bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Anakonda mı yumurtadan yumurtamı anakondadan çıkar?

aydin gelini | 18 December 2008 19:23

anakonda
anakonda

bildiğimiz gibi yılanlar toprak altına,çalıların arasına,göl kenarına,ağaç kovuklarına yada göremedimiz heryere yumurtalarını bırakır..nitekimde yılanlar yumurtayı kırar ve yumurtadan çıkarak hayatlarına devam eder..yılan ailesinin tek yumurtlamayan yılanını sizin için buldumANAKONDA…Sulak yerlerde
ve bataklıklarda yaşayan dev yılan anakondalar
yavrusunu doğurarak dünyaya getirir..bu normal bir doğum değildir fakat;anakonda yavruları yumurtalarının içinde dışarı çıkmıyorlar..yumurtaları anakonda annenin içinde kırılıyor ve yavru yılanlar dışarı tek başına çıkıyorlar…nitekim bir nevi doğum oluyor.bu dev yılanlar boyları ve kiloları ile şaşırtıyor..8-10 mt boyunda 130 kg civarında kiloya varabiliyorlar…
tropik ormanlarda sulu alnlarda yaşıyorlar…

sevgiye olan aclik

patrushka | 18 December 2008 18:48

Darda kalip ikileme dustugumde,sadece diger insanlardan farkli dusundugum icin , kinanacagimi bildigim icin hep durakladim.O anda kendime sordum.Iki yolum vardi; ya herkesin verdigi tepkiyi verip insanlari onaylayacaktim sessizce ya da hayir bu ben degilim deyip bedeli neyse odeyerek neyi dusunuyorsam soyleyecektim ozgurce.Genelde ikinciyi tercih ettim.O zamanlar kucuktum ve daha asice yapardim tercihlerimi.Ama ben hep farkliydim yasitlarimdan.Hicbir zaman anlamamistim; neden insanlar tepki gosterirlerdi yollarda birbirini open iki sevgiliye,neden sinirle ofkelenirlerdi? …’Evleri yok mu?” yorumlarini yaparlardi acimasizca, arkasindan kiza o bilinen ‘orospu’ yaftasini yapistiriverirlerdi.Cok becerikliyiz ya toplum olarak yafta yapistirmak konusunda!…Zaten baska da bir boktan anladigimiz yok…

İYİ Kİ VARSIN…

keremx | 18 December 2008 18:02

İYİ Kİ VARSIN…..

Yaratılış ve kainatın sırrı ile ilgili her insan gibi bazı düşünceler kafamı kurcaladığında , tebessüm eder ve şükrederim. Her nasıl olmuşsa, olmuş derim. Geçmişe, başlangıçlara takılıp kalmam. İnanır, teslim olur ve derim ki; iyi ki varsın… İyi ki sana inanıyorum…

Sonra Mevlana gelir aklıma. Bütün dünyayı kucaklayan öğretisini düşünürüm. O’nun Mesnevi’ sinden öğrendiğim dille kendime seslenirim. Derim ki özüme:

1-Unutma Can, Yaratan seni çok güzel ve özel yarattı. Sen sahip olduğun bütün özelliklerinle kendine özel ve bir tanesin. Bu sebeple kendini sev Can, Yaratılanı sev, Yaratanı sev…

Kalbimleyim..

pillibebekkuyuda | 18 December 2008 17:32

İstanbul un karmaşık, yoğun yaşantısından, durağan bir hayata geçmek, sabahları erken saatlerde, gölde yüzen kuğulara ekmek atmamla, başladı..Daha önce onların bu kadar güzel olduklarını farketmemiştim..Gölün, bütün kuğularının, alışkanlık haline getirdikleri, evin kıyısına gelip, hep bir ağızdan ”he, kom hier” (buraya) şeklinde bağırmaları, saat 6 da uyanmama neden olsa da haklı bir sebepleri vardı..

Doğa ve ben başbaşa..Trafik yok, bağıran kornalar yok..

“ÖLÜM” Yaşanılması Beklenen Tek Gerçek

ferplexfol | 18 December 2008 16:56

Ölüm yaşanılması beklenen tek gerçek!Gerçekler neden bu kadar acı veriyor…
16/12/2008 Antalya’da yaşanmış bir trafik kazası.Bilanço bir ölü ve bir yaralı.Kaybedilen bir can.Eşini yalnız bırakmış bir beden.Gün ışığını görmediği halde,çaresiz,savunmasız bir bebek trafik kazası geçirdi.Anne yoğun bakımda ve ikisi için hiçbir şey yapılamıyor Bu çaresizliğe nasıl dayanacak bu beden.Bebeğini kaybetme duygusu,eşinin yokluğu…
Uykusunu eşinin sesi bozuyor.
-Ben öldüm.
Ne acı bir duygu.Nasıl dayanır?
Rabbim kullarına dayanamayacağı yük yüklemezmiş.
Ama bu acıya dayanılabilir mi ?Kaç yıl alır ki yaşadıklarını unutması.Ölen ölüyor…Peki geride kalanlar ;hamile bir eş,ailesini evde bekleyen bir çocuk nasıl dayansın bu acıya,nasıl anlatsın, nasıl paylaşsın acısını.Kız veya erkek olması ne fark eder ki, o şimdi babasız bekli de annesiz kalacak. Yalnızlığı,babasızlığı,hayatın yükünü nasıl göğüsleyecek.Etrafındakiler babanın yerini tutar mı hiç. Peki anne eşinin yokluğuna alışabilecek mi?Henüz doğmamış belki de hiç doğmayacak ismi ve cinsiyetini belli olmayan bir nefes nasıl ve ne zaman öğrenecek ki babasız kaldığını?
Ben bunu kabullenemiyorum,mantığım işliyor biliyorum cevap:KADER.Canımı acıtıyor cevabı bilmek.Bilmemeyi ne çok isterdim.Bunu isteyeceğimi hiç düşünmemiştim.
Ölüm kurtuluş da,bu kurtuluşun sırası olsa ne güzel olurdu demek geliyor içimden.Biliyorum herkesin bir ölme zamanı var…

Masumiyet : En iyi Türk filmi

behman | 18 December 2008 16:17

8.88/10
Yönetmen: Zeki Demirkubuz
Oyuncular: Derya Alabora, Haluk Bİlginer, Güven Kıraç
Yapım yılı: 1997
Tür: Dram

Okuldan atılmadan ütücülüğe, işportadan hapiste yatmaya kadar bir sürü hayat tecrübesinden sonra yönetmen Zeki Öktenin yanında asistanlıkla sinema hayatına atılan şahsına münhasır kişiliği ve filmleriyle Zeki Demirkubuz 1994’te ilk filmi “C Blok” ile dikkat çekmişti. Fakat asıl çıkışı 1997’de yönetmenliğini yaptığı “Masumiyet” filmi ile oldu. 34. Antalya Altın Portakal Film Festivali, 10. Ankara Film Festivali, 11. Adana Altın Koza Film Festivalindeki neredeyse tüm ödülleri toplayarak “en iyi”liğini ıspatladı. Özellikle Derya Alabora, sonra Haluk Bilginer ve Güven Kıraç‘ın oyunculuğunu konuşturduğu film gelmiş geçmiş “en iyi 10 türk filmi”nden biri. Her üçünün de oldukça başarılı oyunculuk sergilediği film ister senaryosu, ister çekimlerindeki sadelik, yalınlık ve bir o kadar da çarpıcılığıyla kesinlikle olduğu yeri hakediyor.

dağılanlar

nazokiraze | 18 December 2008 15:47

Bir yazı yazmıştım . Bunları ayırmadan yemek lazım diye. Burdan yola çıkarak çocuklugumuzda, gençligimizde tanıdıgımız ikilileri, grupları hatırlatmak istedim. Kuru-pilav gibi bilirdik eskiden onları. Zeki Alasya-Metin Akpınar bunların en bilinenleridir.İkili uzun yıllar birlikte tiyatro ve sinema yaptıktan sonra ayrılmışlar son yıllarda sadece Güle Güle filmi için biraraya gelmişlerdir.

Daha eskilere gidersek Emel-Erdal ikilisi geliyor aklıma Emel Müftüoğlu Erdal ile ayrıldıktan sonra yolunu tutmuş bugüne kadar gelmiştir ve çok begendigim sanatçılardandır, dizilerde oynamaktadır. Tek kürekçim sensin benim diye bir ara şarkı yapan Erdal’dan ise ses seda yoktur. Ben hala ikisini çocuklugumdaki eglence programlarındaki gibi düşünürüm, aklımda öyle kalmış.