görebilecek kadar bakıyor musun?

Hadi oyun başlasın, önce sen sobele. Bir ağacın arkasına saklanmayacak kadar arkasındayım hayatın, bütün halimi açıklığa hapsedecek kadar. Önce sen ebe ol hemen arkandaki beni bulmak için. Ama bu kolaylıktan sakın şikayet etme. Çünkü ne kadar zor olduğunu göremeyecek kadar gök yüzünü unutarak öldürüyorsun. Bunu sen istedin!(?) Bu oyunu tanımlayan benden çok önce sendin, ben; oyun denilen şeyin ne olduğunu bilmeden.Hayret mi ettin, ya da şaşırdın mı? Neden, ben hala ipin gölgesinde ki cambaz olan sana şaşırmazken? Sen neden şaşırıyorsun. Sıkışmışlık sana yakıştı ve masum pençenin kanatacığı daha fazlasını tanımaya başladın. Sevinmeli miyim? Yoksa bu tehlikeyi bertaraf etmenin yollarını bulamayacağım kadar uzakta mı aramalıyım. Senden uzak bir yer olmamasına rağmen. Neyi anlatıyorum? Dinleyecek olan kimi bilmeden. Bilmem. Bakışlarında beynine duyan birileri olur elbet. Haykıran bir ben yokken.Bakıyorum, bakınıyorum, geri plana ittiğin asıl sen miydi hükümdarın kral eş seslisi, yoksa şimdikimiydi, pakladığın kirlenmişliğin saf nedimesi. Ahhh tanıdığım biri gibi konuştum acilen aptallaşmam gerek. Hayır ben çok önceden beridir böyleydim.

“Kim itiraz etti? Sen arkada ki haylaz olan. Sensin dimi bunu yineleyerek yenileyen. Bak sınıfta o kadar bölünmüşlüğüm varken neden sadece sen itiraz ediyorsun, ben olanıma.”