Yaw kardeşim. Birileri şirinlik, kibarlık edecem diye insaniyetin b.kunu çıkarıyor, yoktan yere kendi üzerine vazifeymiş gibi özür triplerine giriyor. Bir başka muvazene yoksunları da işi gücü bırakıp “Özür dilemeyin uleyn!”, “Tövbe edin, salavat getirin hain kefereler!” hallerine girmiş. Sana ne ahmak adam. Bana göre saçmaysa, gitsin isterse k.çlarını yalasın. Bana ne başkasının yaptığından, özüründen.”Bu dönemdeki müessif hadiselerden üzüntü duyuyoruz” gibi bir zeka ve mantık barındıran kampanya yapsalardı bu kadar tepki de görmeyeceklerdi. Ama hümanist aydınlarımızın bile kafası anca bu kadar çalışıyor işte. N’apalım..
ATATÜRK: “MİLLETİN NAMUS VE TARİHİNİ LEKELİYORLAR!”Oysa Atatürk bunlara ve kendi ifadesi ile “içimizdeki hainlere” yanıtını vermişti. Bir alıntı yapalım kendi kitabımızdan.Bugün “Ermeni soykırımı iddiası” olarak karşımıza getirilen konu, o tarihte, “Ermeni mezalimi” olarak Türkler’in önüne konuyordu. Hain ve işbirlikçi Damat Ferit’in kendisi gibi hain İçişleri Bakanı Cemal Bey de, “Türkiye’de 800 bin Ermeni katledildi” diyebiliyordu. Mustafa Kemal, bu işbirlikçi İçişleri Bakanını, Sivas’ta kendi yayınladığı İrade-i Milliye Gazetesi’nde, ağır biçimde şöyle eleştiriyordu:”Ferit Paşa Kabinesi’nde İçişleri Bakanı sıfatıyla aziz milletimizin bağımsızlık ve geleceğini yok etmeye azimli hainlerden biri olan Cemal Bey, ilk icraatına milletin namus ve tarihini lekelemekle başlamış, İstanbul’daki Türkçe gazeteleri bırakarak, Galata’da yayınlanan Fransızca bir gazeteye, yabancı kamuoyunu etkilemek için hain telkinlerde bulunmak üzere, Türkiye’de (tamamı 800 bin) Ermeni katledildiğini açıklamış, Ermeni davasını Paris’teki Bousturyar Paşa’dan daha ateşli bir kalp ile savunurken masum Türk Milleti’nin soyluluğuna çirkin bir iftira lekesi sürmüştür. Erivan’dan tehcir ve doğu illerinin enkaz ve harabesi altında Ermeni mezalimi ve ihanetinin kurbanları olan yüzbinlerce Müslüman kardeşimizin iskeletleri ortadayken, Osmanlı Devleti’nin bir bakanı sıfat ve yetkisiyle Fransızca bir gazeteye tamamı kayd ile 800 bin Ermeni’nin katledildiğini açıklayan bu akılsız, vicdansız bakan, bu sözleri ile Paris’te çalışan Büyük Ermenistan kurma hayallerine hizmet etmiş ve hiç kuşkusuz bu hizmet ile ödülsüz kalmamıştır.”Mustafa Kemal, yıllar sonra Nutuk’ta bu konuya daha da açıklık getirdi:”Kuşku edilmemek gerekir ki, Ermeni kırımı üzerine söylenen sözler gerçeğe uygun değildi. Tam tersine güney bölgelerinde yabancı kuvvetlerce silahlandırılan Ermeniler, koruyucularından yüz bularak bulundukları yerlerdeki Müslümanlar’a saldırmakta idiler. Öç alma düşüncesiyle her yerde acımasızca öldürme ve yok etme yolunu tutmakta idiler. Maraş’taki o acıklı olay, bu yüzden meydana gelmişti. Yabancı kuvvetlerle birleşen Ermeniler, top ve ağır makineli tüfeklerle Maraş gibi eski bir Müslüman kentini yerle bir etmişlerdi. Binlerce güçsüz ve günahsız ana ve çocukları tepeleyip yok etmişlerdi. Tarihte bir benzeri görülmemiş olan bu yırtıcılığı yapanlar Ermeniler’di. Müslümanlar ancak namuslarını ve yaşamlarını korumak kaygısıyla karşı koymuşlar ve savunmada bulunmuşlardı. Yirmi gün süren Maraş kırımında Müslümanlarla birlikte, kent içinde kalan Amerikalılar’ın, bu olay üzerine İstanbul’daki temsilciliklerine çektikleri tel, bu acıklı olayı yaratanları, yalanlanamaz biçimde göstermekte idi.Adana ili içindeki Müslümanlar, tepeden tırnağa kadar silahlandırılan Ermeniler’in süngü baskısı altında, her dakika ölüm tehlikesiyle karşı karşıya idiler. Canını ve bağımsızlığını korumaktan başka bir şey istemeyen Müslümanlar’a karşı uygulanan bu kıyım ve yok etme politikası, uygar insanlığın dikkatini çekecek, acıma duygularını uyandıracak nitelikte iken, olayların tam tersini ileri sürmek ve bundan vazgeçilmesini istemek gibi bir davranışa nasıl güvenilebilirdi?” (Bakınız: İşgal ve Direniş, Belgelerle 1919, s.25)4 Eylül 1919’da, tüm milli güçleri birleştirme ve Türkiye’yi işgalden kurtarmaya yönelik ikinci “ulusal direniş kongresi” Sivas’ta toplanmıştı.Kongre başkanlığına seçilen Mustafa Kemal bu konuşmasında da şöyle demişti:”Ermeniler katliama başlamıştı: Doğu’da Ermeniler, Kızılırmak’a kadar genişleme hazırlıklarına giriştiler. Şimdiden sınırlarımıza kadar dayanıp, toptan öldürüp yok etme politikasını gütmeye başladılar.” (A.g.e., s.207)Son olarak bir soru:Milyonlarca yurttaşı resmen katledilen Yahudiler(İsrail), bugün Almanya’dan niçin hesap sormuyor?.Almanya güçlü olduğu için mi, Avrupa’da olduğu için mi?.Sahi neden?..Bizim aydınlarımız(!) buna ne der acaba?..
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
Yaw kardeşim. Birileri şirinlik, kibarlık edecem diye insaniyetin b.kunu çıkarıyor, yoktan yere kendi üzerine vazifeymiş gibi özür triplerine giriyor. Bir başka muvazene yoksunları da işi gücü bırakıp “Özür dilemeyin uleyn!”, “Tövbe edin, salavat getirin hain kefereler!” hallerine girmiş. Sana ne ahmak adam. Bana göre saçmaysa, gitsin isterse k.çlarını yalasın. Bana ne başkasının yaptığından, özüründen.”Bu dönemdeki müessif hadiselerden üzüntü duyuyoruz” gibi bir zeka ve mantık barındıran kampanya yapsalardı bu kadar tepki de görmeyeceklerdi. Ama hümanist aydınlarımızın bile kafası anca bu kadar çalışıyor işte. N’apalım..