bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

TÜRK TARİHİ, TÜRK EDEBİYATI, TÜRK SANATI, TÜRK COĞRAFYASI -1: ORHUN ABİDELERİ

ozgendi | 04 January 2009 01:43

Türkler var olduklarından beridir yazılı belgeler saklamak konusunda başarılı değiller. Bu konu gerçekten bizler ve bizden sonrakiler için can sıkıcı bir durum. Türk tarihini araştırmak isterseniz ya Çin kaynaklarına bakmak zorundasın ya Ruslara. Belli bir tarihten sonra ise Arap kaynaklarından takip edebilirsiniz. Tarihle ilgili bütün bilgiler karartılabilir, bütün bilgiler kirletilebilir ama günümüze kadar ulaşabilenleri işte bunlar üzerinde durulması gerekir. Şimdi Orhun Abideleri hakkında birkaç bilgi toplamaya çalıştım.

İlk olarak Orhun Abidelerinden başlamak istedim. Türk isminin kullanıldığı ilk eser. Türk sanatının, Türk devletinin başlangıcıdır. Elbette Hunları da unutmamak gerekir. Ancak Orhun Abideleri Türk dilinin, sanatının, tarihinin, devlet yönetiminin ne kadar ilerde olduğunu bize kanıtlar. Yaşadığımız asır da unutturulmaya çalışılan tarihimiz, bize bu taşların üzerinde uyarılarını da yapmakta, öğütlerini de vermekte, yaşananları anlatmaktadır.

Post – modern Son Durak: Otomatik Portakal Toplumu

neceff | 03 January 2009 21:08

Yan komşumuzun bir seri katil olduğunu kaçımız düşündü? Ya da patronunuzun bir tecavüzcü olduğunu?

Gazetlerin 3. sayfa haberleri değme göre filmlere taş çıkartırken; aynı boyalı basının daha renkli sayfa psikologları aldatma(!) eylemi insanın yasağa, suça olan gizli eğiliminden doğar, diyorlar. Modern suç, şiddet hikayelerinin babası Poe‘ nun platonik aşka yazılan en güzel, en naif şiir Annabel Lee‘ yi yazdığından bir haber..

Serçeler ve Gözyaşlarıyla Gelen Ölümleri

miss ladybird | 03 January 2009 21:08

Bir serçe kadar narin ve ürkek duygularım; hayatın anlamını ararmışcasına bakıyor etrafa,izliyor olanları…Düşünüyorum, anlamaya çalışıyorum. Yapamıyorum kalbim buna izin vermiyor. Seviyordu çünkü. Seviyordu sevmesine de; karşılık bulabilir miydi? “Belki bir umut!” diyordu hep.Olan olmuştu çok geçti artık birşeyleri telafi etmek için.Son sözü son cümlesi “Seni bir serçenin gözyaşı kadar seviyorum sevgilim.”demek oldu. Karşısındakinin şaşırdığını görünce; düşünmesini beklemeden açıklama gayretine girdi.”Çünkü…” dedi durakladı birkaç saniye. Sonra devam etti baştan alarak tek bir seferde söyledi. “Çünkü sevgilim serçeler ağladıklarında ölürler!” dedi ve sustu.Artık gözler konuşuyordu.O anlam dolu bakışlar karanlıktan aydınlığa çıkmaya yeter miydi? Yetmedi…Çocuk hiçbirşey demeden arkasını döndü ve çekti gitti…

MTV’nin Jesti

lelacag | 03 January 2009 21:08

http://www.drboog.com/index.php/2008120771/Musiki/emre-aydin.html

küresel fokurdama

miss ladybird | 03 January 2009 14:47

Küresel ısınma hepimizin ortak sorunudur.Yoksa siz tersini mi düşünüyorsunuz? Buzulların erimesi,hava sıcaklarının mevsimsel sıcaklığın üzerinde oluşu ve sıcaklık derecesinin ani iniş-çıkışları; kutup ayılarının, fok balıklarının ölmleriyle nesillerinin günden güne tükenmesi sizi ilgilendirmiyor mu? İsterseniz bir kere daha düşünün!
Yaktığımız fazla elektrik, gereksiz yere tükettiğimiz su elbet birgün bitecek,tükenecek. Er geç olacak bu. Dünya üzerinde her ülke kendi çapında önlemler almaya çalısıyorlar.Peki biz neden duruyoruz? Melen çöl olmak üzere! Meriçten ne kadar daha su kullanabiliriz ki! Toplum olarak bunların farkına varmalıyız. Belli aralıklarla elektrik kullanımını durdurmalı,atık suları dönüştürmeli, biriken yağmur suyunu iyi değerlendirmeliyiz.
Ülkemiz,dünyamız, geleceğimiz için hep birlikte elele!!! Haydi durmayın!!!!

Aşk ne demek ha sevgilim?

darjeeling | 03 January 2009 13:13

‘Aşk ne demek aşktan yanmak ne demek, kenarından bile geçmiyorsun, öğretemedim sana, senden öğrendim, savaşmak ne demek’
İşte bu şarkının sözleri senin için yazılmış diye düşünürken…………………,
Bu gece farklı bir şey oldu. Sanki sen değiştin, sanki seni biraz değiştirdim, pişmanlık dolaştı damarlarında, ne sevindim ben bu işe haha.
Şimdi keyifle o anları yazacağım gözyaşı döktüğüm dakikalara inat
Akşam saati,seni YİNE mutlu etmeye çalıştığım klasik anlardan biriydi. Karnın açtı, gergindin, sinirlerinde bozuktu, işler yolunda gitmemişti,elli bin tane sorun yani her zamanki gibi sende mevcuttu, senin iyiliğini isterken bağırdın bana, ayrıntılarda boğmamalı kimseyi ama sonuçta kırdın beni. Ben şunu hissettim o an. Ne zaman, özellikle senin iyiliğini düşünsem, kırıyordun beni, şımarıyordun. Bunu benim o kör gözlerim yeni gördü ne acı. Ve o an nereye kadar çekeceğim ben bu adamı be dedim. Nasıl da kolayca kırıyor beni dedim. Ağladım, sustum sonra.
Sessiz kaldım 3 saat. Dayanamayıp aradım seni, neden beni aramadığını, özür dilemeden nasıl bunca saat durabildiğini sorup, seni üzecektim, gıcık oldum çünkü sen bir itirafta bulundun.Bana ‘illa telefonda söyleteceksin değil mi bunu bana ‘ deyip ‘kapına kadar gelip özür dileyecektim, yemin ederim’ dedin. Samimiyetine inanıyorum. Bunu duymak bile yetti biliyormusun. Şuan ilk defa yıllardan sonra tuhaf bir mutluluk, sarhoşluk yaşıyorum. Seni pişman edebilmenin ve beni saçma sapan şeylere üzmenin ne kadar gereksiz olduğunu görmenin şerefiyle kadehimden bir yudum daha alıyorum, aldım bile.. Bugün şarabın tadı bir başka güzel.
Beni bir daha üzme yoksa bu şişeyi kafanda kırarım 🙂
Not: Samimi, içten, gerçek dakikaların yazısıdır..