bildirgec.org

uzay hakkında tüm yazılar

Biz yıllardır evrenin sınırlarını dolaşıp dinliyoruz.

ozgursfk | 12 February 2009 16:50

Biz yıllardır evrenin sınırlarını dolaşıp dinliyoruz.

diye başlıyor heyecan. Güneş sistemimizde gezinmek ve eşsiz güzellikleri keşfetmek istermisiniz.
Sayfalarında dolaştıkça kimi zaman içiniz ürperiyor, kimi zaman milyarlarca yıl evvel dolaşan dinazorun ayak sesinden ürperiyorsunuz. Bazen de mideniz gurulduyor sanıyorsunuz.
Her sayfası ayrı bir senfoni sunan UZAY SESLERİ web sitesi sizi eşssiz senfoniler dinlemeye davet ediyor.
Dinazorları , Fırtına seslerini, balina seslerinide dinliyebileceğiniz bu harika sitede, GÜNEŞİN KALP ATIŞI ile heyecanlanabilir, kendinizi KARADELİK sesinde kaybedebilirsiniz.

2001: Bir Uzay Destanı

pardus01 | 09 February 2009 13:58

2001: Bir Uzay Destanı
2001: Bir Uzay Destanı

2001: Bir Uzay Destanı(İngilizce: 2001: A Space Odyssey), 1968 yılı yapımı bir Stanley Kubrick filmi. Arthur C. Clarkeve Stanley Kubrick tarafından senaryosu yazılan film bir bilim-kurgu yapıtı. Yapıt denmesinin sebebi herhalde seyredenlerin de bileceği üzere 60’ların teknolojisi ile henüz daha ortada gelişmiş robot teknolojisi ve de bilgisayarlar yokken, internetten, uzayda çöp yığınına dönen uydu atıklarından bihaber olarak çekilmiş olması.

İnsanoğlunun geçirdiği evrimi, son sürat gelişen teknoloji, yapay zeka gibi tematik unsurlarını işleyen, çağın bilimsel gerçekliğini, muhteşem görsel efektleri, insanları kışkırtan belirsizliği ile bazı sinema yorumculara göre gerçeküstü betimleme, geleneksel anlatım teknikleri yerine sessizlik ve asgari düzeydeki karşılıklı konuşmaları ile ün yapmıştır.

Clarke’ın kitabının arka kapağı;

”Dünya gezegeninde yeni bir hayvan vardi…
Ancak henüz ender rastlanan bir türdü…
Güçlü yaratiklarin yok oldugu bir dünyada, kaderi
belirsizdi. Yalnizca “simdi”yi yasayan hayvanlardan farkli
olarak Insanoglu bir geçmis elde etmis; ve el yordamiyla
gelecegini aramaya basliyordu…
Onlar… Uzun bekleyisleri sona ermisti. Bir baska
dünyada daha zekâ dogmus ve artik gezegeninden
kurtulup yürümeye baslamisti. Sabirliydilar ama
ölümsüz degillerdi.
Dünyanin efendisiydi ama ne yapacagindan pek emin degildi. Ama bir seyler düsünecekti.”

Aldığı çok çeşitli eleştirilere rağmen, günümüzde dahi 2001: Bir Uzay Destanı eleştirmenler ve izleyiciler tarafından yapılan en iyi filmlerden biri kabul edilmektedir. Görsel efetkler Oscarını kazanan film 4 dalda aday gösterilmişti. Amerika Birleşik Devletleri Kongre Kütüphanesi tarafından “kültürel, tarihi veya estetik açıdan önemli” addedilerek, 1991 yılında kütüphanenin Amerikan Ulusal Film kayıt defterine alındı.

uzaylıların dilini anlayabilmek için geliştirilen program

xerre | 29 January 2009 09:53

şimdiye kadar uzaya birçok sinyal (hatta şarkı bile) gönderildi. peki uzaydan gelen sinyaller?
işte bu noktada, “günün birinde herhangi bir uzaylıyla karşılaşıldığında onu anlayamamak iletişimi imkansız kılabilir” korkusu ile ingiliz bir bilim adamı uzaylıların kullandığı dili anlayabilmek için bir program geliştirmiş.

Alien life form
Alien life form

uzaydan gelen mesajları tanımaya yardım edebilen ve hatta çevirebilen bu bilgisayar programı Leeds Metropolitian üniversitesi‘nden dr. John Elliott tarafından geliştirilmiş.

K-Pax (2001)

kadirgunay | 14 January 2009 13:46

K-Pax Afiş
K-Pax Afiş

Filmin başrolünde benim çok sevdiğim ve her filminde izlerken büyük keyif aldığım Kevin Spaceyvar.
Bir gün peronların ortasından bir yüz belirir, ne bir kimlik ne onu anlatan bir şeye sahiptir. Poliste, hastanelerde kendisi ile ilgili hiçbir kayıt ve evrak bulunmamaktadır. Deli olduğunu düşünüp akıl hastanesine sevk ederler. Hastanenin başkanı sorular sormaya başladıktan sonra aldığı cevaplar karşısında ağzı açık kalır. Karşısında K-Pax gezegeninden geldiğini söyleyen ve rapor tutan bir canlı vardır.
Prot (Kevin Spacey) hastanede bulunan hastaları farklı şekillerde telkin eder ve onlarla kısa sürede dostluk kurar. Dr. Mark Powell (Jeff Bridges) Prot’ un verdiği cevaplar üzerine aklı iyice karışır. Bu karmaşa içinde ona hem inanmak ister ama aynı zamanda da bunun bir saçmalık olduğunu ve bir şok üzerine hastasının bu şekilde düşünüp konuştuğuna inanır. Dr. Mark hastasının davranışlarını, sohbetlerini başka bir arkadaşına anlatır. Anlattığı arkadaşı bir astronottur. Uzay bilimi ile ilgilenen bir kurumda çalışmaktadır. Kendisi gibi diğer çalışma arkadaşları da anlatılanlar doğrultusunda Prot ile tanışmak isterler ve olaylar bundan sonra daha da farklı boyut alır. Çünkü Prot kendisine sorulan ve kendi gezegeni K-Pax’ in kordinatlarını birebir çizerek gezegeninin varlığını bilim adamları karşısında da ispatlar.

İlk bakışta anlamsız gelse de film içinde bir çok duyguyu ve dersi barındırmaktadır bana göre. Özellikle müzikleri insanı dinlendirirken Kevin Spacey’ nin oyunculuktaki başarısına bir kez daha hayran kalacaksınız.

2008 yılının en iyi 10 uzay görüntüsü

ashqiya | 08 January 2009 20:54

Bu sitede 2008 yılının en iyi 10 uzay görüntüsü seçilen fotoğraflar yayınlanmış. ilk sırayı Venüs ile Jüpiterin arasına girmiş izlenimini veren ayın duruşu fotoğrafı almış. Yeni upernova Gumball’ın fotoğrafoda epey etkileyici…

Uzaya çıkan ilk dünyalı: Layka

konami | 08 January 2009 08:24

Rusça’da havlayan anlamına gelen Layka, uzaya giden ilk memeli canlıydı. Bazı bilim adamları, uzaya gönderme sırasındaki fırlatılışta insanların hayatta kalamayacağını iddia ediyordu. Bu yüzden uzay mühendisleri insanlara öncü olarak ilk uzay uçuşlarında hayvanları kullanmışlardır. Amerikalılar şempanzeleri, Ruslar ise köpekleri uzaya göndermiştir. Sokak köpekleri arasından seçilen fox terrier cinsi Layka’da bu köpeklerden biriydi. Moskova sokaklarında başıboş gezen köpeklerin arasından seçilmişti. Yörüngeye gönderilmesinin nedeni, uzay boşluğunun canlılar üzerindeki etkileriyle ilgili bilgiler elde etmekti. Layka’nın katıldığı uzay yolculuğundan elde edilen bilgiler, daha sonra uzaya gönderilen köpeklerin sağlıklı bir şekilde geri getirilmesini sağladı.

Sputnik 2 yeterli donanıma sahip bir uzay aracı değildi. Güneş ışınlarının uzaydaki yakıcı etkisine göre tasarlanmamıştı. Dünya’ya dönüş mekanizması yoktu ve yaşam destek birimi de çok ilkeldi Bu nedenle Layka’nın uzayda öleceği belliydi. Dört hafta gibi kısa bir sürede geliştirilmişti. Bu denli hazırlıksız gönderilmesinin nedeniyse, Rusya’nın Abd ile olan uzay yarışına hız kazandırmak için önemli veriler elde etmekti.

EVRİM

tentena | 06 January 2009 16:03

Evrim gerçektir, bunun kanıtlarının bulunması, üzerinde fantazi kabul etmeyecek bir durumdur artık. Ancak yukarıda da dendiği gibi biz her zaman herşeyden şüphe etmeye devam etmeliyiz. Evrim gerçektir ama “Evrim teorisi” adı üstünde bir teoridir. Ayrıca tamamen de tesadüfidir. Dünyanın oluşumundan yana geçirdiği aşamaları incelerseniz 3 defa felaketler sonucu dünya üzerinde yaşamın yok olma aşamasına geldiğini görürsünüz. Her defasında canlı türleri yeniden çeşitlenmişdir. Bizden önceki dinazorların yok oluşu ile ilgili en tutarlı teoriye göre; ölüme, dünyaya düşen bir meteor neden olmuştur.

Meteorun düştüğü yer çok önemli; Güney Amerika dünyanın kükürt açısından en zengin bölgesi. Durum böyle olunca atmosfere karışan dev kükürt tabakası dünya genelinde bir zehir tabakası ve karanlığa neden olmuştur. Meteor başka bir yere düşseydi, başka bir aksilik olmaması durumunda halen dünya üzerinde dinazorlar yaşıyor olacaktı. Dinazorların yok oluşuyla insan ırkı kendini geliştirme şansı bulmuş olabilir. Belki o meteor başka yere düşseydi insan ırkı kendini geliştirecek yaşam alanı bulamayabilirdi. Her yokoluş başka canlılara yaşam alanı açarak onların gelişmesine imkan vermiştir. Bütün bu olayların gelişimi ise tamamen tesadüfidir. İnsan gibi zekaya sahip bir canlının tesadüfler sonucu oluşamayacağını düşünmek büyük hatadır. Bugün doğayı incelediğiniz zaman canlıların pek çoğunun şaşırtıcı bir zekaya sahip olduğunu görürsünüz. Beynimizin de evrim geçirdiğini kabul etmek durumundayız. Bugün bilimadamları beynin herhangi bir alana yönelik kullanılması sonucu o alana özel bölgesini geliştirdiğini ve zamanla o bölgede hücre artışlarının, elektiriksel tepkilerinin kat kat arttığını ispatlamış bulunmaktalar. Bu bile beynin evrimi için ufak bir ipucu olabilir.

Pitch Black | Derin Karanlık

emsvizyon | 16 December 2008 10:57

bundan 7-8 sene önce bir internet kafede çalışırken her akşam gider VCD kiralardık, o zamanlar 56K bağlantı ile film indirmek, hadi yeltensen bile indirilecek film bulmak ne mümkün… işte öyle akşamlardan birinde, rastgele film seçmeye başlamıştık, çünkü hoşumuza giden tüm filmleri kiralamış ve izlemiştik… işte Pitch Black | Derin Karanlık da o filmler arasındaydı… kafedeki en arka bilgisayara geçip filmi taktık ve izlemeye koyulduk… başlangıcında hemen kalitesiz ve bir o kadar da saçma olacağı düşüncesine kapıldım, bir bilim kurgu filminde aradığım görselliği bulamamıştım ilk başlarda.. taki konusu sarmaya başlayana kadar… kısaca değinirsek eğer, mahkum taşıyan bir uzay gemisinde başlıyor olay. hapisane olarak kullanılan bir gezegene ulaşmaya çalışırken yolda bir göktaşı fırtınasına yakalanıyorlar ve yakınlardaki bir gezegene acil iniş yapıyorlar (gezegen de nedense yaşama elverişli çıkıyor) kötü bir inişin ardından, kurtulmanın yollarını arayan müreddebat ve mahkumlar, birlikte çalışarak o gezegende hayatta kalma ve kurtulma savaşı veriyorlar…