bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

delilerde talim var

mansonilized | 21 October 2008 23:49

Belirli bir toplumda ya da kültürde görülen ve psikiyatrik ve somatik semptomlar taşıyan hastalıkların tümüne kültüre özgü sendrom adı veriliyor. Organlarda biyokimyasal ve yapısal değişiklikler görülmüyor ve bir bölgede rastlanan hastalık başka bir bölgede görülmüyor. Kültüre özgü sendrom hala bazı hekimlerce kabul görmüyor. Kısa kısa göz atalım:

Koro

“Koro”nun tıp dilindeki adı GRS; yani genital organların geri çekilmesi sendromu. Bu hastalıkta hasta dış genital organlarının vücudun içine doğru geri çekildiğine, yok olmaya yüz tuttuğuna yahut yerinden kopacağına inanıyor. Koro en çok Güneydoğu Asya’da görülmekle birlikte Afrika’da da görülüyor. Hasta sürekli yukardaki düşünceler içinde olmaktan mütevellit panik hissine ve histeriye kapılıyor. Bazı vakalarada xenophobia ile birlikte seyrediyor. Xenophobia yabancılardan korkma, çekinme durumu. Koro hastaları bu panik hallerinin ve hastalık halinin yabancılardan kaynaklandığına inanıyor. Koro Malezya dilinde kaplumbağa kafası demek. Kaplumbağanın kafasını kabuğunun içine çekebilmesi haline benzediği için yöresel adı koro olarak kalmış. Koro en çok erkeklerde görülüyor ve özellikle penis üzerine yoğunlaşıyor ancak memelerinin geri çekilmesi korkusu ile yaşayan kadın vakalar da bildirilmiş. 1967 yılında Singapur’da bir koro salgını bile yaşanmış.

okan bayülgen: disko kralı

kahramancayirli | 21 October 2008 16:15

geçtiğimiz cumartesi gecesi kanal d’de disko kralı’nı izleme fırsatı buldum. malumunuz okan bayülgen geçen sezon televizyonlarda görünmemişti. ata demirerin programına yapımcı olmuştu. demirer’in programı da cumartesi geceleri yayınlanıyordu hatta tıpkı makine’nin saatinde ama üç bölüm sonra yayından kaldırıldı..

televizyon çocuğu şimdilerde disko kralı..
televizyon çocuğu şimdilerde disko kralı..

okan bayülgen’i ya çok seviyor insanlar ya da ondan nefret ediyorlar. kültürüne, bilgisine, canlı yayın tecrübesine ve işini iyi yapmasına benim de söyleyecek bir lafım yok elbet. ama ben de okan bayülgen’i sevmeyen insanlar grubundanım. galatasaray lisesi mezunu oluşu, muhtemelen çok fazla kitap okumuş olması, kelime dağarcığının diğer televizyon isimlerine kıyasla çok daha derin ve iyi olması gene de bayülgen’i bir nebze sevmeme sebep oluyor.
ama insanları küçümser görünen garip bir hali var. ancak bayülgen hakkında yorum yapabilmek için kendisini gündelik hayatında görmek gerek. belki de kendi içinde çok huzurlu, sohbeti keyifli, arkadaşcanlısı, çok çok iyi bir insandır. kameralar önünde kendisi gibi davranamıyor belki de.
neyse lafı çok uzattım. sormak istediğim soru şuydu. okan bayülgen disko kralı ile yeniden ekranlara dönmeseydi ne kaybederdik ya da yeniden ekranlara döndüğü için ne kazandık?

KARAYEMİŞ, TAFLAN ,LAZKİRAZI

nrhnmrl | 21 October 2008 15:01

taflan
taflan

Ben çok fazla insanın tanımadığı daha sonradan tanıştırılsalarda yerken ağızda bıraktığı buruk tat nedeniyle pek rağbet görmeyen bir Karadeniz meyvesi olan taflan diğer adıyla karayemişten bahsetmek istiyorum.Gülgiller familyasından olan taflanın bilimsel özellliklerini buradan öğrenebilirsiniz.
Bir de taflanın bilimsel olarak değil de halk arasında nasıl tarif edildiğine de buradan bakabilirsiniz

Karayemiş ya da taflanın öksürüğe iyi geldiği ve doku yenilenmesine neden olduğu içinde kansere karşı etkili olduğu söylenir.İçinde bulunan antioksidanlar nedeniylede günümüz hastalıklarından olan alzheimera karşıda etkilidir.Ayrıcada sigarayı bırakmak isteyenlere de ayrıca yardımcı oluyormuş çünkü yendiği zaman sigaraya karşı bir isteksizlik oluşturduğu doktorlar tarafından söylenmektedir.
Dalından koparıp yenildiği gibi taflanın gayet lazzetli olan turşusu ve kavurmasıda mevcuttur.
Karayemiş hakkında yazılmış şiirler de vardır.Mesela Ünlü şair BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU’
Trabzon deyince aklıma bir salkım karayemiş gelir
Bahçeler dolusu zindan yeşili
İçin için kandil kandil ballanır
Kandiller içinde bir kandil yanar
Bir kız deli gibi koşmaya başlar
Dudaklarında amoftaların alı
Dudaklarında karayemişin moru..
Şiirin devamını okumak isteyenler buyurun
Birgün sizlerinde karayemişle tanışıp yararlarından faydalanmanız dileği ile…

masivadan kaçış

zi selem[pilli_silinen_hesap] | 21 October 2008 14:10

evet gelelim kaçışımıza; şükürler olsun kanundan felan kaçmıyoz, kaçışımız firarımız masivadan. başka anlamlar çıkarılmasın. dediler ki; ne öğrendinse ne bildinse hepisi berhava, bu kapıdan kol kanat kırılmadan geçilmez. eşi dostu bir kenara itmeden geçilmez. lan ne meşakkatli yol imiş ne namıssızca bi macera imiş anasını satıyim neye beyle dilim dilim doğradı bu lezzet beni?? insaf et hayatının yularını onun bunun eline verdin de ne hayrını gördün? bi istikrarın yok ki ;yününü eğirip iplik yaptıktan sora onu çözüp tekrar eski haline getiren kocakarılara benzedin.
bu minval üzerine düşünürken, en verimli yolun mevzi değiştirmek olduğunu farkettim; düşman acımıyor, kefen ucuz.. olum en en iyisi git bi başka yerde safını tut beladan musibetten kurtul..
dedim ki,istanbuldan gitsem nereye giderim? aklıma güneye inmek,atacağın nutukları bi rakı masasında atmak dost meclislerinde birçok yürekte birden filizlenmek gibi..
kaş’ı mı kalkan’ı mı mekan tutsam? gece yarısı eczane arar gibi kalacak yatacak mekan arıyoz..
duyduklarıma gördüklerime inanamıyom; buralar işgal altında yalansız, ingilizi almanı italyanı tüm toprakları satın almışlar..dolar, avro, sterlin konuşuluyor buralarda..bakkalda bile fiyatlar dolar kuru üzerinden etiketleniyor..ulusalcı kesimler haklıymış zırlamakta; bından daha iyi tehdit mi olur bi ülke için..bu insanlar gelecekteki bir kriz anında “mülkiyet haklarını” kaybetme korkusu yaşadıkları an dışardan silahlı bir müdahale hakkı iddiasında bile bulunabilirler..fikre gülüp geçenler olabilir, ama önlerine dangadanak belge konduğu gün türkiyenin nereye gittiğini nereye götürülmek istendiğini anlayacaklar..

Ölüme Çare Bulamadılar Ama…

keremx | 21 October 2008 14:10

ÖLÜME ÇARE BULAMADILAR AMA…

3 yaşındaki biricik kızları hastalanınca doktora koştular. Doktorlar günlerce araştırdılar. Teşhis acı idi. Küçük kız amansız bir hastalığa yakalanmıştı. Bu aşamada bu hastalığın tıpta çaresi yoktu. Doktorlara göre küçük kız bir çeşit beyin hastalığına yakalanmıştı. Minik yavru en fazla 12 yaşına kadar yaşayabilirdi.

Anne babanın, önce dünyaları yıkıldı. Sonra el ele verip toparlandılar. Madem biricik yavrularının dünyadaki ömrü sınırlı idi. Öyleyse bu sınırlı zamanı iyi değerlendirmeleri gerekiyordu. Geri kalan ömründe Onu çok mutlu etmeli idiler. Anne baba birlikte önemli bir karar aldılar. Dünyayı görmek için yeteri kadar ömrü olmayan kızlarına bütün dünyayı gezdirmeyi planladılar.