Hergün ardı arkası kesilmeyen şehit haberleri,şehit ailelerinin yürekleri dağlayan acısı!Ama hergün!Herbiri ayrı ayrı hayalleri,geleceğe dair planları olan,kiminin biricik evladı,kiminin babası,eşi,yareni,sevdiği,kiminin arkadaşı dostu olan ama önce vatan diyen gencecik insanlar!!!!Hergün bir ya da bir kaçını toprağa veriyoruz,gencecik fidanları,ana-baba kuzularını.Vatan sağolsun diyor aileler ciğerleri sızlarken,”Vatan sağolsun!”Allah onlara sabır versin.Ama artık bitsin,bitmeli de!Yeter artık!Ne yapılır da biter bilemem ama, artık hiçbir ana baba yanmasın,evlatlar öksüz kalmasın!Çözüm üretilsin.Birşeyler yapılsın.Bu hainler her istediklerini yapabilecekler mi böyle!Hep kalleşce saldırılar ve yiten canlar,ama hep kalleşce!!!
Okuduğum bir haber beni iyice endişelendirdi.Pkk Avrupa’daki Türk elçilikleri,konsoloslukları ya da Türklere ait dernek,araştırma merkezi, THY gibi Türkiye’yi temsil eden her türlü merkeze eylem yapma hazırlığı içindeymiş.PKK,ASALA gibi vurmayı planlıyormuş!
Okuduğum başka bir haber de şöyle diyor:”msn de nick lerinizin başına gül koyarak,teröre tepkini göster.Şehit olan kardeşlerimiz için Mİllet olarak sesimizi duyuralım”Ben bunu yapacağım,teröre tepkisini göstermek isteyenlere de tavsiye ederim.Bizler de en azından bunu yapalım…
vatan hakkında tüm yazılar
PKK ve komünistler kol kola seçime giriyor!
cossack35 | 05 June 2007 02:16
http://www.haberturk.com/haber.asp?id=25253&cat=110&dt=2007/06/04
bakış açısı
emrh34 | 16 May 2007 10:21
“TÜRKİYE TÜRKTÜR TÜRK KALACAK”
bu vatan bizim.bölünemez,yıkılamaz , dağıtılamaz, provake edilemez.bu topraklar uzerınde bır tek turk kalmayana kadar da oyle kalacak.
tarihinde bunca kanların dokuldugu vatanımızın,hala şehit vermeye devam etmesindeki neden nedir. kimler hala neyin ugrası içerisinde.
Herkez biliyor aslında bu soruların cevabını..Sorun açık cevapta herkez tarafından biliniyorken çözüm nerede….
Atatürk’üm hediyeni çalıyorlar! yetiş en büyük Türk’üm!!!!!
aywka | 13 May 2007 21:51
Son zamanlarda gündemde olan bir çok olay bir yana şimdi anlatacağım anı yaşadıktan sonra karar verdim ki Atatürk’ümün bize armağan ettiği bu güzeş vatan, bu güzel cumhuriyetimiz, bu güzel, bu görkemli, bu şerefli düzenimiz, bu en güzel, en kalıcı olması gereken, en değerli hediyemiz elimizden alınmaya çalışılıyor. Son zamanlarda olan olaylardan kastım şu idi: Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı adaylığının kabul edilmesi, sonra yasanın iptal edilmesi, erken seçime gidilmesi, mecliste yaşanan kaotik durumlar vs. Bu olaylar olagelirken ve ben olaylar hakkında yazılan haberleri, yapılan yorumları okudukça hiç dünkü kadar etkilenmemiştim. Hemen olaya girmek istiyorum: Cihangir’de tiyatro kursu çıkışında tiyatrodan arkadaşlarımla bir kuruyemişçiye girdik birşeyler almak için. Telefonum çaldı ve dışarı çıkı arkadaşlarımı kapının önünde beklemeye başladım. Telefonla konuşurken gözüm kapıdaki bir ilana ilişti ve donakaldım. Ayıldığımda arkadaşlarım ismimi sayıklıyorlardı uzaktan. Dalmışım duvardaki ilana ve bana bağıran onca insanın farkına bile varmamışım. Çünkü o sırada içimdeki daha gür ve delirmiş olan bir ses “oha” diye haykırmaktaydı. İlan bir bahar kermesinin ilanı. Şu kadarını hatırlıyorum: “Kermesimize herkes davetlidir. Girişler ücretsizdir. Giriş saatleri: Kadınlar için:12:00, erkekler için 15:00; çıkış saatleri kadınlar için:14:30 erkekler için: 17:30 “
Medya’nın kime güvendiğini biliyor musunuz?
| 09 May 2007 09:40
Hep sorulur ya.. En çok güvendiğiniz kurum hangisi diye. Prof. Dr. Yılmaz Esmer başkanlığında 226 medya seçkini ile görüşülerek yapılan Medya ve Değerler Araştırması’na göre bakın medya en çok kime, kimlere güveniyormuş.
Genelkurmay Başkanlığı’nın internette yayınlanan bildirisinin ardından ordu-siyaset-medya ilişkileri yeniden gündeme geldi. Ordunun siyasete karışmaması gerektiği yönünde görüş bildiren medya mensupları kadar, ordunun böyle bir bildiri yayınlamaya zorunlu kaldığını ancak bu durumun demokrasi açısından bir sıkıntı yaratmadığı görüşünü savunan medya mensupları da oldu.
EYVallAH
EUQON | 30 April 2007 14:06
Sene 1985. Uzaklarda hep özlediğim biricik vatanıma döneli 4 sene olmuş. Hasretle taşını, toprağını kokluyorum her fırsatta. Ara ara üç ay, beş ay, bazen bir sene kadar uzaklaşmak zorunda kalıyorum, yokluğu daha da katlanılmaz oluyor. Tek kanallı televizyonunu, kapanışında çalan marşını, dalgalanan bayrağını, yere tüküren adamını özlüyorum, arıyorum. Çocuğum daha. Gökyüzünün mavisini, doğanın yeşilini sevmeyi öğütleyen şarkının aynı kıtasını tekrarlıyorum hep henüz oturmamış kalbim kabardığında;
“Hep kırmızıdır elbiselerim. Ben bu rengi pek çok severim. Bayrağımı cicim, çok sevdiğim için hep kırmızıdır elbiselerim”
Satılık Vatan Türkiye!!!
akoni | 12 April 2007 22:13
Bu nasıl başlık, Vatan satılık olur mu demeyin. buyrun görün vatan nasıl satılırmış!!! evet bu haberi görünce bende şaşırmadım dersem yalan olur.Az bile yazmışlar ülkemizde nerdeyse satılmadık bir şey kalmadı.Hacı şakir sabunumuz bile ellerin oldu.İyiki kölelik devri kalmadı. Yoksa bizide satarlardı hiç şüphesiz
vatan sevgisi,vatandaş bilinciyle olur!
turuncuadam | 04 February 2007 20:35
artık jitem var.inkar edilmiyor yani artık.aslında uzunca bir olaylar listesi birikmişti elimde varlığını ortaya koymak için ama cem ersever’in birşeyler açıklamaya çalıştığı bir sırada öldürülmesi ve şemdinli’deki başarısız operasyon “jitem yoktur” iddasında olanları bile susturmaya yettiğinden buraya yazmayacağım ‘jitem’in gerçekleştirdiği olaylar silsilesini’..
ve artık ‘derin devlet’ tabiri de ülkenin ikinci adamı konumundaki başbakan tarafından resmi olarak açıklandı.şahsen açıklamayı yadırgadım.ve dahası çok içerledim böyle bir açıklamayı.ve yakıştıramadım başbakan’a.hayır,’derin devlet’in var olduğunu açıklamasından dolayı değil,ki zaten bilmeyen kalmamıştı da resmi ağızdan açıklanmayı bekliyordu sadece.”… bitirmek veya minimize etmek gerek …” deyişine,-bunları yapmak elinde olmasına rağmen sadece deyişine- biraz kızmış olsam bile acizliğine ve insanoğlunun karanlık korkusuna veriyorum..aslında çok kızabilirdim ama sanırım şemdinli’ye vermişim kızgınlığımın çoğunu ki,buna biraz kalmış..
benim yakıştırmadığım şey; ‘derin devlet’in gelenekten yani osmanlı’dan geldiğini söylemesiydi.ki,sayın başbakan bulunduğu konum itibariyle resmi ideolojiden haberdar olması gereken bir insan.ve resmi ideolojinin temellerinin,osmanlı geleneklerinin yıkılması üzerine kurulduğunu çok iyi bilmesi gerektiği düşüncesindeyim.osmanlı hanedanını “hain” ilan edip ülkeden kovan ve tüm osmanlı geleneklerini reddeden,halka rağmen yaptığı devrimlerle(!) en ufak izlerini dahi silmeye çalışan resmi ideolojiyi bilmemesi mümkün mü? bilmemesini bende çok isterdim ama bildiği konusunda şüphem yok!
diyelim ki sayın başbakan da çoğu türkiye vatandaşı gibi osmanlıyı ecdâdı olarak kabul ediyor.işte olaya bu açıdan baktığımda sayın başbakan’ın ‘bilmemesini’ çok isterdim.çünkü bu canımı acıtan söylemi,acı bir soru olup dışarıya vuruyordu kendini: ‘sayın başbakanım size geleneğinizden yani osmanlı’dan kala kala derin devlet ve rüşvet terimleri mi kaldı?’.
açıkçası ben çok yadırgadım bu açıklamayı.türkiye cumhuriyeti devleti’nin kurucuları başa geçtikleri zaman masada iki zarf bulmuşlar ve ilkini açıp gereğini yerine getirmişlerdi.yani yeterince “öcü” göstermişlerdi osmanlıyı bu halka.ecdadına küfreden çocuklar yetişmişlerdi bu topraklarda.hem de haddinden fazla..’derin devlet’in varlığını,ilk rahmetli ecevit -allah rahmet eylesin- tam yılını hatırlamamakla beraber yetmişli yıllarda açıklamıştı.o gün ilk defa resmi bir ağızdan böyle bir ifade çıkıyordu.fakat ecevit bile kullanmadı böyle bir ifadeyi.fakat siz kullandınız sayın başbakanım! tebrik edemiyorum kusura bakmayın lütfen..
Hadi ülke toprağını da peşkeş çekelim!
plakton | 14 December 2006 22:21
AKP iktidarının 49 yıllığına İsrail’e vermek istediği Suriye sınırındaki mayınlı arazilerde 1700 metre derinlikte kaliteli petrol ve doğalgaz tabakasına rastlandı. TPAO yetkilileri “Çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), Mardin’in Suriye sınırında bulunan Nusaybin İlçesi’nde bir ay önce açtığı Doğu-Sınırtepe kuyusunda kaliteli petrol ile doğalgaza ulaşırken, kuyudaki üretim kapasitesinin araştırılmasına devam ediliyor. TPAO, Nusaybin İlçesi’nde petrol arama kuyusunu 10’a çıkarırken, Doğu-Sınırtepe isimli kuyuda 1700 metre derinlikte petrol tabakasına rastladı. TPAO yetkilileri, kuyuda bulunan petrolün kaliteli olduğunu belirterek, “Petrolün yanı sıra doğalgaza da rastladık. Kuyuda çalışmalar sürdürüyoruz, üretim kapasitesi önümüzdeki günlerde belli olacak” dedi.
İsrailliler talip olmuştu
Suriye sınırındaki mayınlı arazinin petrol denizinin üstünde yüzdüğü ortaya çıkmıştı. Nisan ayında Mardin’in Nusaybin İlçesi yakınlarındaki söz konusu arazilerde açılan 5 kuyunun 3’ünde petrol çıkmıştı. Arazilerin, mayından temizlenmesi karşılığında 49 yıllığına kiralanması gündeme gelmiş, özellikle iki İsrail firması bu iş için talip olmuştu. Muhalefet partilerinin yanısıra askeri yetkililerin ve sivil toplum örgütlerinin “güvenlik” gerekçesiyle karşı çıktığı projeye Dışişleri Bakanı Abdullah Gül “Mayınların temizlenmesi için 40-50 milyon dolarlık bir bütçe gerekiyordu. Ancak mayınlar yer değiştirdi ve maliyet 500 milyon dolara çıktı. Bu kadar paramız yok” diye sahip çıkmıştı. !!!!
DELİ MİYİM DE GÜLÜMSÜYORUM?
Lacrimosa | 31 October 2006 22:48
ışık
Sokakta giderken, kendi kendime gülümsediğimin farkına vardığım zaman; beni deli zannetseler de zannetmeseler de gülümsüyorum. Delilik dediğin nedir ki? Hepimiz az buçuk deli değil miyiz zaten? Her birimiz kendi tımarhanesinde gönüllü hapis. Düşünüyorum, her zamanki gibi. Hem de suç olduğunu bile bile… Yük katarları geçiyor zihnimin uçsuz bucaksız raylarından. Kendi kendime gülümsemeye devam ederek ilerliyorum. İnsanlar çıkıyor karşıma sağcı, solcu, ortacı, ilerici, gerici… Her yer insan kaynıyor, kalabalık sel olmuş akıyor sokaklardan caddelere. Necati Cumalı’nın şiirini hatırlıyorum: “şu kalabalıkta gördüğün herkesin bir kalbi var senin gibi…”
Tanıdık bir rüzgar esiyor. Doğduğum vatan toprağının kokusu sızlatıyor burnumun direğini giderek bize ait olmaktan uzaklaşırken. Öldüğümde vatanımın bana ait olmaması ihtimali de aynı anda yokluyor zihnimin duvarlarını. Nazım’ı görüyorum o vagonlardan birinde. Vakur bir ağaç gibi; başı yukarıda, çenesi bulutlarda. Deniz mavisi gözlerinde memleket hasreti doruklarda…
Her şeye rağmen gülümsüyorum.