bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Baloncuk..

pillibebekkuyuda | 28 December 2008 21:13

Lunapark aynalarına bakmama gerek yoktu, çünkü aynanın önünden çekildiğimde, normale dönmeyecektim..

En sevdiğim şey, yine de kabarık etek giymekti, bu kez bir yakınımızın düğününde, denedim, tam ondört yaşımdaydım. Dans pistine çıktığımda, öyle kendimden geçmiştim ki, çevremin boşaldığını farkedemedim..Sadece kendimleydim ve herkes bana bakıyordu, o an hırsımdam, daha çok döndüm, döndükçe, büyüdüm ve büyüdükçe havaya yükseldim, uçak oldum, ve utancımdan orayı terkettim.. BU BEN DEĞİLDİİİİİİİM, OLAMAZDIM.

hayatın yankıyla bağlantısı

miss ladybird | 28 December 2008 18:56

Yankı nedir?
Hayat ile alakalı birşeydir yankı. Hayat da aslında yankıdan ibaret değil midir? Siz hayata nasıl yaklaşırsanız O da size öyle yaklaşır. Siz sevgi ile yaklaşırsanız hayat da size sevgi ile yaklaşır…
Bir baba oğul dağa çıkmışlar.Çocuğun ayağı kaymış “aaa” diye bağırmış. Uzaklardan bir ses gelmiş “aaa” diye. Çoçuk şaşırmış. “Baba biri var.” demiş. Sonra Çocuk “sen kimsin?” diyee bağırmış sesi çıktığı kadarıyla.Sonra bir ses gelmiş “sen kimsin?” diye. Sonra çocuk sorusunun yanıtını alamayınca “Sen bi korkaksınnn!” diye bağırmış. Sonra ses yine gelmiş “Sen bi korkaksınnn!” diye… Sonra çocuk bir kez daha bağırmış. “Sen çok kötüsün!” diye.Ses geri gelmiş “Sen çok kötüsünnnn!”.Çocuk cok Şasırmış ve babasına dönerek “Baba neden böyle yapıyor?” diye sormuş.Babası da “Bak dinle diyerek bağırmaya başlamış…”Sen bir harikasınnn!!! ” ses yeniden gelmiş “Sen bir harikasınnn!!!”…Adam bağırmış “Sen mükemmelsinnn!!!” ve ses tekrar geri gelmiş “sen mükemmelsinnn!!!”… Sonra baba oğluna dönerek bunun adı yankıdır oğlum. Hayat da bir yankıdan ibarettir. Sen hayata ne verirsen onu alırsın! demiş…

ince bıyıklılık hali

7nota | 28 December 2008 13:31

Bazılarımızın muhafazakar dinci tayfa dedikleri ve sokaklarda hergeçen gün artan görüntüleri ile devletin ve toplumun her alanında kendilerini daha da yoğun olarak gösteren bu insanların ne kadar da ortak yönleri olduğunu hiç farkettiniz mi? Ben özellikle ince bıyıklara takıldım. Neden hepsinde bu türde bir bıyık var. Biraz dikkatli bakınca bu kesimin insanlarının hep aynı tarz bir görüntüye sahip olduğunu görürsünüz. İnce gözlük, hafif bıyıklar, parlak suratlar.

Milli Eğitim Bakanımız
Milli Eğitim Bakanımız

O kadar kendilerine özgü oldu bu ki herhangi bir yere gittiğim zaman bu görüntüde biriyle konuştuğumda bir iki cümlenin ardından hemen o gruba ait olduğuklarını hissedebiliyorum.
Eminim birçoklarınız bunu farkına varmışsınızdır. Ama asıl önemli olan bu insanlarının da iç-aynılığı. O kadar ki sizi dehşete düşürecek bir aynılık. Cümleleri o kadar aynı ki bu onların hitap tarzlarını da aynılaştırıyor. Sesleri de aynılaşıyor.Kendilerinden olmayanlara tahammül edememezlik hali, herkes-bizdenlik hali, ve doğru olan bizler ve diğerleri hali. Hoşgörülük histerisi içinde kendini çoğaltan bir canlı yapı.

Ankara B.Ş.Bel. Başkanı
Ankara B.Ş.Bel. Başkanı

Peki diğerleri olarak kendini hisseden kesim bu çoğalma karşısında içlerinin biryerlerinde öfke duymuyorlar mı? Onlara ait olmayan herşeye karşı sapmış-yabancılaşmış-bozulmuş olarak yaklaşan bir anlayış karşısında her geçen günü bu memleketi biraz daha kendilerinin değilmiş gibi hissetmiyorlar mı? Kendilerine kurtarılmış sokaklar mekanlar bulup yaşamlarını daha soyutlamıyorlar mı? Kendileri soyutlansa dahi dayısının, kuzeninin, dedesinin bakışlarını üzerlerinde hissedip daha da dışlanmıyorlar mı? En küçük bir tartışmada karşısına çıkan telaşlı-dogma-öğretici yakınlarının ve daha da çoğalanların baskısı taşımıyorlar mı?
Ve bütün kurumlarda, bütün memurluklarda artan ve artan başka bir hal. Bizden olmayan bir hal.Medeni olarak bildiğimiz herşeyi dışlayan ve bu dünyadan olmayan bir hal.Bir ince bıyıklılık hali.

Tam Harold Pinterlık PEN TYS TED ortak açıklaması

Paga | 28 December 2008 11:36

Tam Harold Pinter‘lık:

Suçlusun, çünkü olmadığın yerde vardın ve bilmediğin dilde propaganda yaptın.

Değerli şairimiz Şükrü Erbaş’ın başına getirilen sizin de başınıza getirilebilir:

2002 genel seçimlerinde, DEHAP çatısı altında seçime giren Emek-Barış-Demokrasi bloğundan Antalya milletvekili adayıydım. Yazan çizen bir grup arkadaşa öneri gelmişti; destek amaçlı bir adaylıktı. (Ahmet Telli İzmir’den, Çerkes Karadağ Ankara’dan adaydı) Manavgat 1. Asliye Ceza Mahkemesi, seçimlerin hemen ardından, “seçimlerde Türkçenin dışında dil kullanmaktan (Kürtçe konuşmaktan)” dava açtı. Yalnız bana değil, Antalya adayı 13 arkadaşa ve bir parti görevlisine de açıldı dava. İfademde, “Manavgat’a anılan seçim sırasında hiç gitmedim (seçimlerde ben ilçelere gitmemiş, merkezde koşturmuştum); Anadilim Türkçedir; Kürtçe bilmem, bu dava benim açımdan en başından bu nedenlerle geçersizdir” gibilerden bir savunma yaptım. Altı yıl sonra, 5 Aralık 2008 günü tebliğ edildi, 9 ay ceza vermiş mahkeme. Davada, Kürtçe bilmeyen yedi arkadaş da aynı cezayı aldı; ifade ve savunmalarında durumlarını açıkladıkları halde. Bundan daha garip olanı da, 4 yıl önce öldürülmüş olan Hikmet Fidan’a da ceza verilmiş olması. Temyiz aşaması var ama aslolan, bir mahkemenin hiçbir gerçekliği olmayan ve kendisine doğrusu söylenen bir durumda böyle bir karar vermiş olması. Düşününce, insanı derin bir umutsuzluğa düşüren bir hukuk, adalet, yargı garabeti. Üstelik Heşt TV kurulması, Üniversitelerde Kürdoloji bölümü açılması haberlerinin tartışıldığı, projeye dönüştürüldüğü şu günlerde…

Kendini yurttaş sanan bir daha düşünsün: Soğuk bir şaka mı her şey? Bu haksızlığı protesto ediyor, hukuk sürecinin Türkiye’de tükenmediğini umuyoruz –her şeye rağmen.

işkembesiz hayat….

nazokiraze | 28 December 2008 10:44

Küçüklüğüm Kurtuluş-Kasımpaşa arası yerlerde geçtiği için her Kurtuluş çocugu gibi ben de işkembe çorbası severlerin yakından tanıdıgı Dolapdere’deki tarihi Apik işkembecisi’ne yakın olan şanslı kişilerdenim. Kişilerdendim demiyorum çünkü yedi sülalem oralarda oturdugu için ne zaman gitsem Apik bana beş dakikalık uzaklıkta.

İşkembe çorbası sevene işkembe sevmeyene işkencedir, bunun yanında işkembecide arada kellepaça da içilir ancak hiçbir şey işkembe çorbasının yerini tutamaz yada ben öyle düşünüyorum.Evde yapmayı denemedigim ve demeyecegim gece bile olsa üşenmeden nerde olursa olsun aç tok hüpletecegim çorbaların kralıdır işkembe çorbası.