bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

site aç

misoskian | 22 October 2008 16:19

Site Açmanın çeşitli yolları var örneğin genelde googlede bu arama çok yapılır “ücretsiz site nasıl açılır” Google`a sorulan bu soruyu ben yanıtlamak istiyorum..

Bu soru neden sorulur?
Sitenizi oluşturup yayınlayabilmeniz için önce domain sonra hosting gerekmektedir. bunlar için detaylı bilgi edinebilirsiniz…
domain ve host için ise belirli bir miktar ücret gerekir ki bu soruyu google e soran arkadaşlarımız gelende 18 yaşın altında ve kredi kartı olmayan arkadaşlarımız veya oluğta internette kullanmak istemeyen kişiler doğal olarak bu durumda domain için gereken parayı ödeyemiyorlar ve bu soru ortaya çıkıyor..” Bedava nasıl açarımé 🙂

Evlilik aşkı öldürür mü?

libade | 22 October 2008 14:21

Aşkın kamçısıdır umut…
Hep düşlemek, hayal kurmak, özlemek, sesine bile hasret kalmak kimi zaman aşkı alevlendirir…
Çok zaman olmaz belki, uzayan hasret yolları ama dakikaların hesabı zordur böyle zamanlarda…
Anları özlersin, dakikaları, sen özledikçe daha bir yanar yüreğin, daha bir alevlenir korlaşır. Elde değildir ki, düşlememek “ah yanımda olsa” dememek. Hep akıp giden zaman sanki geçmezmiş gibi gelir “sabır” dersin içini çekerek “sabır”
Gün gelir, bir çarpan yürekler beraber olur, ayrılmaz eller, gözler hep birliktedirler.
Artık düşlerin; günler, haftalar sonrası değil, saatler sonrasıdır. “Akşam olunca” yada “bir saat sonra” demeye başlarsın…
Yada acaba başlarmısın? Hep yanında olsada aşkın, özlermisin o kokuyu yine. Ararmısın yine o elleri, o yüzü, o gülüşü…
Birliktelik öldürürmü aşkını, bitermi özlemin, hayallerin sönermi?
Umutlarına ulaştığında, günün birinde; sevmek ağır gelirmi omuzlarına… Ya yük olursa aşkın sana, ya o davulun sesi sadece uzaktan hoş geliyorsa kulaklarına, yanında olunca bıkarsan yanındakinden, sevmezsen sevildiğin kadar, acırsa yüreğin, ya aşkın biterse…
Ne olur ozaman bitanesi…
Ya aşkın biterse…

“kolpacı” acun

zi selem[pilli_silinen_hesap] | 22 October 2008 13:42

memleketin hali ahalinin canını yakıyor. bitip tükenmek bilmeyen kolpalar, açlık, sefalet efkar-umumiyeyi gerdikçe geriyor. fenerin hali ortada ingiliz piçinin tecavüzüne uğramış.. biri gelede bi şefkat tokadı atsa diye bekleşip duruyoruz. Bizi hangi embesil köstebek bu hallere düşürdü diye düşünürken birden gözüme fer aklıma daldan dala zıplayan acun geldi !
ahanda bulduk işte kod adı “acun” olan dingilin başının altından çıkıyor bütün bunlar;

Adam hergün şirinliği hayat tarzı edinmiş, elf’lere benzeyen bir topluluğu tv ye çıkartıp eğleniyor .bide yandaşı var; hamdi bey ! lan bu kolpacı acundan herşey beklenir, eğer hamdi diye bi herif varsa adam değilim. acun telefon çaldığında kendi kendine konuşuyo, karşısında da kuzu sürüsü gibi toplanmış ahaliye sırıtıp duruyo. bu acun , sonunda bunları mezbahaya götürmezse şaşırırım..

ACI ÇEKMEK OLMASAYDI…

keremx | 22 October 2008 12:19

ACI ÇEKMEK ÖZGÜRLÜKSE...
ACI ÇEKMEK ÖZGÜRLÜKSE…

ACI ÇEKMEK OLMASAYDI

Bir şarkı sözü der ki: “Acı çekmek özgürlükse özgürüz ikimizde” Gençliğimde çok dinlediğim bir şarkıdır bu.

Acı çekmek insanın kaderidir. Ölüm acısı, ayrılık acısı, kaybetmenin acısı, reddedilmenin acısı ve daha nice acılar gelir bulur bizi. Peki, dünyada hiç acı olmasaydı, ne olurdu acaba?

Paylaşacağım haber bu sorunun cevabı olarak yeter size sanırım:

Hannah 14 yaşında… Bir Alman kızı..Doğuştan acı hissi bulunmuyor.. Bu yüzden daha küçük yaşlarda dilini emerek ve ısırarak parçalamış. Canının acımasını bırakın bundan büyük zevk almış.

BAŞBAKANIN PANTOLON DÜĞMELERİ AÇIK KALMIŞ

keremx | 22 October 2008 11:54

BAŞBAKANIN PANTOLON DÜĞMELERİ AÇIK KALMIŞ

Toplum içerisinde rezil olduğunuzu düşündünüz mü hiç? Bir seminer teneffüsünde lavaboya giden, açık kalan yaka mikrofonundan, WC’den salona; büyük, küçük eşliğinde, sesli, karışık, canlı yayın yapan bir bayan konuşmacının durumuna düştünüz mü mesela? Ne kadar feci bir durum değil mi?

Buna benzer örnekler çoğaltılabilir. Tarihi bir örnek verelim isterseniz?

Zaman İsmet İnönü’nün 27 Mayıs İhtilali’nden sonraki başbakanlığı döneminidir. Yorgun
Başbakan bir protokol yemeğine katılmıştır. Yemek sonrası lavaboya giden İnönü’nün dönüşte pantolon düğmeleri açık kalmıştır. Bu durum danışmanlarından birinin dikkatini çeker. Danışman fark ettirmeden Başbakan’ın kulağına eğilir ve gizlice uyarır.. Durumu öğrenen İnönü gayet sakindir. Başbakan bir taraftan pantolonunun açık kalan düğmelerini kapatırken, diğer taraftan da hazır bulunanların duyacağı bir sesle danışmanına mukabelede bulunur: